Sevgili okurlarım, bugün sizlere yazar olmak ile ilgili bir şeyler karalamak istedim.

Neden böyle bir yazı yazma gereği duyduğumu hemen açıklayayım:

Her aklı başında ve eli kalem tutan kişi yazar olabilir. Okumak kadar yazmakta önemli bir içtihattır.

Yalnız, şahsi menfaatleri doğrultusunda veya siyasi görüşlerini ön planda tutanlar ve kalemini bu yönde oynatanlar nasıl bir yazar olabileceklerine siz kanaat getirin.

Bizim tarif etmeye çalıştığımız yazar örneği; tarafsız ve ahlaki kurallara uygun, hakkı hak edene övgü, etmeyene eleştiri oklarını atabilecek, cüretkârlıkta olan yazardır. Sadece birileri memnun olsun ve birileri kendisine paye verilsin diye kalem oynatanlar, dalkavukluktan öteye gitmeyen sözüm ona her devrin yazarı gibi davranan yazardır.

Peki, toplumumuzda böylesi sahtekâr kalemleri nasıl ayırt edebiliriz? Bu sorunun cevabı çok kolay; geçmişe dönüp bu yazarların yazılarını hatırlamaya çalışmamız her şeyi apaçık ortaya çıkaracaktır. Hani toplumumuzda bir kelime vardır: (Liboş) diye, bu türde yazarların sayısı hayli boldur. Mert ve yürek isteyen kaleme rastlamak ise hayli zor bir iştir.

Yürekli, dürüst, vatanını, milletini ve bayrağını canı gönülden seven kalemi kuvvetli yazarlara ihtiyacımız var. Çok şükür bugünkü toplumumuzda böylesine yazarlarımız var, amma gönül isterdi ki bu topraklar üzerinde yaşayan ve bu ülke için gözünü budaktan sakınmayan vatan perver kalemlerin tümü bu yolda olsunlar.

Hak için, adalet için canını hiçe sayıp doğruyu ve hakkı savunsunlar. Bazı satılmış kalemler zoru görünce ülkeyi terk edip düşmanlarımıza sığınmasınlar. Orada da ülkemiz aleyhine veryansın yapmasınlar.

Bu tür kara kalemler toplumumuzun birer kan çıbanı gibidirler, bu türlere paye verenlerde böylesine büyük kan çıbanının habis bir yaraya dönüşmesine çaba sarf ederek, bu yarayı kaşımaya devam edip yandaşlarına hizmet etmektedirler.

Asırlar boyu türlü hile ve oyunlarla bu topraklar üzerinde kin ve nefret tohumu ekmeye çalışan gafiller, içimizde ki piyonlarını sürekli öne sürüp, ülkemizin kalkınıp büyümesini engellemeye çalışmakta, kirli emellerini ve kanlı ellerini bir türlü üzerimizden çekmemektedirler. Gün olmaya görsün, bir vatan evladının şehit haberi ciğerlerimizi dağlamasın. Anaların bağrına düşen kor alevler bir gün olsun sönmesin.

Daha geçen günlerde Başkentimiz Ankara’da yüreğimizi dağlayan şehitlerimizin acısını unutmadık.

Bir yanda dilediğini yaptıramayan ABD belası ile uğraşırken, diğer yanda PKK ve diğer terör örgütü belasını bitirmeye çalışan ülkemizin idarecileri ve Türk Silahlı kuvvetlerimizin çabaları sürmektedir. Bu ülke nice badirelerden geçip bu günlere geldi. Bizleri ne 60 İhtilalleri, ne 12 Eylül darbeleri, ne 15 Temmuz FETÖ darbe girişimleri yıkabilir. Biz millet olarak bu tür girişimler için tek vücut hareket etmekteyiz. Çünkü biz Türk’üz!. Bizim kurtuluş savaşında ilk kurşunu atan gazeteci Hasan Tahsin’imiz, Ölüme gözünü kırpmadan koşan Mehmetçiklerimiz var.

Kalemi kuvvetli sandığımız bu cüce yazarların kanlı elleri ile tuttuğu o kara kalemleri bir gün kırılacak ve bu topraklar üzerine barış, özgürlük, hak ve adaletin mizanı kurulacaktır!.. 

Sevgi, muhabbet ve barış dolu yıllar dileği ile…