ABD Başkan Yardımcısı Biden, önceki gün 100´den fazla ülkede Yahudi cemaatlerini temsil eden Dünya Yahudi Kongresi adlı kuruluşun New York´taki Pierre otelde yapılan yıllık galasına katıldı.

Trump´ın başkanlığı döneminde Amerika-İsrail ilişkilerine de değindi Biden. Ne dedi? “Trump yönetiminde ABD´nin İsrail´e verdiği destekte hiçbir azalma olmayacak.”

Biden bu konudaki açıklamasında Trump yönetimini kastederek şunları da ekledi: “Yeni yönetimde, İsrail-Amerika ilişkilerinde bir değişme beklemiyorum. Böyle bir niyet olsa bile ki yok; Kongre ve Amerikan halkı bunun gerçekleşmesine hiçbir zaman izin vermez.”

Tabi yumurtladığı çürük yumurtalar bununla sınırlı değil. Biden yaklaşık 400 kişinin bulunduğu salondaki konuşmasında ayrıca, “Siyonistim, Siyonist olmak için Yahudi olmak gerekmiyor” da dedi. Evet yanlış duymadınız. Biden´e son olarak Siyonizm´e hizmetinden dolayı gecede siyasi Siyonizmin kurucusu olarak bilinen “Theodor Herzl Ödülü” verildi.

Vesileyle ben de siyonizm´in kökenlerine dair bir k(y)azı çalışması yaptım. Bir kaç bölümde sunacağım bu yazıda ilginç gerçeklerle yüzleşeceğiz.

Yüzbinlerce insanı kendi doğduğu ve büyüdüğü topraklardan kopartıpta kendilerinin hiç hazzetmediği arapların tam ortasında küçük bir beldeye gelmelerini sağlayan şeyin ne olduğuyla ilgili Yahudiler üzerinde bir araştırma yazı dizisini yazmayı elzem buldum. Bunları o topraklardan kopartıpta buradaki, kendi topraklarında ki Arapları yerlerinden yurtlarından etme pahasına, hiç bitmeyecek bir savaşın insanları olacaklarını bile isteye getiren sebebi araştıracağız.

    Aslında onları buraya getiren sebeb her ne ise bunu çok güzel ambalajlayıp kendilerini bu uğurda haklı ve mücadele erdemi ile dopdolu yapan süslü yalanların izini süreceğiz. Bu konuda Roger Garaudy´nin, memleketi Fransa´da yıllarca bastıracak hiçbir basımevi bulamadığı “İlahi Mesajlar Toprağı Filistin” adlı eserinde en ince detayıyla açıklanmış olan bu gerçekler siyonist yöneticilerinin suratında bir şamar gibi defalarca patlamıştır. Bu kitabın satır aralarındanda yer yer alıntılarla bu savaşın gerekçeli sebeblerini göreceğiz.

    Yahudi Milliyetçiliği, öncelik olarak İzmirli zavallı bir “mesih”le kendini gösterir; Sabetay Zevi (1627-1676). Onun ortaya çıkışıyla, “Fas´tan Danimarka´ya, Türkiye´den Fransa´ya genel bir coşku ortalığı sardı. (Fransa´daki) Comtat Venais´indeki küçük bir Yahudi topluluğu, 1666 baharında, Yahuda Krallığı´na gitmek için hazırlandı ve (Fransız vaiz ve yazarı) Bossuet bu hadiseyi görmezlikten gelemedi” (Andre Chouraqui, Historie du Judaisme/Yahudiliğin Tarihi)

    Sabetay Zevi, Çanakkale´ye geldiğinde önce tutuklandı, sonra din değiştirip Müslüman (!) oldu ve Sultan´ın bağl adığı maaşla hayatını sürdürdü. Vefatından bir asırdan daha fazla bir süre sonra Podolya Yahudisi Jacob Frank (ö.1791), kendisinin yeniden dünyaya gelen Sabetay Zevi olduğunu ilan etti ve bütün Avrupa´da pek çok taraftar kazandı. Bir hahamlar toplantısıyla aforoz edilince Hristiyanlığa geçtiğini açıkladı.

    Kendilerini “milli” bir dirilişin “mesihleri” gibi takdim ederek zaman zaman sayısız kalabalıkları harekete geçiren bu sahtekarlar dışında, kendini bütün millletler içinde, Tanrı´nın Hükümranlığı´nın müjdesinin şahidi olarak gören Yahudiliğin asıl geleneği, Musevi inancının ruhi anlamını devam ettiriyordu.
    
    Siyasi siyonizmin en karakteristik özelliği, Yahudiliği bir din olarak değil, her şeyden önce onu bir milliyet olarak tarif etmesidir.

    Yahudiliğin, Musevi dini geleneğinden kopuk, bu laikleşmesi, bir başka gelenekten, yani “milliyetler yüzyılı” XIX. Yüzyıl Batı milliyetçiliği geleneğinden aparılmış çok önemli bir iktibasa dayanır.Bundan dolayı siyasi siyonizm, Batılı millet ve devlet kavramını taklit etmek için, Yahudi dini toplumundan bambaşka bir toplum tipi gerçekleştirmeye yönelir.

Siyasi siyonizmin tarihe ışık tutan izini sürmeye devam edeceğiz...