Misafirlikte uyulması gereken görgü kuralları:
En önemli görgü kurallarımızdan biri de Misafir’likte belli olur. Dinimiz ziyarete çok önem verir. Bunların başında Anne-baba, akraba, eş dost ziyaretleri gelmektedir. Yüce Allah; “Biz insana ana babasını tavsiye ettik” (Lokman;14) buyurmakla buna işaret eder. Anne babayı olduğu gibi hısım akrabayı ziyaret etmek, görüp gözetmek de bir görevdir. Yine Kur’an-ı Kerim’de; “Hı-sım, akrabaya yoksula, yolda kalmışa hakkını ver” (İsra;26) buyrulmakla, gözetilmesi gereken insanları bize bildiriyor.
Sevgili Peygamberimiz, şu Hadisi Şeriflerinde ise; “Allah’a ve ahiret gününe inanan kimse akrabasını ziyaret etsin” (Buhari, Edep,s.31). “Akrabalık bağlarını koparan (cezasını çekmeden) cennete giremez.” (Müslim, Birr, 19) buyurmaktadır.
Ziyaretlerimiz başta anne babaya, hısım akrabaya ve diğer dostlarımıza yapılacaktır. Ancak bütün bu ziyaretler de, usul çerçevesinde yapılmalıdır. Mesela; gidile-cek yere önceden bilgi vermek, yani randevu almak gü zeldir. Kabul edilmediğiniz takdirde zorlamak, ısrarcı ol- mak uygun değildir. Tanımadığınız veya ilk defa gittiğiniz bir eve, içeri buyur edilmeden girilmez. Yeni tanıştığınız bir eve ilk defa giderken yaramazlık yapabilecek, küçük çocukları götürmemek ve çok uzun oturmamak gerekir. Samimiyet ve dostluk ilerledikten sonra bunlar yapılabilir. Hiçbir ziyaret bıktırıcı olmamalıdır. Bütün ziya-retlerin sonunda taraflar memnun ve mutlu ayrılmalıdırlar. Misafirler evlerin en temiz ve en iyi odalarında ağır- lanmalı, şayet yatıya gelmişlerse, temiz ve kullanılmamış yatak, yorgan ve çarşaflar serilmelidir. Unutulmamalıdır ki; misafire en güzel ikram, tatlı dil ve güler yüz- dür. Misafiri kıracak bir davranışın yaptığı hasarı tamir edemezsiniz. Onlara samimi tebessüm ifadesiyle bakmalı, hoşnut olmaları sağlanmalıdır. Misafirinizden hoşlanmamış olsanız dahi, bunu belli etmemelisiniz. Ayrıca; misafirin kullanacağı lavabonun temiz olması, temiz hav- lu bulundurulması iyidir. Herkesin kullandığı, rengi solmuş havlu misafire uzatılmaz. Misafir evden ayrılırken, arkasından hemen kapı kapanmaz. Hele sert bir şekilde kesinlikle kapatılmaz. Evin dış kapısından çıkana kadar, kapıyı açık tutmak, hatta dışarıya, arabasına veya yola kadar yolcu etmek bir nezaket kuraldır. Uzaktan size ge-len misafirlerinizi eve hapsetmeyin. Şehrinizdeki önemli tarihi veya varsa turistik yerleri gezdirin. Onun ilgi alanı-na giren hobilerini tespit ederek, bu hizmeti yaparsanız, misafiriniz sizden hoşnut olacaktır. Misafirliğe gidilirken eli boş gidilmez. Bu bezen bir çiçek, bazen bir mutfak eşyası, bazen de yararlı bir kitap olabilir.
Hz. Ali (ra) davet edildiği bir ev sahibine şöyle demiş-tir; “Çarşı veya pazardan ben geliyorum diye hiçbir şey almayacaksın. Evinde hazır ne varsa onu ikram edeceksin. Çoluk çocuğunun nasibinden kısmayacaksın.” Bunun üzerine ev sahibi teklifi kabul edince, o davete gitmiştir. Övünmek, hava atmak veya desinler diye davet verilmez. Davetlere, fakir ve muhtaçlar da çağrılmalıdır.
Misafirliğe giderken gecikmemeli, saat verilmişse mutlaka o saatte, birkaç dakika dahi olsa, aksatmadan gitmeli, şayet saat belirtilmemişse, en uygun zamanda gidilmelidir. Misafirlikte ev sahibini bunaltmamak ve sıkıntı vermemek lazımdır. Ne yazık ki bazı misafirlerin bir an önce gitmesi beklenir. Portekizliler; “Misafirin kimi gelince, kimi de gidince sevindirir.” demişler. Eskiler ise; “Misafirin iyisi gelir geçer kuş gibi. Kötüsüyse oturur baykuş gibi.”
Birçoğunu sayamadığımız güzel alışkanlıklar, milleti-mizin örf ve gelenekleriyle daha da süslenmiş, mükemmel bir hal almıştır. Türk milletinin misafirperverlik anla- yışı her milletten üstündür. Ama önemsemediğimiz basit olaylar, bazen çok değerli dostlarımızın kırılmasına ve onları kaybetmemize yol açar. Bu kurallara riayet etme-ye çalışırsak, her zaman dost kazanacağımız muhakkaktır. Eskiler; “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var- dır” demişler. Bu Türk konukseverliğinin en çarpıcı ifadesidir. Hatır saymak, gönül yapmak, dost olmak, izzet ikramda bulunmak, hısıma, akrabaya, yakın ve uzak komşuya, düşküne, garibe, yolda kalmışa sofralarımızı açıp, cömertlik ellerimizi açmak, ne soylu bir davranıştır. Bir dilim ekmeğini misafiri ile paylaşarak, cennette Hz. İbrahim’e komşu olmak arzusu ne güzel! O İbrahim ki; misafirsiz sofraya oturmadı. Misafiri olmadan bir lok- ma yemek boğazından geçmedi. Yemeğin, etin, ekmeğin en güzelini misafirleriyle paylaştı. Yatağın en yumuşağını onlara serdi. Allah’ın rızasını kazanarak “Halil- ullah” (Allah’ın dostu) vasfını kazandı. Her konuda cihana örnek olan yüce milletimiz, atası İbrahim’in cömert-lik mirasını aynen devralmış ve böylece ortaya “Türk misafirperverliği” çıkmıştır. Evine gelen misafirine bir bardak çay, bir fincan kahve ikram etmeden göndermek, hiçbir Müslümanın içine rahatlık vermez. Misafirin açlığını susuzluğunu, yorgunluğunu sormak, onun ihtiyacı-nı gidermek, ev sahibi için bir şeref madalyasıdır. Misa- firin duası ise, Halil İbrahim bereketidir. Zengin bir rızık çeşmesidir. Bu inançladır ki, kapıya gelen bir yabancı "Tanrı Misafiri" onun kalbini kırmak ise uygunsuz bir davranıştır. En yoksul bir Müslüman Türk ailesi de olsa, onun gönlü denizler kadar cömerttir. Ortaya konan ye-mek, ekmek, tuz bile olsa, O Halil İbrahim sofrasıdır, berekettir, bolluktur.
Evde uyulması gereken görgü kuralları:
Eve girerken zil ve kapı çalınmalı, ancak uzun süre ya da üç defadan fazla zil yada kapı çalınmamalı, eve sağ ayakla, besmele ve selâm vererek girilmeli, kendi evimizde bile olsa kendimize ait olmayan odalara kapı çalmadan girilmemeli, anne-baba, nine-dede ve misafir-ler kapıda karşılanmalı, çoçuklar anne ve babalarına ye-ni bir şey aldıklarında teşekkür etmelidirler. Yemek son- larında “Anne yemek çok harika olmuş, eline sağlık” gibi sözlerle teşekkür etmeli, anne –babaya karşı gelip isyan etmemeli, onlardan bir şey talip edilecekse rica edilerek gönülleri alınmalı ve onların rızasına uygun hareket edilmelidir. Kardeşler arasında her ne sebeple olursa olsun hiçbir zaman ve hiçbir şekilde geçimsizlik, kavga, şamata, gürültü ve küslük olmamalıdır. Hele hele miras paylaşımı dolayısıyla kardeşler arasındaki küslükler, kavgalar hatta cinayetler toplumumuzun kanayan bir yarasıdır. Halbuki dünya malı dünyada kalır. Kardeşlere düşen görev; Allah’ın rızası doğrultusunda hakkına düşen miras neyse ona razı olmaktan ibaret olmalıdır. Evde uyuyanlar ve ders çalışanlar rahatsız edil- memeli, radyo ve televizyonun sesi evdekileri ve komşuları rahatsız edecek şekilde açılmamalı, ev eşyaları ve oyuncaklar dağıtılarak ev düzeni bozulmamalıdır. Herkes eşyasını dolabına yada kendisine tahsis edilen bir yere düzenli yerleştirmelidir. Evden ayrılırken nereye gidilecekse yada eve geç gelinecekse bu durum anne-babaya mutlaka bildirilmeli, uzun bir yolculuğa çıkarken yada hayırlı ve meşru bir işe başlarken de mutlaka an-ne-babanın hayır duası alınmalıdır. Evde konuşulanlar kesinlikle dışırıda konuşulmamalı ve ev sırları kesinlikle ifşa edilmemelidir.Evde eşler ve çocuklar birbirlerine kar-şı yapılması gereken görevleri yerine getirir saygı, sevgi, şefkat, merhamet, yardımlaşma ve paylaşma da kusur etmezlerse evleri daha bu dünyada cennet bahçesi haline gelir. Bu ahlaki kurallara riayet edilmezse o evde saygı, sevgi, şefkat, merhamet, mutluluk ve huzur olmaz.
Yolda ve araçlarda uyulması gereken
görgü kuralları :
Trafik kuralları öğrenilmeli, bilinmeli ve uygulanmalıdır. Özellikle araç sahipleri hız limitlerine dikkat etmeli, hem araç sahipleri hemde yaya olanlar trafik işaretleri ile trafik lambalarında kırmızı, sarı ve yeşil ışık kuralları-na riayet etmelidirler. Yolda karşılaşılan arkadaş ve dostlarla selâmlaşılmalı kısa da olsa hal hatır edilmelidir. Yolda yürürken başkalarının yürümesini engelleyecek ve rahatsız edecek davranışlardan uzak durulmalıdır. Gözü görmeyen yada yürüme zorluğu çeken engelli insanlara yardımcı olmak insani bir görevdir. Toplu taşıma araçlarına binerken (otobüs, tramvay, tren, metro) binerken sıraya riayet edilmeli, engelli insanlara, yaşlılara, bayanlara, özellikle çocuklu bayanlara yer vermelidir. Özellikle araç sahipleri yağmurlu havalarda su birikintirinden hız geçerek yaya olanların üzerlerine su sıçratmamaları ve bu duruma dikkat etmeleri gerekir. Yolda yürürken başkalarını rahatsız edecek şekilde sağa sola bakılmamalıdır. İnsanların gelip geçtikleri yol ortasında, cadde üzerinde başkalarının geçmelerini engelleyecek şekilde gurup halinde durulmamalı, durulması gerekiyorsa yol kıyısında ve cadde kıyısında kısa süreli durulmalıdır. Yolda yürürken bir müslümana yakışır şekilde yürümek aynı zamanda nezaket ve görgü kurallarındandır. Bu nedenle herkesin bu kurallara dikkat etmesi ve uyması gerekmektedir.
Kılık-kıyafette uyulması gereken kurallar:
Öncelikle Müslüman olmanın bir gereği olarak dinimize uygun görülen elbiseler giyinmelidir. Çünkü Müslüman aynı zamanda yüce dinimiz İslâm’ın temsilcisidir. Bu nedenle bayanların erkek, erkeklerin de bayan elbisesi giymesi doğru değildir. Bayanlar yüz ve elleri hariç, vücudunun diğer yerlerinin tamamını örtecek şekilde giyinmeli, erkekler de namaz kılabileceleri şekilde elbise giymeli, paçaları ve etekleri yerde sürünerek pislenecek şekilde uzun elbise giymemeli, beden ve teni gösterecek kadar ince ve şeffaf olmamalı, toplum içinde hoş karşılanmayacak moda ve renkte giyinmemeli, hele hele gösteriş yapmak için hiç giyinmemeli ve bu niyetle de gezilmemelidir..
Tuvalet ve banyoda uyulması gereken kurallar:
Tuvalete ve banyoya girerken kapının dışında Euzü Besmele çekilip, (Allahümme innî eûzü bike minel hubsi vel habais-Allah’ım, pislikten ve pis şeylerden sana sığınırım.) duası okunur, tuvalete girerken elinde, Allahü Teâlânın ismi ve Kur’an-ı Kerim yazılı bir şey bulunmamalı, boynunda Allah yazılı kolye bulunmamalılıdır. Enes (r.a) şöyle demiştir: “Hz. Peygamber tuvalete girdiğin-de, yüzüğünü çıkarırdı” (Ebu Dâvud, Tahare,10) Çün- kü O’nun yüzüğünde “Muhammedün Rasûlullah” yazısı vardı. Ancak böyle bir yazı gizlenirse, cepte veya kapalı olursa mahzuru olmaz. Tuvalete ve banyoya sol ayakla girip, sağ ayakla çıkmalı, tuvalet ve banyodan çıkınca, (Elhamdülillâhillezî ezhebe annil ezâe ve âfânî- Mağfiretini dilerim. Eziyetleri (ve pis şeyleri) benden yok eden ve bana âfiyet veren Allah’a hamd olsun.) duası okunmalıdır. Tuvalette konuşlmamalı, çok oturmamalı, sigara içmemeli, sakız çiğnememeli ve halka açık umu- mi tuvaletlerin kapılarına müstehcen yazılar yazılmama- lıdır. Tuvalette Kur’an okunmaz, tesbihat yapılmaz, şar-kı, türkü söylenmez, gazete, dergi ve kitap okunmaz, selâm verenin selâmı telefon dahi olsa alınmaz. Aksıran ise, kalbinden Elhamdülillah der. Tuvalette ve banyo-da, ön ve arka kısım kıbleye gelecek şekilde dönmek tahrimen mekruhtur. Bu neden ev yapılırken özellikle tuvaletlerin kıbleye doğru yapılmamasına dikkat edilmesi gerekmektedir. Ayakta idrar yapmamalı, çünkü ayakta idrar yaparken elbiseye idrar sıçraması ihtimali çok büyüktür. Bu nedenle oturarak tuvalet ihtiyacını gidermek hem adaba uygundur hem de sağlık açısından daha faydalıdır.
Buhari ve Müslim, Abdullah b. Abbas (r. a)’ın şöyle söylediğini rivayet etmişlerdir: Rasulullah (asm) iki kabrin yanından geçti ve şöyle buyurdu: “Bu kabirlerde yatanlar azap görmektedirler. Ama büyük bir şeyden dolayı azap görmüyorlar.” Rasulullah (asm) daha son- ra sözüne şöyle devam etti: “Evet bunlardan birisi, insanlar arasında söz taşırdı. Diğeri ise bevlinden (idrarını üzerine sıçratmaktan) sakınmazdı." (Buhari, Vudu, 56; Müslim, Taharet, 34; Nesai, Cenaiz, 166) İstin-cadan, yani taharetlendikten sonra hemen taharetlenmeli, sol elinde, istincaya mâni bir özür varsa, sağ elle istinca yapılmasında kerahat yoktur. Taharetlendikten sonra, bezle kurulanmalı. Bez yoksa tuvalet kâğıdıyla da kurulanmak caiz olur. Çünkü bu kağıtlar bu maksatla imal edilmiştir. Başka kağıtları (üzeri yazılmış) kullanmak mekruh olur. Temizlendikten sonra, erkekler istibra yapmalıdır. Kadınların istibra yapmaları gerkmez. İstibra idrar kanalında idrar bırakmamaktır. İstibra, yürüyerek ve öksürerek yapılır, İstibra yapılarak idrar kalmadığının anlaşılmasına, kalbin mutmain olmasına istinka denir. İstinkadan sonra, artık abdest alınabilir.Tuvaletten çıkın-ca elleri yıkamalıdır. Hiçbir suya, cami duvarına, mezar- lığa ve yola abdest bozulmamalıdır. Su bulunmadığı takdirde, taş ve benzerleriyle taharetlenmekte su yerine ge-çer. Böyle durumlarda temizlenmek için en az üç taş kullanılmalıdır. Banyoda da her türlü temizlik tam olarak yapılmalıdır. Tuvalette uyulması gereken kurallar banyo içinde geçerli olmaktadır.
Genel ahlâk kuralları:
Kendimize nasıl davranılmasını istiyor ve bekliyorsak, biz de başkalarına öyle davranmalıyız. Evimizi te- miz ve düzenli tuttuğumuz gibi yollarda, okul ve camiler-de de temizliğe riayet etmeliyiz. Varlığımızın ve mutlulu-ğumuzun sebepleri olan anne-baba, öğretmen ve hoca- larımıza karşı ömür boyu her zaman ve her yerde daima saygılı olmalıyız. Kazancımızı lüzumsuz şeylere, şans oyunlarına ve kumara harcamamalıyız. Dinimizin yasak ettiği oyunlarla vaktimizi boşa harcamamalıyız. Kendi kazancımızla, elimizin emeğiyle geçinmeliyiz. Başkalarına yük olmamalıyız.
Sonuç olarak dünyada işlediğimiz her iyi ve kötü davranışlarımızdan dolayı, ahirette Allah’a hesap vereceğimizi asla unutmamalıyız.