Gerek araştırmalar ve gerekse gözlemlere dayalı olarak tespitler gösteriyor ki, günümüzde Kur’an-ı Kerim halkımızın en çok okuduğu, ama en az anladığı yada hiç anlamadan okuduğu kitap konumundadır. Müslüman Türk toplumunda neredeyse evinde Kur’an bulunmayan kimse kalmamasına rağmen, Kur’an-ı anlayarak okuyanların oranı oldukça düşüktür. Kur’an’ın gönderiliş amacı ve insanlara ulaştırmak istediği mesaj ile İslâm toplumunun şu an içinde bulunduğu durum arasında bir mukayese yapıldığında, Kur’an’ın daha ziyade anlaşılmadan okunduğunu ve onun bize sunduğu bireysel ve sosyal hayatla ilgili mesajlardan yeterince faydalanamadığımızı rahatlıkla anlayabiliriz. Halbuki inen ilk ayetlerinden itibaren okuyup öğrenmenin, imanın, ibadetin, ahlâkın, ilmin, barışın ve hoşgörünün öneminden bahseden Kur’an-ı Kerim, bü-tün Müslümanlar tarafından gerektiği gibi okunup, yeterince anlaşılmış olsaydı, bugün toplumda giderek yay- gınlaşan güvensizlik, huzursuzluk, sevgi ve diyalog eksikliği, aile içi şiddet, kadına şiddet, kapkaç ve terör olayları gibi hadiseler bu düzeyde olmazdı. Kur’an-ı gereği gibi anlamış olsaydık, İslâm dünyası diye tanımlanan toplumlarda ayrımcılık, hukuk ihlâlleri, kültürel saplantıların bir ürünü olan kan davaları, töre cinayetleri, işkence, fuhuş, soygun, rüşvet, yolsuzluk ve dolandırıcılık gibi suçlar kesinlikle olmazdı. Çünkü saydığımız bütün bu olumsuzluklar, Kur’an’ın indiği dönemde, Mekke toplumunda da yaygındı. Ancak Hz. Peygamberin önderliğinde, o bozulmuş ve çürümeye yüz tutmuş toplum, Kur’an’ın aydınlatmasıyla çok geçmeden, medeni bir toplum haline dönüşebilmiştir.Allah (c.c) bize Kur’an-ı Kerim gibi kutsal bir kitap göndermiş, ama biz onu ne yazık ki yeterince tanımıyor ve ondan gerektiği gibi istifade edemiyoruz. Bu tespitten sonra, Kur’an-ı Kerim’in niçin indirildiği, günümüzde hangi amaçla okunduğu ve nasıl okunması gerektiği üzerinde durmak istiyorum. 1-Kur’an-ı Kerim niçin indirildi? Bu soruya verilebilecek en doğru cevap, bizzat Kur’an tarafından şöyle açıklanmaktadır: “O Ramazan ayı ki, Kur’an o ayda indirilmiştir. (O Kur’an) insanla-rı hidayete erdirmek, doğru yolu ve hak ile batılı ayırteden hükümleri açıklamak üzere indirilmiştir.” (Ba- kara, 185) “Gerçekten size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap geldi. Rızasını arayanı Allah, o kitapla kurtuluş yollarına götürür ve onları iradesiyle karan-lıklardan aydınlığa çıkartır, dosdoğru yola iletir.” (Maide, 15-16) “(Bu Kur’an) ayetlerini düşünsünler, tam akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek (hayır ve bereketi bol) bir kitaptır.” (Sa’d, 29) “Gerçekten bu Kur’an, kedisine sıkıca tutunanla-rı doğru yola iletir ve Salih amellerde bulunan mi’minlere, kendileri için muhakkak büyük bir mükâ-fat olduğunu da müjdeler.” (Âl-i İmra, 19) “Allah tarfından gönderildiğinde şüphe bulunmayan bu kitap, müttakiler için bir yol göstericidir.” (Bakara, 2) Hz. Peygamberimiz (s.a.v) de vefatına yakın bir zamanda yaptığı veda konuşmasında: “Ben size iki şey bırakıyorum. Onlara sıkıca sarıldığınız müddetçe as-la doğruluktan ayrılmazsınız. Onlar; Allah’ın kelâmı Kur’an-ı Kerim ve benim sünnetimdir.” (İmam Malik, Muvatta, Kader, 3) buyurarak, Müslümanların dikkatlerini Kur’an-ı ve sünneti anlayarak yaşamaya yöneltmiştir. Kur’an’ın gönderiliş amacıyla ilgili ayetlerde ve Hz. Peygamberin sözlerinde vurgulanan ortak nokta, hidayet yani dünya ve ahiret mutluluğudur, kurtuluşa ermek ve rahata kavuşmadır. Dolayısıyla Kur’an-ı Kerimi, insanlara varoluş gayelerine uygun olarak yaşayabilmelerinin yolunu gösteren bir kitap olarak da tanımlayabiliriz. Kur’an, inanma ihtiyacımızı doğru olarak karşılamak, ahlâkımızı güzelleştirmek, bizleri Yaratıcının nezdinde değerli kılan ibadetlerimizi usulüne uygun ve bilinçli olarak nasıl yerine getireceğimizi açıklamak ve sosyal ilişki- lerimizi sağlıklı olarak yürütebilmemizin kurallarını öğret-mek üzere gönderilmiş bir kitaptır. Kur’an-ı Kerim incelendiğinde; inanma ihtiyacımızı doğru olarak karşılamanın kurallarını öğreten tevhid esasları, ilim öğrenmenin ve aklı kullanarak araştırma yapmanın önemi, ibadetler, ahlâk kuralları, aileden başlayarak sosyal hayatın her kesitinde karşılaştığımız insanlara gösterilecek sevgi, saygı ve hoşgörü ve diyaloğun boyutları, gök, yer ve ikisi arasındaki varlıkların ya- ratılışı ile ilgili bilimsel açıklamalar, geçmiş milletlerin ibret dolu hikâyeleri, ölüm ve ölüm sonrası hayat ve pek çok konuda bizleri aydınlatıcı bilgilerin yer aldığı görülecektir. Dolayısıyla Kur’an’ın gönderiliş amacı, dünya dediğimiz şu gezegende bize ayrılan ömür içerisinde, rahat ve mutlu bir hayat sürdürmemizi, sonsuz hayat dediğimiz ahrette de kurtuluşa ermemizi sağlamaktır. 2-Kur’an nasıl okunmal? a- Allah Kelâmı olduğu bilinciyle Kur’an okuyan kişi, bir anlamda Allah’la konuşuyor demektir. Bu bilince ulaşmak, mesajın kişide uyandıracağı etki açısından çok önemlidir. b- Anlamak niyetiyle Kur’an’ı anlamamız gerektiğine gayret gösterdiğimiz takdirde, onun mesajını rahatlıkla anlayabileceğimize mutlaka inanmalıyız. Kadın ve erkek herkesin Kur’an’ı öğrenip, onun mesajını anlaması bir sorumluluktur. Tabb ki her ayetin ve sürenin herkes tarafından aynı ölçüde anlaması beklenemez. Çünkü Kur’an, her çağda yaşayan ve her türlü bilgi ve kültür düzeyine sahip insanları muhatap almaktadır İnsanlar kendi akıl seviyeleri ve kültür birikimleri ölçüsünde Kur’an’ı anlayabilirler. Özellikle akademik düzey ya da özel alan bilgisi gerektiren ayetleri herkesin anlaması mümkün değildir. Ancak herkesin bilgisi ve kültür seviyesine göre Ku’an’dan anlayacağı çok şeyler vardır. Kur’an dilinin Arapça olması, onu anlamamak için bir mazeret olamaz. Elimizde pek çok meal ve tefsir bulunmaktadır. Bunlar kolaylıkla anlaşılabilecek kadar sade bir dil ve üslûpta yazılmıştır. Yeter ki biz anlamaya çalışalım. c- Kur’an okurken, dil, kalp ve akıl işbirliği halinde olmalı. Kur’an okurken dili söylediği mesaj gönülde yankılanmalı ve akıl ile yoğrularak düşünce ve davranışlara yansımalıdır.Ancak bu şkilde olduğu zaman Ku’an’ın hedeflediği bireysel ve sosyal değişim gerçekleşecektir. d- Ağır ağır (tane tane ) okunmalı Allah (c.c) Kur’an’ın okunuş tarzıyla ilgili olarak, Hz. Peygambere şöyle buyurmaktadır: “Biz onu, insanla-ra ağır ağır okuyasın diye bölümlere ayırdığımız bir Kur’an indirdik.” (İsra, 106) Kur’an’ı gerçek anlamda okumak, ayetlerin lafızlarını söyleyip geçmek değil, ayetler üzerinde düşünerek mesajını anlamaya çalışmaktır. Niteki bir ayette; “Kur’an’ı tertil ile oku” (Müzzemmil, 4) buyurulmuştur. Tertil, acele etmeden, dura dura, usulüne uygun ve anlayarak okumak emektir. Hızlı okunması durumunda vurgulanan mesajı anlamak mümkün değildir. Bu yüzden Peygamber (s.a.v) Kur’an’ın baştan sona çok kısa sürede (üç gün) hatmedilmesini uygun görmemiştir. (Bkz. Tirmizi, Kıraat, 12; Ebu Davud, Ramazan, 8-9) Kaynaklarda, Hz. Peygamberin bazen tek bir ayeti okuyarak sabahladığı rivayet edilmektedir. (Bkz.İbn Hanbel, Müsned, V, 149) O, ayetleri ağır ağır ve üzerin-de durup düşünerek, bazen de ağlayarak okurdu. Rahmet ayetleri gelince Allah’tan rahmet diler, azap ayetleri gelince o azaptan Allah’a sığınırdı. Hz. Peygamberin terbiyesiyle yetişen sahabeler de, önce on ayeti öğrenip gereklerini yerine getirebilecek derecede anladıktan son-ra, diğer ayetleri öğrenmeye geçerlerdi. (Bkz. Muhammed b. Ebi-Bekir İbn Kayyim el-Ceziyye, Zâdûl-Mead, Beyrut 1987, 1, 338) Bu konuyla ilgili olarak Hasan Basri şunları söylemiştir. “Sizden öncekiler bu Kur’an-ı, Rablerinden kendilerine gelen bir mektup gibi görür, geceleri onu düşünerek üzerinde çalışır, gündüzler de onun gereklerini yerine getirirdi.” (Abdullah Siracuddin, Tilavetü’l-Kur’ani’l,Mecid, Medine, 1402, s.76) e- Öğrenilen bilgiler başkalarıyla paylaşılmalı Bilgiler paylaşıldıkça kalıcılığı ve etkisi artmaktadır. Kaldı ki, Müslüman bir kişinin bildiği ve öğrendiği doğruları başkalarıyla paylaşması bir sorumluluk gereği olmaktadır. f- Başkasının okuduğu Kur’an dinlenmeli Allah (c.c) “Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki size merhamet edilsi.” (A’raf, 7/204) buyurmaktadır. Peygamberimiz (s.a.v) bazen sahabelerden Ku’an okumalarını ister ve onları zevkle dinlerdi. Onun en çok İbn Mes’ud’dan (r.a) Kur’an dinlediği rivayet edilmiştir. g- Öğrenilen bilgiler pratik hayata yansıtılmaya çalışılmalı Kur’an, kendisiyle hayatımıza yön vermek için gönderilmiş bir kitaptır. Pratik hayatta yaşanmayan bilgiler, bir süre sonra unutulmaya mahkum olur. Bu nedenle Kur’an’dan öğrendiğimiz bilgileri pratik hayatımıza yansıtmalıyız. h- Kur’an ve mealini okumada sürekliliğe önem verilmeli Her Müslüman mutlaka her gün az yada çok Ku’an’dan bir şeyler okumayı alışkanlık haline getirmeli, Arapça lafzını bilmiyorsa mutlaka mealinden ve tefsirinden okumalıdır. Dolayısıyla, evlerde bir yada birkaç Kur’an meali ve tefsiri bulundurulmalıdır. Bu konuda ecdadımız güzel bir gelenek oluşturmuştur. Bu geleneğe göre her gelin olan kızın çeyizleri arsında Kur’anı Kerime yer verilir ve böylece Kur’an’ın bütün evlere girmesi sağlanırdı. Topluma Kur’an meali okuma alışkanlığı kazandırılması için, özel ya da resmi bütün kütüphanelerde, oku-ma salonlarında, otel odalarında, dinlenme salonu ve te- sislerinde, kültür evlerinde ve kamuya açık tüm sosyal tesislerde mealli Kur’an-ı kerim bulundurulmalıdır. Bununla da yetinmeyip Arapça lafzından hatim okuduğumuz gibi mealinden de okumak suretiyle Kur’an-ı okumalıyız. En azından namaz duaları ve sürelerinin ne anlama geldiğini meallerini okuyarak öğrenmeliyiz.