Ankara´da bir tasarım firmasında çalışıyorum ..satış işi ile uğraştığımız için Ankara´nın her noktasına gidip tasarımlar satıyoruz..web sayfası ,logo ,çeşitli yazılımlar ,programlar gibi..
ilk günlerim biraz heyecanlıyım tabii..eğitimlerden sonra ilk saha tecrübem ve hemen dışarıda buldum kendimi..
Program belli....Başlangıç noktası Çankaya , oradan Sıhhiye ve son nokta Cebeciye gitmem gerekiyor.O zamanlarda şirket arabalarını vermedikler gibi yol masraflarını da karşılamıyorlar.. sadece bir noktaya gidecek paramızı veriyorlar ve gerisi sana kalmış..
Biraz düşündüm ve atladım ilk dolmuşa istikamet Sıhhiye ,biraz yol aldıktan sonra alakasız bir istikamet ismi söyleyerek paramı verdim.Şoför şaşırdı , heyecanla yanlış araca bindiğimi söyleyerek durdu.Paramı geri verdi ve indim.Tabii yolu yarılamıştım.Daha sonra aynı hareketi arkadan gelen ikinci Sıhhiye dolmuşuna yaparak ilk hedefime , sonrada görüşmemin olduğu Cebeci noktasına gelmiştim.Hem de hiç para vermeden...
Söylemeye gerek yok aynı şekilde geri geldim.Peki bu kadar zorluktan sonra Satış oldu mu ? Tabii oldu ...
Bakacak olursak her şey yanlış değil mi ? Aslında yaptığım etik değil..ama hedefe gitmek ve satış yapmak zorundaydım.
Bazı sorunları çözmek istiyorsanız, harekete geçmek zorundasınız. Aksi taktirde, -fikir ne olursa olsun, henüz yapılmamışsa-, en fazla iki yıl içinde başkalarının deneyeceğine sizinle bahse girerim.
“Zorunda kalmak” olumsuz bir deneyimi çağrıştırıyor, değil mi?
Haftada 40 saat çalışmak zorunda kalmamak için haftada 80 saat çalışan insanlarda durum farklı olabilir.Ütü yapmak çok zevksiz bir iş olduğu için, internette evlere ütü servisi olması gerektiğini düşündünüz. Ya da mevcut dijital ajansların, şirketlerin talepleriyle ilgili bir şeyi gözden kaçırdığını. Veya, bebek elbiselerinin kullanım süresinin çok kısa olduğunu, ikinci elde değerlendirilmesi gerektiğini…
Kimse size şimdilik havada uçuşan bir fikir için kolay kolay para vermeyeceğinden, kaynak yaratmak zorunda kalırsınız. Çalışıyorsanız, başta işinizden ayrılmadan. Geceleri, haftasonu çalışarak.
Fikrinizi uygulamaya dökmek kolay değildir. Gözünüzün önünde çok güzel bir hayal olan projeyi gerçeğe çevirmek için gereken adımları gördükçe, belki de hedef küçültmek zorunda kalırsınız.
İnsanları (birlikte çalışacağınız ekip arkadaşlarınızı, potansiyel müşterilerinizi, eş-dost-akrabanızı) başaracağınıza ikna etmek için dil dökmek zorundalılık haline gelir.. Siz somut şeyler başarana kadar da size inanmak zorunda değillerdir. İnanç, hak edilmelidir.
İşin nasıl yapılacağını öğrenmek zorunda kalırsınız. Fatura kesmek için şirket kurmanız gerektiğini, giderlerinizi ne kadar az tutarsanız tutun, bütçeyi denkleştirmenin zor olabileceğini, insanlarla, devletle, müşterilerinizle, rakiplerinizle ilişkinizde doğru adımların ne olduğunu deneyimlersiniz. Her deneyimin maliyetini üstlenmek zorunda kalırsınız.
Bir adım atarsınız, işler beklediğiniz gibi gitmez, neyin yanlış olduğunu bulup, düzeltmek zorunda kalırsınız. Başlangıçta siz yapmadığınızda, hiçbir iş yapılmaz. İnsanlar sizin talimatınızı, sizin doğru kararlarınızı, sizin yanlışları düzeltmenizi bekler. Haksız da değiller, başarırsanız en büyük kazancı sağlayacak olan, yine sizsiniz. Yalnızca sizin için, yolculuğun kendisi başarıdır, var olacak nokta değil.
Diyelim ki zorunlulukların gereğini yaptınız. Başarılı olmanız garanti mi? Maalesef, değil. Yine de başaramayabilirsiniz. Ama, başarısız olmak değil, vazgeçmek yenilmektir. Başarısız olursanız, her şeye baştan başlamak zorunda kalırsınız. Yenilmemek için, dirayetli olmanız gerektiğini öğrenirsiniz. Her başarısızlık, bir şeyler öğrendiyseniz, başarılı olma ihtimalinizi artıracaktır.
Başaran her işin, her insanın hikayesini dinlediğinizde göreceksiniz. Hepsinin geçmişinde yüzlerce, binlerce zorunluluk vardır. Şimdi her biri hoş bir anı olan, dönüp baktıklarında “nelerin üstesinden gelmişim” dedikleri zorunluluklar.
Hayat, konfor alanınızın bittiği yerde başlar. Ve dünya, zorunlulukları zul görmeyenlerin sırtında döner.
Zorunda kalmayı bir sıkıntı kaynağı değil, bir düello çağrısı olarak görenlerdenseniz, çok küçük bir azınlıktansınız demektir. Dakika kaybetmeden, her birinin gereğini yapmaya başlayın. Yoksa sizin yerinizi bir başkası doldurmak zorunda kalır.
Eğer yürüdüğümüz yolda hiçbir engel yoksa o yol sizi hiçbir yere götürmez Sevgiler..