Gerçekten de Yahudi Devleti, “Goim/Musevi olmayan” Avrupalı devletler modelinden kopya edilmiş ve etkililiğini (mesela askeri faaliyetini) de XIX. Yüzyıl Avrupa´sının şovenizminden alınma bir milliyetçiliğe dayandırmıştır. Bu taklit tamamen bilinçlidir ve bile bile tercih edilmiştir. Doğu Avrupa, Polonya ve Rusya´nın Yahudi entellektüelleri ve işa adamlarının ilham aldıkları birinci “model”, 1860´lı ve 70´li yılların “Panslavizm” modeli oldu. Bu model, “Cermen” ve “Slav” olarak bir biriyle uzlaşmaz iki insani tip mitine dayanan ırkçı bir doktrindi. Saraybosan´da doğan ve Sırbistan´da yüksek dini bir mevki işgal eden Rabbi Yehuda Alkalai (1789-1878), Balkan halklarının Türk hakimiyetine karşı milli mücadelelerinden ilham alarak, Filistin´in sömürgeleştirilmesinde Yahudi “redemption/kurtuluş”unun anahtarını görür. Rabbi Zvi Krsih Kalisba (1795-1874) Yahudileri Avrupa Milliyetçiliklerine davet eder; “İtalyanların, Polonyalıların ve Macarların örnekleriyle iyice beslenelim” (Arthur Hertzberg, Siyonist Fikir: Tarihi Bir Tahlil) Siyonizmin Avrupa milliyetçiliğinin örnekliğinde ilerlediğini belirtmiştik ki “bu milliyetçi ortamın egemen olduğu Almanya´da bu milliyetçiliğin öncüsü Moise Hess (1812-1875) oldu. Marx ve Engels´ten koptuktan sonra, “Roma ve Kudüs” (1862) kitabında, Hegel ve milliyetçi düşüncelerin karışımı bir Yahudi tarih felsefesi ortaya attı. Bu kitabında, İtalyan milliyetçiliğinin Roma üzerindeki talepleri arasında bir benzerlik bulunduğunu telkin ediyordu. Romantik milliyetçilik ideolojisini iktibas ettikleri bütün Avrupalı milliyetçiler gibi, siyasi siyonizmin öncüsü Yahudi milliyetçiler de, onların Yahudi düşmanlığından nefret etmekle beraber, kendi milliyetçiliklerini ırk ve toprağa dayalı bir dogma üzerinde temellendirmeye çalıştılar. Çarpıcı bir örnek Ahad Ha´am (1856-1927) örneğidir. “Yahudilik ve Nietzsche” adlı denemesinde, XIX. Yüzyıl “sosyal darwinizm”inin devamında şu açıklamayı yapar; “Herkes tabii olarak bilir ki yaratıklar merdiveninde çeşitli basamaklar vardır: Organik olmayan maddenin ortaya çıkışı, bitkiler, hayvanlar alemi, ardından konuşma yeteneği olan varlıklar ve hepsinin de üstünde de yahudiler.” (s.49) * Görüldüğü gibi sevgili okur bu türde ırkçılık denemeleriyle yıllardır bilinçaltına işlenen “üstün ırk” “aşağılık ırk” teoremleriyle yetişen Yahudi çocuklarının şimdiki yetişkin İsrail yöneticilerinin olması nasılda şaşırtıcı gelmiyor bize. Şimdi siz nasıl olurda bunlarla karşılıklı oturup “haksız” olduklarını haykırabilir ya da orta bir yol tutup onlardan insaf bekleyebilirsiniz?! Bu tür zorlamalarla inanın sizi tuzağa düşürmek ve yok etmekten başka hiçbir şey düşünmeyecek olan bu cinayet şebekesi ile savaşım her alanda olağan gücüyle devam etmelidir. Şayet sizi bizi bir hayvan derekesine kadar indirgeme cüretini gösteren bu zihin yapısıyla karşı karşıya kalan insanoğlunun, kendine başka türlü bir huzur ortamını oluşturması mümkün görünmemekle beraber herhangi bir ortak paydada buluşmak ütopyası ise asla gerçkeçi sayılmamaktadır. Bütün bu hezeyanlardan sonra sanki yetmiyormuş gibi “Theodor Herzl´in en yakın arkadaşı Max Nordau da şunu ilave ediyordu; Yahudiler ortalama Avrupalıdan daha büyük bir girişim zekasına ve daha büyük yeteneklere sahiptir. Bütün o Asyalı ve Afrikalılarla mukayeseninse sözü bile edilemez” * Bu nasıl bir enaniyet duygusudur, bu ne menem bir aldatılmışlıktır inanılır gibi değil. Necip Fazıl üstadında söylediği gibi bunlar bir yumurta için dünyayı ateşe verebilecek tiyniyette bir zekaya ve enaniyete sahipler. “Bütün milliyetçilikler gibi siyonist milliyetçilik de bir mitolojiye dayanır. İster Slav, Alman, Fransız, İtalyan, isterse daha başka milliyetçilik olsun, bir politikayı haklı çıkarmak için “kökenler”, ortak bir köken bulmak her zaman önemlidir. Bu kökenler ise , aynı kanı taşımış olma, aynı tarihi destanı paylaşmış olma ve bir toprağa ten bağıyla bağlı bulunmadır.” * Siyasi siyonizmin tarihe ışık tutan izini sürmeye devam edeceğiz... |