Değerli okuyucularım; bugün sizlere din rengine büründürülmüş sosyal bir sapmadan bahsedeceğim.

Değerli okuyucularım; bugün sizlere din rengine büründürülmüş sosyal bir sapmadan bahsedeceğim.

Bahar mevsimi ile birlikte İnegöl ve çevresinde, hatta bütün bir ülkede türbe ziyaretleri ve “DEDE PİLAVI” merasimleri başlar. İnegölümüzün bir çok köyünde eskiden beri var olan kimi mezarlar bir çok masrafla yeniden ihya edilirken, “DEDE MEZARI” olmayan köylerimiz de yeni bir “DEDE” icat etme yarışına girmiş bulunmaktadırlar.

Halkımız geleneksel olarak dünyadaki yüksek makamlara aracısız, torpilsiz ulaşmanın mümkün olmadığını tecrübelerle görüp yaşadıkları için, yüce Rabbimizin yüce katına da vasıtasız ve aracısız ulaşılamaz zannetmektedir. Kimi din adamlarımız ise halkın bu inancının  yanlış olduğunu anlatacak yerde, bilakis, ALLAH’a da aracısız, vasıtasız ulaşmanın mümkün olmadığını anlatıp durmaktadırlar.

Ne büyük gaflet…

Bu vesile ile çoğu insanımız, özellikle kadınlar bu, Dedelerden, Mezarlardan şefaat ve şifa beklemekte olup, bunlar vasıtası ile Allah’a ulaşabileceklerine inanmaktadırlar..

Halbuki bütün semavi dinler (Hz. Musa, Hz.İsa, Hz.Muhammed (a.s) insanları ALLAH’a ulaştırmanın yolunun yalnızca O’na dua ve ibadet etmekten ibaret olduğunu, Allah makamının dünya makamlarına benzemeyip kul ile Allah arasında ne bir kapı ne bir eşik, nede bir perde olmadığını söyleye gelmişlerdir. Peygamberlerin esas görevi de zaten budur.

Kur’an-ı Kerim’de mezar ziyareti diye bir olaydan hiç bahis geçmez. Allah (cc) Kur’an-ı Kerim’de şöyle demektedir:

“Ey Peygamber; Kullarım beni senden sorarlarsa, de ki ben onlara çok yakınım. Bana dua ettiğinde dua edenin duasına cevap - karşılık- veririm. O halde onlarda benim çağırımı kabul etsinler, bana iman etsinler, böylece doğru yola ulaşırlar. (Bakara 186)

“Mescitler yalnız Allah’ındır, orada Allah ile beraber başkasına dua etmeyin. (Cin 18) O Mü’minler ki Allah ile beraber başka  bir ilaha  asla dua etmezler “ (Furkan 68) gibi bir çok ayet Kur’an-ı Kerim’de duanın yalnız Allah’a yapılacağını ve araya aracı, kapıcı, vasıta veya perde konulmayacağını açıkca bildirmektedir.

İslam kaynaklarına baktığımızda Hz. Peygamberin gönderildiği toplum da “Mezar ve Yatır” kültürü çok yaygındı. İnsanlar bu mezar ve yatırları Allah ile aralarında aracı olarak kabul edip, Allah’a öyle yalvarıyorlardı. Kur’an bunu şöyle açıklar “Dikkat edin, gerçek din yalnız Allah’ındır. Allah’tan başka evliyalar edinenler: ‘Biz bunlara, bizi Allah’ yaklaştırsınlar diye ibadet dua ediyoruz derler.” (Zümer 3)

Hz. Peygamber’in geldiği toplum o kadar çok mezar perest idi ki onun için Allah Rasülü Hz. Ali’ye “Ey Ali, kırılmadık bir put, yıkılmadık düzlenmedik bir mezar bırakmayacaksın” demiştir. (Müslim Cenaiz 5/969) Hz. Ali’de kendisinden sonra gelenlere hep bu emri vermiştir.

Hz.Peygamber (as) kabirlerin ziyaret edilmesi ve onların önceki durumları düşünülerek ibret alınmasını tavsiye etmiştir. Ancak bu tavsiye kişinin kendi yakınlarının mezarları ve oturmakta olduğu şehrin, köyün veya yakındaki her zaman gördüğü mezarlıklarla ilgilidir. İbret için bu da zaten yeter. Hz. Peygamber (as) Medine’ye hicret ettikten sonra üç defa Mekke’ye gitmiştir, çok sevdiği ilk eşi ve ilk Müslüman olan Hz. Hatice’nin Mekke’deki mezarını ziyaret ettiğine dair İslam tarihi kitaplarında hiçbir kayıt yoktur.

Ne gariptir ki Hz. Peygamber’den tam 1425 sene sonra onun ümmeti, onun dönemindeki ona karşı gelen insanları kötülerken, kendileri aynı hataları iyi Müslümanlık adına işlemektedirler. Şöyle bir soru sorulabilir; “Ne var canım insanlar mezar -türbe- ziyareti ile manevi duygularını güçlendirmektedirler,!”

Cevap:

Din adına işlenen günahlar (istismarcı menfaatçılar hariç) hep iyi niyetten ve cehaletten kaynaklanır. Çoğu insan ziyarete gittiği kabirdeki zat hakkında önceden onun ne büyük bir evliya, ermiş, gavs, kutup, şeyh, baba, dede vs. doldurulduğundan onun manevi gücü ve yetkilerinin sonsuz ve hudutsuz olduğuna, dolayısıyla O zatın kendisi ile Allah arasında aracı, vasıta olacağına kesinkes inanmış bulunmaktadır.

“Ey Rabbimiz, dualarımızı sana üstadımızın mübarek eli ile takdim ediyoruz..!!” diye yapılan az dua işitmedik. Şimdi Hz.Peygamber dönemindeki müşriklerin “bu putlar bizi Allah’a daha çabuk yaklaştırsınlar diye onlara ibadet -dua- ediyoruz” demeleri ile bu günkü müslümanın böyle dua etmesi arasında ne fark vardır.?

SULTAN BABA, MEZARCI DEDE, AKBIYIK SULTAN, SAMSA DEDE, BAYRAKLI DEDE, TELLİ BABA, ZİLLİ BABA, GÖZCÜ BABA gibi şu veli bu veli yüzlerce, hatta binlerce mezar başına gidip hastalık, dert ve sıkıntılarının bitmesini, bahtının açılmasını, eş bulmasını, çocuğunu doğmasını, imtihanı kazanmasını, ev sahibi olmasını şeyhinin himmeti ile isteyen insanların Mekke müşriklerinden ne farkı vardır. Onlarda iyi niyetle yapıyorlardı, bunlarda iyi niyet-le yapıyorlar.

İnegölümüzdeki köylerimiz bu işi propaganda için de yapmaktadırlar. Köy adına bir ziyafet verilecekse buna başka bir isim bulunabilir. İlle de “DEDE PİLAVINA HOŞ GELDİNİZ” diye pankart asmanın ne anlamı vardır. Tam bir cahiliyye kültürü çağrıştırması...

Yüce Allah’ın öğretmesi ve Hz.Peygamber’in uygulamasına göre İslam dininde hiçbir ibadetin Kabe dışında maddi sembolü yoktur. Hiç bir ibadeti sembolize etmek için maddi yapıt, kanıt gibi şeyler yapılma-sına Hz.Peygamber (as), ashap ve müctehit imamlar karşı çıkmışlardır.

Hz. Peygamberin (as) ashabı ile Rıdvan biatını (Allah’ın razı olduğu anlaşma) yaptığı ağacın yanın-da Namaz kılmanın daha sevap olduğunu düşünerek kimi insanların orada namaz kıldıklarını gören Hz. Ömer, eline baltayı aldığı gibi gidip o ağacı kesmiştir. (Buhari meğazi 35)

Özetleyecek olursak;

Ölümü ve Âhireti hatırlatmak amacı dışında dinsel hiçbir düşünce ile kabir ziyareti yapılamaz. Kutsamak ve aracı yapmak için büyüklü küçüklü, ne türden olursa olsun hiçbir anıt, heykel, büst, dikilitaş, yatır, mezar gibi şeyler kullanılamaz.

İslam tek ALLAH’a kulluğu gölgeleyecek veya bulandıracak maddi ve manevi her türlü ortaklığı kesin olarak reddetmiştir. Tevbe dışında bağışlanmaz bir günah olarak kabul etmiştir. (Hz. Muhammed’i doğru anlamak İ. Sarmış 265)

“ İYYAKE NABÜDÜVE İYYAKE NESTEİN… Y Rabbi ANCAK SANA KULLUK EDER VE  ANCAK SENDEN YARDIM İSTERİZ”!! AMİN, AMİN….