“O Ramazan ayı ki irşat için, hak ile batılı ayırt eden, hidayet ve deliller halinde bulunan Kur'an onda indirildi. Onun için sizden her kim bu aya erişirse oruç tutsun. Kim de hasta ve-ya yolculukta ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza etsin. Allah size kolaylık diliyor, zorluk dilemiyor. Bir de o sayıyı tamamlamanızı ve size gösterdiği doğru yol üzere kendisini yüceltmenizi istiyor. Umulur ki, şükredesiniz!” (Bakara 185)
Bütün ihtişamı ile anlatılmış bu ayette Ramazan... Gönül gözü açık her insan sabır ile bekler iftar vaktini: eline, diline, gözüne, ağzına, kalbine ve ruhuna sahip çıkmaktır bu kutlu ayın özelliği. Geçmişi hatırlamaktır Ramazan; Ramazan eğlencelerini, çocukluğumuzu, mahyaları, hemen hemen toplumun her kesimindeki derin saygıyı ve hoşgörüyü...
Karanlıktan aydınlığa çıktığımız, şükretmeyi ve sabretmeyi tekrar hatırladığımız, Ramazan; evlerimize, iş yerlerimize, sokağımıza, şehrimize ve hayatımıza hoş geldin. Günahlarımızdan arınma ayı, hoş geldin. Yeryüzündeki tüm tozları temizleyen yağmur, hoş geldin. Kalbimizi aşkla yakan mana, hoş geldin. Şehirlerimizi aydınlatan mahyalarla gelen Ramazan, hoş geldin.
Ancak, öyle büyük acılar yaşanıyor ki dünyada, sadece nefislerimize hakim olma çabası ile Afrikalı aç bir insanla empati kurmaya çalışmamız Ramazanın ruhuna çok uygun. Aynı coğrafyada yaşayan tüm semavi dinlerle eşit mesafedeki daha çok küçük Somalili bebeklerin sayılabilecek ölçüde görünür olan kaburgalarının altındaki derin acıları fark etmemiz de büyük erdem, en azından yılda bir ay... Peki, topraklarına demokrasi getirildiği iddia edilen Iraklı bir annenin, Ebu Garipte tecavüze uğramasını da hatırlıyor muyuz acaba? İslamın kalbinde milyar dolarlarca serveti olan krallar, asiller ve şeylerde hatırlıyor mudur sizce kuş sütü eksik sofralara ve o inanılmaz ihtişamlı hayatlara gömülmüşken nefisleri; dünyanın herhangi bir yerinde 'Allah' dediği için ölenleri? Ya da biz ne derece empati kurabiliriz, Myanmar'da sokaklarda linç edilen 'Sünnet Ehli' beyaz entarili esmer adamlarla ve boğularak öldürülen çocuklarla? 40 milyon Müslümanın yaşadığı Doğu Türkistan'da nasıldır acaba, Ra mazan? Benim tembellik edip göze alamadığım Teravih Namazını kılabiliyorlar mıdır kapalı camilerde? Ben kapalı mı dedim? Çeçenistan'ın dağlarında bir avuç mısırla, her adımda 'Allah' diyerek özgürlüğü
için kilometrelerce yol yürüyen kaç insan vardır? İftarını nasıl bir sofrada açıyordur, yok mudur hayalinde aslında son model spor bir araba? Filistinliler, sahur-la iftar arasında yiyecek bir lokma bulamadıkları için, oruçları kabul ediliyor mudur (Ehlini ağlatan soru)? Sahi kim 'Allah' dediyse zulüm görmüyor mu tüm dünyada? Örneğin Mısır’da, ilk kez halkın hür irade-si ile seçilmiş bir devlet başkanı tüm resmi kurumlara portresini astırmak yerine 'Hakimiyet Allah'ındır' yazılı tablolar astırdığı için ve referandumla yürürlüğe giren bir anayasa ile Mısır'ı yönetmeye çalıştığı için devrilmiş olmasın? Daha iki gün önce Mısır sokakları Tekbirler ile tanklara karşı dik durmadı mı? Tek derdi demokratik haklarını korumak olan 500'e yakın Müslümanlar ölmedi mi dünyanın 'Darbe' diyemediği bir adaletle?
Ramazan ve sabretmek: aç kardeşinin ne ile iftar yapacağını düşünmek, kız kardeşinin iffetini nasıl koruyacağını düşünmek, işkenceleri, çocukları, hayatı... Sadece nefislerimize hakim olmamaktı özlü söz, düşünmekte gerektiğiydi tüm haksızlıkları, adaletsizlikleri ve bir şey yapma gereği hissetmekti...
Tüm güzelliği ile geldi Ramazan, bereketi ve o en derin manevi ruhu ile sarıp sarmaladı alemi...Çok dua eder miyiz, çok hoşgörülü olabilir miyiz?
İNŞALLAH, İyilikle kalın...