Güzel yurdumuzun insanları; Mübarek aylar, Kandiller ve bayramlar gibi hususi zamanları sosyal barışın ve huzurun bir vesilesi sayarak karşılıklı sevgi ve hoşgörüyle karşılayıp uğurlayacak, kendi inanç ve değerlerini yaşama ve yaşatmayı, bizzat yaşayarak çocuklara, gençlere ve gelecek nesillere öğreteceklerdir. “Üç Aylar” diye adlandırılan Recep, Şaban ve Rama-zan ayları, Yüce Allah’ın ruhumuza  ikram ettiği faziletli, feyizli ve bereketli bir kutlu zaman dilimidir. Yapılan dileklerin dalga dalga Allah’a ulaştığı, dökülen pişmanlık gözyaşlarının günahları silip yok ettiği kandiller ge- çididir.

Mescid-i Aksa’dan Beytü’lHaram’a Tur-i Sina’dan Medine-i Münevvere’ye… Mekânlar içinde mukaddes beldeler… Recep’ten Mirac’a, Şaban’dan Berat’a, Ramazan’dan Kadir’e günlerden cumaya, an’lardan sehere zamanlar içinde seçkin vakitler. Andolsun geceye, andolsun gündüze, andolsun kuşluğa ve andolsun zamana…

 Zaman ki bazen su olup akar, bazen nakit olup tükenir, an olup secdeye gelir bazen. Gün olmuş vakit; dün, bugün, yarın. Dün demişiz geçip gidene, yarın emelin, meçhulün adı olmuş. Bugünü ganimet bilip amel saymışız. Yıl olmuş, mevsim olmuş, ekin olmuş, hasat olmuş. Edilen duaların, dökülen gözyaşların, yapılan hayırların dalga dalga Allah’a ulaştığı üç aylar ol-muş.

 Miracı içinde barındıran recep, ramazanın habercisi şaban, Kur’an ile kıymetlenen ramazan. Allah Rasulünün dilinde dua olur dökülür: “Allah’ım Recep ve Şabanı bize mübarek kıl ve bizi ramazana kavuştur.” (Müsned, 1/259.)

Elbette tüm mekânlar Allah’ın, tüm zamanlar Allah’a aittir. Ancak yaşanılan telaşlar, peşinden koşulan hazlar yaratıcı ile münasebetleri gözden geçirmeye fırsat bırakmayabilir. Üç aylar mevsimi kazançların ve kayıpların gözden geçirildiği zaman ve zemin olur. “Rabbinizin mağfiretine ve cennetine koşun.” (Âl-i İmran, 3/134.) çağrısına kulak verip genişliği gökler ve yeryüzü kadar olan cennete talip olunur.

Yol belli, yolcu bilinen; yol ve yolcunun sahibi gözle-yen. Aslında tüm seferlere hazırlık yol gözükünce başlar. Yolun ve yolculuğun farkına varmaktır üç aylar. Ertelenmiş hazırlıklara hız vermek, fırsatları bohça yapıp yükün sahibine sunmaktır. Herkes yarın için önceden ne göndermiş olduğuna bakmalıdır. (Haşr, 59/18.)

Recep; regaip ve miraç ile şereflenen tövbe ve hürmet ayı. İlk cuma gecesinde başlar bu mevsime rağbet ve bu gece regaip adını alır. Yönelişin yönünün çizildiğine işarettir. Bir işi bitirdiğinde diğerine koyulmak demektir. Bu gece yenilenme ve yönelmedir. Bolluğun ve ihsanın dünya semalarında sahiplerini aradığı gecedir. Müslümanlar asırlardır bu kutlu rahmete ellerini ve gönüllerini açarak icabet beklerler. Miraç olur yirmi yedinci gece dua ve yakarışlar zirve yapar, arşın sahibine yürüyüşün adı olur. Ve müminler namazla buluşup namazla dirilmenin şerefine kavuşurlar. Her miraç yeniden buluşmadır. Ve her namaz miracı olur Muhammet ümmetinin.

Şaban; Ramazana hazırlık, muhabbet ve hizmet zamanı… Yoğun ve yorucu bir ibadet mevsiminin habercisi... Hz. Aişe: “Şaban ayındaki kadar çok oruçlu olduğu bir ay görmedim.” (Tecrid, VI. 215.) diyerek Allah Rasulünün bu aya iltifatını öğretir. Amellerin Allah Teala’ya bu ayda arz edildiğini ve bu arzın kendisi oruçlu iken vuku bulmasından hoşlandığını söyleyen de Kutlu Nebiden başkası değildir. (Nesai, Sıyam, 70.)

Beratla gelen af ve mağfiretin müjdesidir. Rahmetin sağanak sağanak yağdığı gecedir berat. Bir ömrün ahirete şahit olmasının adıdır. Allah temizdir temizlenenleri sever (Bakara, 2/222.) fermanıyla temizlenmektir. Berat; her hikmetli işe hükmün verildiği (Duhan, 44/4.) Şabanın on beşinci gecesi, rahmet-i Rahman’ın, af dileyen, rızık isteyen, afiyet bekleyen için çağrısıdır. (Tirmizi, Savm 38.) Ramazan; Kur’an’ın indirildiği (Bakara, 2/185.) cennet kapılarının açıldığı (Buhari, Savm 5.) bin aydan daha hayırlı, (Kadir, 97/3.) selamın, sela- metin, rahmetin, nimetin adı ramazan. İftarıyla, sahuruyla, mukabelesi, teravihiyle, fitresi zekâtıyla, Kadir Gecesi ve nihayet bayramıyla dört bir yanımızı mağfiret kuşatır. Nebi’nin dilinde müjde olur Ramazan. “Kim ramazan ayının gecelerini, Allah’a inanarak ve karşılığını da Allah’tan bekleyerek ibadetle değerlendirirse geçmiş günahları bağışlanır.” (Nesai, Sıyam, 39.)

İrfan kültürümüzde erbain geleneği vardır. Kötülüklerden arınmak, razı olunacak hâl ve hasletleri kazanmak için 40 gün tayin edilir. Kırklara karışmak tabiri de buradandır. Üç aylarda doksan günlük hasenat eğitimi erbain yağmurlarının, baharın habercisi tohumlara can verdiği gibi mümine hayat verir. Ruhunu nimet yağmuruna açar, bedenini şükür suyuyla yıkamaya fırsat verir.

Biliriz ki zaman andır, ölüm ansızın. Bu nedenle ömrümüzün son rahmet mevsimini yaşıyormuş gibi nelere dikkat edebiliriz? “Hesaba çekilmeden evvel kendinizi hesaba çekin” emri, “tefekkür edin” ve “akletmez misiniz?” mesajlarıyla buluştuğunda başımızı ellerimizin arasına alıp yaptıklarımız ve yapamadıklarımızı bir bir düşünmek. “Kaç kişinin kalbini kırdım, kaç gönüle girdim, hangi emri çiğnedim, hangisine itaat ettim” sorgulamasını yapmak... İsyanlardan pişmanlık duyup, itaat için sebat dileyerek fırsat gemisine binebilmek… Okuma, öğrenme, öğret-me, anlama, yaşamla ilişkilendirme bağlamında Kur’an ile daha fazla meşgul olmak…

 Öncelikle farz olan ibadetleri vaktinde edaya özen gösterip varsa kazalar tespit edilerek yavaş yavaş tamamlamak. Gece namazlarına bu mevsimde daha dikkat edilerek namaz ve oruç gibi nafile ibadetlere de özen gösterebilmek ve Allah’a yakınlaşmaya vesile olacak iyilikler, hayır ve hasenatlar ile ömrü bereketlendirmek.

Bir gerçeği de unutmamalıyız ki üç aylar içerisinde idrak edilen kandil gecelerine ait özel bir namaz sahih kaynaklarımızda mevcut değildir. Nebevi öğreti de asıl olan az ve devamlı bir ibadet düzenidir. Yedirme, içirme, giydirme, borç verme, yetime kol kanat germe, akrabayı gözetme şeklinde ikram ve ihsanı ihtiyaç sahibiyle buluşturarak mali ibadetleri çoğaltmaya dikkat etmek gerekir.

Kerim kitabımızın ve Allah Rasulünün bildirdiği mümin vasıflarına sahip olabilmeli, rıfk, hilm, nezaket, güler yüz ile dil, göz ve kalp emniyetini sağlamaya özen göstermelidir. En güzeli, müminler arasında sevgiye zemin hazırlayacak selamı yaymak, büyükleri onurlandırıp küçükleri sevindirmekle ömür heybesini bu üç aylarda ve hasat mevsiminde “rıza ve dua” ile doldurabilmektir.

Melekî olduğu kadar, şeytani özelliklere de sahip ve günah işlemeye müsait olan insanın günahlarından tevbe edip temizlenmesi için üç aylar bir fırsattır. Kısacası üç aylar, günahlardan arınma, sevaplarla bezenme mevsimi olmaktadır. Ramazandan önce oruçla buluşanlar, cuma namazına koşanlar, namaza başlayanlar, ibadetlerini çoğaltanlar, tevbe ve dua ile Allah’a yönelenler gibi manevi kazanç elde edenlerin çokça görüldüğü anlardır üç aylar. Hayatımızda adeta otokontrol sisteminin kurulmasına vesile olan mübarek üç aylar ve kandiller, dünyevi meşguliyetlerimizden sıyrılıp, yaratılış gayemizi düşünmemiz; yaratan ve yaratılanlarla olan münasebetlerimizi güçlendirmemiz için son derece değerli fırsatlardır.

İçinde bulunduğumuz mübarek üç aylar ve geceler; Yaratıcımıza, ailemize, çocuklarımıza, milletimize ve bütün insanlığa karşı görev ve sorumluluklarımızı hatırlatmalı, hata, isyan, ihmal ve kusurlarımızdan dönmemize ve gaflet uykusundan uyanmamıza vesile olmalıdır. Aramızdaki çekişmeleri, tefrika ve ihtilafları, şahsi menfaat hesaplarını ve basit düşünce farklılıklarını bertaraf etmeli, her zamandan daha çok muhtaç olduğumuz ve yüce dinimizin bizden ısrarla istediği barış, hoşgörü, kardeşlik, birlik ve beraberliğimizin güçlenmesini, insanî ve ahlâkî meziyetlerin yeniden yeşermesini sağlamalıdır. Peki bu mübarek üç ayları ve kandil gecelerini nasıl değerlendirmeliyiz?

Nafile Oruçlarla:

Pazartesi, Perşembe, gün aşırı, kameri ayların başında, ortasında sonunda birer gün yada ortasında peş peşe olmak üzere toplam üç gün oruç tutmak gibi.. Peygamberimizin üç ayları fasılasız tuttuğuna dair bir rivayet yoktur. Bazen Receb, bazen Şaban ayında oruç tutardı diyor Hz. Aişe validemiz. Şaban ayında çok oruç tutmasının sebebini soran Usame b. Zeyd’e Peygamberimiz (s.a.v) şöyle demiştir. “Şaban, Recep ve Ramazan arasında insanların kendisinden gafil oldukları bir aydır. Halbuki o, içerisinde amellerin Allah’a sunulduğu bir aydır. Ben de oruçluyken amelimin Allah’a sunulmasını isterim.” (Neylu’l- Evtar, c.4,s.276)

Nafile namazları artırarak:

Beş vakit namazın dışında, evvabin namazı, kuşluk namazı, istiare namazı, teheccüt namazı, hacet namazı, teheccüt namazı, tesbih namazı ve şükür namazı gibi nafile namazları kılarak değerlendirilmelidir.

Hayır, hasenat ve iyilikleri çoğaltmak, Kur’an tilaveti, hatim okuma, kelime-i tevhit ve salavatı şerif tesbihatı gibi zikirler yapmak, vatanımızın, milletimizin ve bütün müslümanların selameti için dualar etmek sureyle de bu kutlu zaman dilimi değerlendirilmelidir. Ayrıca Anne, baba, hısım, akraba, eş, dost ve büyükler ziyaret edilmeli yada telefonla kandilleri tebrik edilerek gönülleri fethedilmelidir.