Nasıldı o deyim? Hani mahalle yanınca saçını tarayan biri vardı? Hah,Ekrem. Mahalle yanınca Ekrem saçını tararmış. Şimdi oldu.
İstanbul’u sel alır, herif tatil yerini sulak bir bölgeden seçer. Ne yapsın? İçi yanıyor. Bu yangını kim söndürür? Tabi ki Bodrum. Kızgın kumlardan serin sulara.
Ülkenin dört bir yanından, yardımların sağanak sağanak yağdığı deprem bölgesinde, soğuktan tir tir titreyen insanlar enkaz altından yakınlarının çıkarılmasını iki gözü iki çeşme beklerken, tüm ülke gelecek iyi bir habere kilitlenmişken, mahallenin süslüsü bu sahnelere dayanamayıp, yine konsepte uygun bir şekilde, tatil yerini soğuk bir bölgeden seçiyor. Eee, içi yanıyor. Bu ateşi ne söndürür? Ta ta ta tam! Tabi ki Erzurum.
Ülkenin herhangi bir yerinde yangın çıktığında, tatil yeri ve konsepti neresi olacak diye merak edenler varsa eğer; dilerim bu acıya dayanamayıp Etna’ya pikniğe gider.
Sel varsa Bodrum, soğuk varsa Erzurum, yangın varsa Etna iyi bir konsept olur kanımca. Şöyle yanarlı dönerli bir mekan, hı? Ne dersiniz? Yakışır başkana. Ülke yanarken saç taramaya Etna’ya gitmiş çok mu? Siz de her işi büyütüyorsunuz canım. Siyaset dediğiniz ne ki? Ekrem’in elinin kiri. Aktivite olsun, ekşın olsun, maksat boş vakitleri değerlendirmek olsundu Ekrem için siyaset. Bu kadar anlam yüklemenin ne anlamı var şimdi? Hem çocuğu kayacaktı sömestırda, sözü vardı. Bir baba için bundan daha büyük acı var mı? Yok tabi. Kaç defa kaydınız? Poşeti poposunun altına alıp da mahallenin bayırında kaymaktan başka bir kar zevki olmamış sizlerin, oğluna tatilde Erzurum’un dağlarında kayma sözünü tutamayacak bir babanın acısını siz nereden bileceksiniz ha!?Ezikler sizi. Siz, Ekrem’in ne çektiğini nereden bileceksiniz!? Herif yeni bir ses, soluk getiriyor siyasete, daha ne istiyorsunuz? Ülke yanmış, İstanbul’u sel almış, deprem vurmuş ona ne? Kaymaktan, yüzmekten daha kutsal iş mi var?
Ergen Ekrem arkasına aldığı gençlik ateşiyle yeni bir siyasî tarz belirlediğini ifade edip, bize de bunu yutturacağını sanıyor ama aldanıyor. Maddesel anlamda tüm kutsallarını bir araya da getirse, değil ailesini, 7 sülalesini de bu işe koşsa, ne kadar kayak takımı, yüzücü bonesi, deniz yatağını da içine katsa; ülkenin 1 karış toprağından daha kıymetli olmadığını anlamadığı müddetçe ve siz de tüm bu taklalara gelip aklınızla sörf yapmasına izin verdiğiniz sürece, yandı gülüm keten helva. 50’sine merdiven dayamış bir kafanın, böyle ergen bir ruhla (ülkesine hayran tüm ergen vatan evlâtlarından özür diliyorum) ülkeye yeni bir siyasî bakış açısı kazandırma niyetiyle yapacağı tüm saçma aktivitelerini, alıştırmaya uğraşma çabasından başka bir anlamı yoktur. Enkaz altında kurtarılmasını beklediği evlâdına, hayatı boyunca verebileceği bir tatil sözü verme lüksü bile olmayan bir babanın acısı ile Ekrem’in çocuğuna snowboard sözü arasındaki fark ve acıyı yarıştırmaya kalksalar, Ekrem’e tutunacak acı kalmaz. Herkesin acısı kendine büyük tabi. Ne diyordu şair; ‘Kiminin ekmeği bayat, kiminin pırlantası ufak…’ Kiminin tatili kaçıyor, kiminin evi yerle yeksan…
Şanlı bir geçmişe sahip bu toprakların en yetkili kişisi olmaya aday bir profil çizeceksiniz, sonra da; ailem kutsalım, herkesten ve her şeyden önce gelir, kaymazsa oğlum stres yapar, yüzmezsem ben stres yaparım kabilinden tavırlar sergileyeceksiniz? Bu ülke hangi zorluklarla, kaç babanın evlâdından vazgeçişleriyle, kaç annenin çocuğunu arkasına bile bakmadan cepheye gönderişleriyle, kaçının geri dönmeyip, kaçının ise döndüğünde ortada ne bir ocak, ne bir aile bulamayışı ile dolu destanlar yazdığını hiç mi bilmezsin mahallenin tarak sevdalısı? Senin, çocuklarına aşılayacağın vatan aşkı ile, Maazallah ülkenin başındayken bir kuşatma anında tüm aileni toplayıp, dehlizlere, sığınaklara, menfezlere herkesten önce kaçıp saklanacağın ya da sülalenle kaçmak için zaten apronda hazır bekleyen uçağın aşikâr iken, bize hangi kutsalın vatandan daha kıymetli olabileceğini yutturmaya çalışabilirsin Tarakçı Ekrem? Ateşten gömlek bir mevkide, millete verdiğin sözlerin, ailene verdiğin sözlerden önce geldiğini ve ailene verdiğin sözleri millet ve vatan menfaati için bozmanın bu işin en kutsal değer olduğunu, tüm randevularının, sözlerinin, eğlencenin, dinlencenin bundan sonra senin ve ailen adına hayal olabileceğini umursamadan, boyundan büyük, kutsallarından küçük bu işlere nasıl kalkışırsın sen ey Tarakçı Ekrem? Madem bu işlere kalkışacaksın, madem ülkenin anasını tatile çıkarmak adına hazırlıklar içinde olacaksın, bari açık verme mahallenin dekolteli gülü. Azıcık kapa gerini berini. Çıkma incir ağacına şimdi, düşersen kötü olur. Hatun de, Dilekciğim de, evlatçığım de, şimdi tatile çıkmayalım. Size söz verdim lâkin, şu tırıvırıları bir atlatalım, ben ülkeyi lunaparka çevirip işletmecisi de olayım, siz görün o zaman tatilin kralını de. Bodum’u ayağınıza getirmezsem namerdim, Erzurum köpeğiniz olmazsa vurun beni, hatun; seni de Victoria şeyisi yaptırmazsam beni ebeler kovalasın de. De işte ya Huuu! Kim hazırlıyor şu repliklerini, suratına okkalı Osmanlı çakacak smile pozlarını? Millet uyanıyor. Yemezler artık incir ağacından atacağın ham meyveleri. Düşersen; ki düşeceksin, görünecek tüm kutsalların haberin ola.
Söz konusu tatilse, koltuksa, kayaksa, denizse; gerisi teferruattır değil mi? Vatan mı? O ne ola ki? Bu kadar büyütmeyin canım, altı-üstü toprak parçası. Bir ergenin kayak zevkinden çok da önemli değil.
Saygılar efendim…