Toprağa doğru diz çökün; az eşeleyin tırnağınızla.

Çarpışan mermilerden piştol tabancaya, pas tutmuş rozet, ayna, düğme ya da belki, şühedaya bile rastlarsınız Çanakkale’de.

 

“Yeniler” bilmez, ne de olsa “öptm kib bye” larla meşguller. Söylemekte yarar var; şüheda ŞE-HİT KANIDIR, ŞEHİT!

 “Kim bu vatana olmaz ki feda, şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda” demişti şair, belki hatırlarsın.

 

Senin, “Toprak!” diyerek geçtiğin, üzerinde her türlü haltı yediğin, bir de üstüne sahip çıkamadığın yerin altında binlercesinin kemikleri yatıyor.

Hatta sızlıyor!

 

Utanmadan, birilerinin can verdiği şu toprağa çöp atmaktan, tükürmekten; tabiri caizse rezil etmekten başka ne yapıyoruz ki biz? Düşüncesizlik, diz boyu!

 

Sevmiyorum negatif negatif konuşmayı ama şöyle bakıyorum teknoloji, sigara, uyuşturucu ve bilumum alkol esiri gençliğimize, içim acıyor, be kardeşim!

 

Nerede Çanakkale ruhu, nerede torunları?

Nerede on beşlikler, nerede bizim on sekizlikler?

 

Farka bak!

 

“Sen şehit oğlusun yazıktır, incitme atanı, verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı!” demiş Akif üstad. Boşuna mı?

Günümüze bakıyorum. Eline üç kuruş tutuşturunca “bedenini” verenler arttı, şöyle dursun dünyalar.

 

Bu zihniyetle mi koruyacağız bu vatanı?

Televizyon karşısında dantel örerek ya da kahvehane köşelerinde ciğer çürütüp, fayans dizerek mi?

 

Hani, nerede çalışma? Çaba? Gelişim? Büyüme isteği? Azim? Müreffeh toplumların da üzerinde olma gayreti?

 

Yan gelip yatıyor, sonra ahlanıp, vahlanıyoruz.

 

Hiç kimse kusura bakmasın ama iki büyük dünya savaşı atlatmış Almanya bile, şu an bizden daha gelişmiş. Daha zengin ve daha demokratik…

 

Bir de bize bak! Onlar yürürken, biz emekleme safhasındayız.

Yeni yeni adım atmaya çalışıyoruz. Yürümek kenara…

 

“Otuz kupona alınmadı bu vatan” diye, boşuna demedi Ozan Arif.

Belli ki can veren var, belli ki kanıyla sulayan var bu toprakları.

Kanıyla sulayan olduğu gibi, hilal ile yıldızın aşkı var üzerinde.

 

“Boş ver gardaaaş, sen mi kurtaracan bu vatanı” deyip geçiyorsun ya!

Şunu söyleyeyim sana; EVET SEN KURTARACAKSIN AHMAK HERİF! SEN! SENDEN BAŞKA BİRİ Mİ VAR, BU TOPRAK- LARIN SAHİBİ?

 

Bu atalet niye?

Bu tembellik? Bu ruhunu yitirmişlik?

 

Orhun Yazıtlarından esinle;

EY TÜRK! TİTRE VE KENDİNE DÖN!

 

Diyor, bir de üzerine Mehmet Akif’ten dört mısraıyla kapatıyorum bugünkü yazımı, sevgili okurlarım;

 

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd`i...

Bedr`in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

"Gömelim gel seni târîhe" desem, sığmazsın.