Gerçek müminin özelliklerinden olan istikamet üzere olmak İslam´ın temel prensiplerinden biridir. Doğru yol üzere olmak, aşırılıklardan kaçınmak, itidal ve denge üzere bir hayat yaşamak istikamet üzere olmaktır. Dini lügatte istikamet, dinin emirlerine uyma, Kur´an-ı Kerim´e ve Sünneti Seniyye´ye uygun yaşamak şeklinde tarif edilebilir. İstikamet imanda ve amelde Allah´ın (c.c.) razı olduğu amelleri yapmaktır. İstikamet sahibi müminin akidesi temiz ve arıdır. İstikamet sahibi olan müminde; tağutu reddeden, bidat ve hurafeden uzak, şüpheli şeylerin etrafında dolanmayan, hassas ve dengeli bir akide anlayışı vardır. Akidede istikamet, doğru bir iman anlayışıyla oluşur. Amelde istikamet ise; bidat ve hurafelerden uzak, salih amellerle donatılmış, Sünnet-i Seniyye çizgisinde hayat sürmektir. Süfyan b. Abdullah es-Sekafî (r.a.) anlatıyor: “Ya Rasûlullah, İslam hakkında bana öyle bir söz söyle ki; onu, senden sonra hiç kimseye sormayayım,” dedim. Rasûlullah (s.a.v.): “Allah´a iman ettim, de ve dosdoğru (istikamet sahibi) ol!” buyurdu. İmandan sonra gelen en önemli prensip, Peygamber´in (s.a.v.) diliyle ifade ediliyor. İmanla başlayan dinin başlangıcı; doğruluk üzere, istikamet üzere olmakla devam eder. Amelle bu yoldaki yürüyüş devam eder. Ameller Sünnet-i Seniyye´ye uygun yapılmalıdır. Sünnet dengedir. Olması gerekendir. İnsan fıtratına en uygun olan ibadet şeklidir. Sünnet-i Seniyye´ye uygun amel etmeyen kişi; eksik de yapsa, aşırılıkta ileri de gitse aynı çizgide kalır. Model, Efendimizin (s.a.v.) hayat modelidir. En doğru istikamet üzere olan Efendimizdir. Onu aşan çizgiden çıkmış olur, kendine zarar verir. Onu takipte eksik kalan; yine zarar eder, kendine zarar verir. Ameller geçici değildir, süreklidir. Hayat boyu devam eder. Son nefes de amelle biter. Aslolan onu imanla beraber muhafaza etmektir. Nitekim Allah (c.c.) şöyle buyurur: “Şüphesiz ‘Rabb´imiz Allah´tır´ deyip de, sonra dosdoğru olanlar (istikamet üzeri olanlar) var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: ‘Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) va´dedilmekte olan Cennet´le sevinin!´” 1. Fussılet, 41/30. Rasûlulah (s.a.v.) bu ayet-i kerimeyi okuduktan sonra insanların bir kısmının imandan sonra küfre döndüğünden bahseder. İmanı elde eden insanın uzun süre bunu muhafaza edemediğinden bahseder. Maalesef Efendimizin (s.a.v.) bahsettiği mevzuu o gün yaşandığı gibi, bugün de devam etmektedir. Ayet-i kerimeden de anlaşıldığı üzere, aslolan istikamet üzere olmak ve iman üzere son nefesini vermektir. Hz. Ömer (r.a.) bu ayet-i kerimeyi hutbesinde şöyle açıklar: “Allah´a yemin ederim, O´na itaat için dosdoğru yol üzerinde gidenler sonra da tilkilerin sağa-sola kıvrılıp gittikleri gibi kaçışmayanlar demektir.” İman ettikten sonra imanından asla dönmeyene, hak yoldaki mücadelesine tavizsiz şekilde devam edene, tüm ahlaksızlığın kol gezdiği şu ortamda ahlakını muhafaza edene, ibadetlerine gevşeklik göstermeden devam edene ve zorluklara hak için sabredene bu ayet-i kerime ile müjde veriliyor. Şeytanın hileleri çoktur; şeytan insanı doğru yoldan saptırmak için türlü türlü hileler yapar, ta ki insanı saptırana kadar. Onun asli görevi budur, onun tecrübesi insanoğlundan fazladır. O hak yol üzere oturacak ve saptırmaya çalışacak, insanoğlu ise; imanıyla, ameliyle onunla mücadele edecektir. İstikamet üzere olmak zordur; sabır ister, bilgi ister, amel ister. Bunu başaran kişi hak olan Cennet´i de kazanmış sayılır. Her zorlukta taviz veren, imanın gerektiğini yerine getirmeyen, kolaylıkla yoldan çıkan insan sabredememiştir. Allah´ın (c.c.) va´dini kazanmamıştır. Hak yol birdir, o da iman üzere yaşamak ve o hal üzere kalmaktır. Müslümanlar olarak her gün kırk defa tekrar ettiğimiz Fatiha Sûresi´nde ki; “Bizi doğru yoldan ayırma” duası, Müslümanlara bunu defalarca hatırlatmaktadır. Bu titizlikle Rabb´imiz tarafından vurgulanmaktadır. Hak yoldan, bir namaz vakti dahi olsa; ayrılmamamız gerektiğini belirtmektedir. Bazen din adına bu yoldan saptıran olduğu gibi, din düşmanı olarak da karşımıza çıkanlar olabilir. Günümüzde, din adına saptırmaya çalışanların sayısı daha fazla maalesef. Eğer, akideniz sağlam değilse, etrafınızda hak üzere yaşayan mümin sayısı azsa bunlardan etkilenmemeniz mümkün değil. Şartlar ve konumlar ne olursa olsun, istikamet üzere olmaktan ve bu şekilde mücadele etmekten vazgeçmemeliyiz. Birilerini memnun etmek, birilerinden menfaat sağlamak adına istikametten vazgeçmek; geçmiş amelleri ve sevapları da ifsat eder. İslam tarihi doğru yol üzere yaşayanların anlatıldığı bir tarihtir. Ancak bu tarih; doğru yolu bulmuş, hak yol üzere mücadele ederken daha sonra basit dünyevî şeyler uğruna ayakları kaymış insan örnekleriyle de doludur. Irkından dolayı Peygamber´e (s.a.v.) düşman olanlar, ailevî endişelerinden dolayı düşmanın tekliflerini kabul edenler, makam ve mevkii uğruna bir takım bedeller ödemeyi göze almayıp mücadeleden uzak duranlar, şahsi zaafları uğruna şeytana yenik düşenler de çoktur tarihimizde. İstikametten sapmamak için şu beş kritere sahip olmamız gerekir: 1. Sahih bir Kur´an-ı Kerim anlayışı. Bunun için ilmi ve ameliyle örnek olmuş olan müfessirlerin tefsirleri okunmalı; tek bir tefsir değil, birçok sağlam tefsirden istifade edilmeli. 2. Sahih bir Sünnet-i Seniyye anlayışı. Sahih hadis-i şerifler ile öğrenilenlerden oluşur bu anlayış. Sünnet anlayışı; Kur´an-ı Kerim´den kopuk olmamalı ve Kur´an-ı Kerim´in önüne geçmemeli. 3. Ehl-i Sünnet ve´l Cemaat anlayışı. Ehl-i Sünnet demek, bugün öz İslam´ı temsil edenler demektir. Ehl-i Sünnet; itidallidir, dengelidir, aşırıya mahal bırakmaz, gevşekliğe de izin vermez. Bugün bu anlayışa sahip çıkmak ve mensup olmak istikameti gösterir. 4. Salih amellere devam etmek. Efendimizin (s.a.v.) tavsiyelerine uymak ve günün gerektirdiği şekilde salih amellerde bulunmak gereklidir istikamet için. 5. Salih insanlarla beraber olmak: Doğru din anlayışına sahip, ihtilaflardan uzak, hedefi planı programı olan, İslam´ı dert edinen müminlerle beraber olmak; istikamet sahibi olduğumuzu gösterir. Dünya imtihan dünyasıdır. Yaşadığımız yüzyıl şeytanın ve onun dostlarının hak yola giden tüm ana ve tali yolları kapatmaya çalıştığı bir dönemdir. Onlar ne kadar kapatmaya çalışsa da hak yol üzere/istikamet üzere yaşayan, mücadele eden müminler vardır ve kıyamete kadar böyle devam edecektir. Tarih boyunca istikamet üzere yaşayan ve bu şekilde can veren tüm Müslümanlara selam olsun. |