İnegöl’ün köylerinin (mahallelerinin) tarihlerinden bahsettiğim köşe yazılarımda bu hafta ele alacağım köy;

Osmanlıların hakimiyet döneminde büyük önem kazanan Maden Mahallesi olacak.

 İnegöl’de Turguteli diye anılan bölgede, hem demir cevheri, hem de gümüş madeninin çıkarıldığı biliniyor. Özellikle Tahtaköprü’den Babasultan’a kadar Domaniç dağlarının ve Uludağ’ın İnegöl’e bakan topraklarında demir ve gümüş gibi yeraltı zenginliğinin olduğu yazılıyor. Yeraltı zenginliğinin var olduğu bilinen diğer yer ise, İnegöl’e bağlı Maden mahallesi. Bu yer Turguteli bölgesindeki maden zenginliklerinin merkezi olarak gösteriliyor. Cevher Lala Karyesi, Kırmiç Karyesi, Kırağu Pazarlu, Hordonî ve Demirci Pazarlu adıyla bilinen mezra ve karyeler de bu bölge içinde bulunuyor. Ayrıca, bu bölge dışında Çardak Deresi’nde bakır, kurşun, çinko, Sülüklügöl mahallesi de antinon ve altın, Tahtaköprü bölgesinde ise vollastonit maden cevherine rastlanmıştı.

MAHALLENİN TARİHİ

Köylerinin 3 hane tarafından kurulduğunu belirten Maden Mahallesi Muhtarı İbrahim Uğur, “1200’li yıllarda 3 hane olarak göçebe olarak gelmiştir. 1200’li yıllardan beri o zaman Rumlarda bu bölgede yaşıyorlarmış. Fakat ailemizin büyükleri Rumları buralardan çıkarıyorlar. Daha önceki ismi, ‘Lipodoma’ Rum ismiydi. Daha sonra buralarda çalışan madencilere baktıklarından dolayı buranın ismi Maden köyü olarak belirlenmiş. Şu anda köyümüzün nüfusu bin civarında, 280-300 haneye yakın bir köyümüz” dedi.

BURSA DARPHANESİNİN GÜMÜŞÜ İNEGÖL’DEN GİTMİŞ

Uludağ'ın ve Domaniç Dağlarının kuzey yamaçlarını teşkil eden ve doğuda Domaniç Derbendi'nde yer alan Koca Yayla'dan başlayarak batıda Baba Sultan Köyü'ne kadar uzanan bu saha, gümüş ve demir cevheri çıkartılan ve asırlar boyunca işletilen bir maden havzası olmuştur. Bu yöre, Osmanlıların hakimiyet döneminde büyük önem kazanmış ve Bursa Darphanesinin bütün gümüş ihtiyacı buradan temin edilmiştir. Hüdarendigar Livası Tahrir Defterini adli kaynak eserin verdiği bilgilere göre bu yöre, Cevher-Lala Karyesi olarak anılmaktadır. İnegöl- Domaniç arasında irtibatı sağlayan ve Ağıllı-Kaya'dan geçerek Domaniç'e ulaşan yürük yolunun da önemli bir menzil yeridir. Bu sebepten; izleri, günümüze kadar ulaşan dede merkadleri, bu köyde fazla görülmektedir. Çünkü yol güzergahlarında kurulmuş tekke ve zaviyelerde hizmet veren bu zevat, hem maden ocaklarında çalışan işçilere moral kaynağı olmuşlar ve hem de gelen-giden misafirleri ağırlamışlardır. Dini ve tasavvufi nitelikleri haiz bu kişilere aynı zamanda devlet adına çok önemli sosyal bir hizmet sunmuşlardır. Yapılan bu tür sosyal hizmetleri içeren ve Kirmiç Karyesi olarak anılan ve sonra da mezraya dönüştüğü görülen yerleşim alanıyla ilgili resmi belge kayıtları mevcut.

1800’LERDE KÜREKÇİLİK YAPILIRDI

İnegöl’deki ahşap işçiliği ile ilgili ilk bilgiler 1523 tarihli Hüdavendigâr Livası Tahrir Defterinde mevcuttur. Kayıtlarda kürek üretimi yapan köylerden bahsedilir. “Kürekçidirler” diye kayda alınan hanelerin kadırga küreği imalatı yaptıkları düşünülmektedir. 1844 tarihli temettuat defterlerinde Maden köyünde 31 hane kürekçi aile bulunduğu kaydedilmiştir.

“LİBODOMA=KAYIP HANELER”

Osmanlı Devleti’nin kayıt sistemini oluşturan “tahrir defterleri” ve “şeriye sicilleri” açısından Bursa, Anadolu’daki birçok şehrin aksine, bir hayli zengin ve çok eski tarihlere inen malzemeye sahiptir. Aslında çok daha fazla olması gereken bu malzeme 1402 yılında Timur’un Bursa’yı istilası sırasında imha edilen Devlet Arşivi arasında idi. Tamamı yok edilen bu arşivden geriye belge ve defter kalmadığından Osmanlının kuruluş devirlerine ait tarihimizi maalesef tam olarak tespit edemiyoruz. Bugüne kalan en eski tahrir defterleri 1420-30 yıllarına, şeriye sicili defterleri ise ancak 1450’li yıllara kadar inmektedir. Üstelik yükselme devirlerinde gayet muntazam tutulan bu defterler de sonraki asırlarda ve günümüzde birçok felakete maruz kalarak epeyce eksilmişlerdir. Tam bir koleksiyon olarak Osmanlıdan günümüze eksiksiz intikal edebilen hiçbir defter serisi elimizde mevcut değildir. Bu sebeplerden dolayı 1299’da fethedilen İnegöl’ün tarihini aydınlatabilecek tarihi malzemeye ancak İstanbul’un 1453 yılında fethinden sonra yazılan kroniklerden itibaren ulaşabiliyoruz. Ancak bu tarihlerde ve 17. Yüzyıl sonuna kadar tutulan ve elimizde bulunan defterlerde de Maden Köyü’nün adına rastlanamamaktadır. Osmanlı Arşivi Cevdet Tasnifi Maliye fonu 7078 numaralı belgede, Bursa’daki Şehzade Mehmed Türbesi Vakfı köylerinden Konurlar köyü civarındaki dağlık alanlardan tarım arazisi açarak işleyen Maden ve Ortaköy halkının öşürlerini Darüssaade Ağası veya köylerin dahil olduğu zeametin subaşısından hangisinin toplayacağına dair ihtilafı halletmek üzere yazılan bir hükümde “Defter-i Hakani’de Lipodoma, elsine-i nâsda Maden karyesi ismiyle müsemma” ibaresi geçmektedir. Defter-i Hakani kayıtlarında bugüne kadar lokalizasyonu yapılamamış olan Lipodoma isminin yer aldığı, buna rağmen halkın dilinde Maden köyü olarak kullanıldığı bu belgeden anlaşılmaktadır. Rumcada “p” harfi yerine “b” harfi kullanıldığını düşünerek “Libodoma=Kayıp haneler” anlamına gelen bu ismin, gerçekten de yüzyıllarca kayıp olması ilginç bir tesadüftür. Muhtemelen Bizans döneminden miras kalan bu ismi halkın kullanmamasına rağmen Defter-i Hakani kayıtlarında Maden karyesi yerine Lipodoma isminin kullanılmasının hangi gerekçeye dayandığı şimdilik tespit edilememiştir. Belki de sonraki devirlerde bulunan bir maden ocağına atfen Maden ismi verilmiştir. Gerçekte köy yakınlarındaki bazı mevkilerde maden cüruflarına rastlanması bu ihtimali arttırmaktadır. Yine de araştırmalarımızın ilerleyen safhalarında tetkik edeceğimiz bu ayrıntıyı bir kenara bırakarak en eski Lipodoma kayıtlarını incelemeye başlayabiliriz. Osmanlı Arşivi Maliyeden Müdevver Defterler fonunda 16016 numaralı defterin 9. sayfasında “Lipodoma’da Kulfal Şeyh Çiftliği vakıfdır. Yakub Fakih’e Bayezid Beğ Hundgâr nişânıyla. Şimdi Yakub Fakih oğlu Yusuf tasarruf eder. Ve bir oğlu var Carullah Fakih.” ibareleri yer alır. Tahmini olarak Hicri 830-Miladi 1426-27 yıllarına tarihlenen bu defter Lipodoma isminin geçtiği şimdilik tespit edilebilen en eski defterdir. Maden köyünde (Amasra’nın Ulus nahiyesi Akçakilise köyündeki Kulfal Şeyh Zaviyesi ile irtibatını tespit edemesek de) Yıldırım Bayezid tuğralı bir beratla tasarruf edilen Kulfal Şeyh ismiyle bilinen bir çiftliğin mevcudiyeti anlaşılmaktadır.