Seneler, aylar, günler ne de çabuk geçiyor. Eşya ve insanlar zamanın önünde bir fırtınanın önündeki yapraklar gibi bir oraya bir buraya savrulup gidiyor. İşte daha dün gibi hatırladığımız geçen seneki üç aylar ve Reğaib Gecesi tekrar kapımızı çaldı.

Değerli okuyucularım...

Seneler, aylar, günler ne de çabuk geçiyor. Eşya ve insanlar zamanın önünde bir fırtınanın önündeki yapraklar gibi bir oraya bir buraya savrulup gidiyor. İşte daha dün gibi hatırladığımız geçen seneki üç aylar ve Reğaib Gecesi tekrar kapımızı çaldı.

Geçen seneden beri nice olaylara şahit olduk. Geçen yıl aramızda olan birçok tanıdık, eş, ahbap ve dost bugün bizimle değil.. Onlar artık başka alemlerin misafiri durumundalar.!!

Filistinde ve diğer İslam topraklarındaki zulüm ve işkence geçen sene daha fazla idi, bugünlerde biraz sakin gibi görünse de, gelecek günlerde belki daha çok olacak. Bir sene önce hayatta olan, bizim gibi yaşayan, gülen oynayan nice din kardeşimiz şimdi (inşallah) cennette kanat çırpıyor.

Zaman dediğimiz varlık yaratılmışların en büyüğü. İnsan ise yaratılmışların en şereflisi...

Ve en büyük yaratık en şerefli olanın emrine verilmiş… Onu kullanırken, her ikisini de yaratan ALLAH’ ın rızasını gözetmek durumundadır, yoksa zamanın çarkları onu kullanan insanı bir oyuncak gibi oradan oraya çarpıp un ufak eder.

Onun için değerli okuyucularım, her şeyi zamanı ve insanı yaradan ALLAH, insanoğluna değişik fırsatlar veriyor. İşte üç aylar ve Reğaib Gecesi gibi kutsal zamanlarda insanoğlu zamanın az bir parçasını olsun manevi arınmaları için kullanırsa, kendisi için ve çevresi için ne kadar güzel hareket etmiş olur.

Yüce İslam dininin temel vazgeçilmezlerinden olmasa da Mübarek gün ve geceler bizim için birer fırsat ve nimettir. Her dinin kendi dinamikleri o dinin kültürünü oluşturur. Bu üç aylar ve mübarek geceler de İslam Dininin manevi kültür dinamikleridir.

Bu gecelerde gönüllü olarak Cami ve Mescidlere toplanan Müslümanlar hem birbirlerini ALLAH’ın huzurunda görmüş olurlar, hem de etraflarını çepe çevre sarmış bulunan manevi havadan doyasıya istifade ederler. İçinde bulundukları hale ve nimetlere şükrederler.

Dünyanın çeşitli ülkelerinde zulüm, işgal, kan ve gözyaşı içinde hayat sürmeye çalışan Mü’min kardeşlerini düşünerek kendi haline şükredecek ve o kardeşlerine duası ile yardım edeceklerdir. Ah imkanları olsa da o kardeşlerinin aç açık dertlerine çare olabilseler ne kadar da güzel olurdu. İnşaallah bizim gibi onlara maddi yardımda bulunamayan Mü’min kardeşlerinin duaları sayesinde ALLAH sebepler halk eder de, o kardeşlerimizin ızdırabını giderir.

Bir imtihan dünyasında yaşıyoruz. Ancak savaşın acımasız kıskacında olanlar mı yoksa bizim gibi rahat içinde olanlar mı imtihanda? ve bu imtihanı kim kaza-nacak?

ALLAH, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor; “Geçmiş milletlere gelen bela ve musıbetler size de gelmeden cennet’e gireceğinizi mi zannediyorsunuz? Onlara öyle bela ve zararlar geldiki, sarsıldılar ve Peygamberleri ile Mü’minler; -Ey Allah’ım yardımın ne zaman” diyecek hale geldiler. (Bakara 214). Öyle ise imtihanı kazanacak olanlar zulme ve işkenceye uğrayanlar olacaktır. Bu dünya-da çektikleri sıkıntıların mükafatını da öteki alemde alacaklardır.

Bizim gibi dünya rahatı içinde olanların ise, işi ALLAH’a kalmıştır.

 

Üç Aylarınız ve REĞAİB Geceniz mübarek olsun. Allah dualarımızı kabul etsin.

AMİN, AMİN AMİN...