Dinimizde Ramazan ve Kurban olmak üzere iki bayram vardır. Ramazan bayramına o gün fıtır sadakası verilmesi dolayısıyla “Fıtır bayramı” adı da verilmektedir. Sevinç ve neşe günleri olan bayramlar, insanlara yeni bir heyecan verir, sosyal dayanışma ve barışmaya vesile olur. Sevgili Peygam- berimiz Medine’ye hicret ettiklerinde, Medineliler’in eğlendikleri iki günleri vardı. Peygamberimiz (sav); “Bu günler nedir?” diye sordu. Medineliler, “Biz cahiliye döneminden beri bu günlerde eğleniriz.” dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz; “Allah, size, o iki gün yerine daha hayırlı iki bayram vermiştir. Bunlar, Ramazan ve Kurban Bayramları’dır.” buyurmuştur. (Ebu Davud,Salat,245). Ramazan ve Kurban Bayramları hicretin ikinci yılından itibaren kutlanmaya başlanmıştır. Ramazan Bayramı, Şevval ayının 1,2,3. Günleri; Kurban Bayramı ise Zilhicce ayının10,11,13 ve 13. günleridir. Sevinç, neşe, yeme ve içme günleri olduğu için Ramazan Bayramı’nın birinci, Kurban Bayramı’nın dört gününde oruç tutulmaz, tutulması tahrimen (harama yakın) mekruhtur. Bayram günlerini; ibadet ve taatten soyutlayıp, sadece seyahat etme, tatil yapma, eğlenme, zevk ve sefa günü olarak görmek doğru olmadığı gibi sırf ibadet ve taat günü olarak anlamakta isabetli değildir. Hem ibadet etmek hem de meşru sınırlar için-de eğlenmek ve neşelenmek gerekir. Hz. Peygam- ber (sav), düğünlerde olduğu gibi bayramlarda da eğlence ve oyunu karşı çıkmamıştır. Tabii ki burada helal ve haram esaslarına riayet etmek şarttır. Haramların işlendiği, tesettür kurallarının yok sayıldığı, alkolün kullanıldığı düğünler ve eğlenceler bunların dışında kalmaktadır. Bu nedenle kadınların kendi aralarında, erkeklerinde kendi aralarında meşru olmak kaydıyla oyun, eğlence ve düğüne katılmaları onların en doğal haklarıdır. Hz. Aişe validemiz şöyle anlatır: “(Kurban Bayram’ında) Resülullah (s.a.v) yanı-ma geldi, karşımda Buas ezgilerini çalarak okuyan iki kız vardı. Yatağına uzanmış ve mübarek yüzünü çevirmişti. Derken içeriye (babam) Ebu Bekir (r.a) girdi. “Bu ne hal? Allah Resülu’nün yanında şeytan işi çalgı öyle mi? diyerek beni azarladı. Bunun üzerine Resülullah (sav) ona dönerek; “Onlara dokun-ma ey Ebu Bekir! Her milletin bayramı vardır. Bu da bizim bayramımızdır” buyurdu. (Buhari, Iydeyn, 2-3; Müslim, Iydeyn, 16). Bu durum ülkemizde ve birçok köylerde uygulanmıştır. Özellikle genç kızlar; köylerde yakın zamana kadar bir araya gelerek bayramlarda birlikte salıncak kurmakta ve yine darbuka çalıp türküler eşliğinde eğlenmekteydiler. Az da olsa hala devam eden yerler vardır. Ancak köylerden sürekli şehirlere göç olması dolayısıyla bu geleneklerde yok olmaktadır. Yine köylerde ve şehirlerde çocukların kapı kapı dolaşarak şeker toplamaları, büyükleri ziyaret ederek ellerini öpmeleri, bayramlara apayrı bir değer ve neşe katmaktadır. Bu nedenle herkes, bayram sabahı kendilerini ziyarete gelen çocuklara karşı güler yüzlü, tatlı dilli ve cömert davranarak çocuklara bayram sevincini yaşatmalıdırlar. Çünkü güler yüzlü ve tatlı dilli olmak aynı zamanda en gü-zel bir sadakadır. Yine bir bayram günü Hz. Aişe’nin, Habeşlilerin Mescid-i Nebevi’de mızrak oyu- nu oynadıkları bir sırada onları seyretmek için izin istemesi üzerine izin vermiş ve “Tamam, yeter” deyinceye kadar beraberce bu oyunu seyretmişlerdir. (Buhari, Iydeyn, 2; Müslim, Iydeyn, 19) Her müslümanın bayram öncesi ve günlerinde yapması gereken görevler vardır. Bu görevleri şöyle özetleyebiliriz: Bayram sabahı erken kalkılmalı, güzel kokular sürünmeli, temiz ve yeni elbiseler giyilmelidir. Ramazan Bayramı’ında, namazdan önce hurma gibi tatlı bir şeyler yenir, Kurban Bayramı’nda ise, kurban keseceklerin kurban etinden yiyinceye kadar bir şey yiyip içmemesi müstehaptır. Peygamberimiz (sav) böyle yapmıştır. (Tirmizi, Salat, 385). Gücü yeten kimse namaza yürüyerek gider ve giderken yolda tekbir getirir; güler yüzlü ve sevinçli bir tavır sergiler. Ramazan ve Kurban Bayramı namazları ikişer rekattır ve cemaatle kılınır. Namaz vakti girin-ce, ezan ve kamet getirmeksizin İmam, Ramazan veya Kurban Bayramı namazına niyet eder. Cemaatte aynı şekilde bayram namazını kılmak üzere hazır olan imama uymaya niyet eder.İki rekat olarak kılınan bayram namazları Hanefilere göre vacip,Şafilere göre sünnet-i müekkededir. (Şirbini,1,587) Sadece akıllı, ergen, sağlıklı, hür, mukim ve erkek Müslümanlar bayram namazı kılmakla yükümlüdürler. Bayram namazı kılmakla yükümlü olmamak-la birlikte isterlerse yolcular kadınlar da bayram namazı kılabilirler. Peygamberimiz (sav): “Camiye gitmek istediklerinde kadınlarınıza engel olmayın.” buyurmuştur. (Müslim, Salat, 135-36). Peygamberimiz ve sahabe zamanında kadınlar beş vakit namaz, Cuma ve bayram namazlarına katılmışlardır. Bayram günlerinde anne- babalar başta olmak üzere yakın akrabalar, komşular, hastalar ve arkadaşları ziyaret etmek, onlarla bayramlaşmak bayramda yapılacak önemli görevler arasında yer alır. Yüce Allah, yakın akrabalarla ilginin kesilmemesini istemekte, aksi davrananların cezalandırılacağını bildirmektedir: “Allah’a verdikleri sözü, pekiştiril-mesinden sonra bozanlar, Allah’ın korunmasını emrettiği şeyleri (akrabalık bağlarını) koparanlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar var ya; işte onlar için lanet ve yurdun kötüsü olan cehennem vardır.” (R’ad,13/25). Ayrıca akraba ve komşulara iyilik etmek ve onlarla iyi geçinmek Rabbimizin tavsiyesidir. “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, eliniz altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünenleri sevmez.” (Nisa,4/36). Bayramlarda yapılacak önemli işlerden biri de yetim, kimsesiz ve yoksullarla ilgilenmek, onlara maddi ve manevi destek vermek ve kendilerine yalnızlıklarını hissettirmemektir. Bu insani ve İslami bir görevdir. Ayrıca aile fertleri ve çocuklar sevindirilmelidir. Fıtır sadakasıyla mükellef olanlar bayram namazını kılmadan önce fitrelerini vermelidirler. Bayramlar barış ve sevinç günleri olması hasebiyle küsler barışmalıdır. Dinimiz üç günden fazla küs durmayı yasaklamıştır. Peygamberimiz (sav): “Bir Müslümanın diğer Müslümanla üç günden fazla dargın durması helal olmaz buyurmuştur.” (Buhari, Edep,57). Sonuç olarak Müslümanlar bayramları aile fertleri, yakın akrabaları, komşuları, eş dost ve arkadaşlarıyla neşe ve zevk içerisinde geçirmelidir. Bayram geceleri ibadetle ihya edilmelidir.