Ramazan münasebetiyle din adamlarımız görsel ve yazılı medyada fazlasıyla yer edinmeye başladı.

Maalesef ülkemizde din sadece ramazan ayında yaşanıyor intibası oluştu. Ne yazık ki ramazan ayındaki manevi yoğunluk kapitalizmin sermayesi haline geliyor ve medya bir aylığına din ticaretine başlıyor.
Ramazan ayının anlamına hiç de uymayan israf içinde büyük sofralar hazırlanıyor, ezan yerine “top patlatılıyor”, bütün yıl çıplak gezen ünlüler kısa süreliğine Müslüman oluyor, sağlık açısından tehlikeli gazlı içecekler sanki ikiyüz yıllık geleneğimiz gibi sunuluyor, sazlar çalınıyor, şarkılar söyleniyor, İslam ile alakasız, Peygamber Efendimiz (SAV) ve sahabenin yaşadığı Ramazan ayı ilgisi olmayan, bambaşka, ne olduğu ve neye hizmet ettiği anlaşılamayan yeni bir “Ramazan Kültürü” Müslümanların zihinlerine dikte ediliyor.

Peki bu arada din adamlarımız ne yapıyor?
Traşlarını oluyor, makyajlarını yapıyor, takım elbiselerini giyiyor, kravatlarını takıyor ve kameranın önüne geçip İslam diye insanlara hurafelerle dolu hikayeler anlatıp ağlaşıyor, programı bitiyor ve ücreti yatmış mı diye banka hesaplarını kontrol ediyor.

Yolda görsek din adamı mı yoksa avukat mı olduğunu ayırt edemeyeceğimiz “din adamlarımız” İslam düşmanlarının ekmeğine yağ süren bir kapitalist oluşum olan Ramazan sektörünün birer parçasına haline geliyor ve bir aylığına Müslüman Türklere Kur´an´ın emrettiğini değil, canının istediğini anlatıyor. Avukat görünümlü din adamlarımız bir ay boyunca gülüyor, espri yapıyor, ağlıyor, haykırıyor, kameralara poz veriyor, eğleniyor ve ay sonu alacağı astronomik ücreti hangi ticari alanda değerlendirmesi gerektiğini düşünüyor.

Ne yazık ki toplum medya aracılığı ile bir aylığına uyutuluyor, Kur´an ve Sünnet dışı bambaşka bir din görüyor, aç ve susuz kalarak ibadet ettiğini sanıyor, kapitalizmin işi bitiyor ve onbir ay boyunca İslam´ın dışına itiliyor. Bol makyajlı, takım elbiseli, avukat görünümlü din adamlarımız da bir sonraki Ramazan ayının gelmesini beklemek için köşesine çekiliyor ve din diye hurafe anlattığı Müslümanları onbir ay boyunca İslam´ı yozlaştırmakla başbaşa bırakıyor.

Yazık ki ne yazık!

**********

Din Siyasallaşıyor Mu?

Diyanet İşleri Başkanlığı 2017-2021 Stratejik Eylem Planını açıkladı. Belgede birçok tespit yapılmış. Yapılan araştırmalara göre başlıca sorunlar şöyle:

- Dine yönelik ilgi ve alaka artarken, ahlaki değerlerdeki aşınma giderek yaygınlaşıyor.

- Birlikte yaşama kültürünün gelişmesi gerekiyor.

- İlahiyat ve imam hatip lisesi mezunu sayısının kontrolsüz bir şekilde artması beraberinde kalite ve nitelik sorununu getirdi.

- Dernek ve vakıfların kontrolsüz şekilde cami ve Kuran kursu inşa etmesi problemli.

- Diyanet üzerinde siyasi etkinin olduğuna dair toplum genelinde bir algı var.

Diyanetin siyasetin etkisi altında kaldığı gerçeği yıllardır dillendiriliyor. Diyaneti, mevcut hükümetlerin ve dönemsel siyasi gücün yönlendirdiği iddiaları hiç de asılsız değil. Zira bir devlet kurumu olan ve maaşlarını devletten alan Diyanetin Devleti yöneten seçilmişlerin aksine bir söz söylemesi ne kadar gerçekçi olabilir? Özellikle İslam´ı arkasına alıp dini söylemlerle güç elde etmeye çalışan hükümetlerin en büyük destekçisi ne yazık ki
Diyanet oluyor.

İslam düşmanı Batı kuklası FETÖ lideri Fetullah Gülen´in de yıllarca diploması olmadığı halde Diyanet´in kadrosunda bulunduğu, buradan maaş aldığı, teşkilatlanmasına bu şekilde devam ettiği ve buradan maaş aldığı bilinen bir gerçektir. FETÖ liderinin yıllarca bir Yahudi-Hıristiyan projesi olan “Dinler Arası Diyalog” safsatasına Diyanet´in sesini çıkarmadığı hatta destek verdiği de bilinen acı bir gerçektir. Burada belirtmek istediğim konu Diyanet´in yetersizliği değil, siyasetin Diyanet´e fazlaca müdahale etme isteğidir.

Diyanet İşleri Başkanlığının bu çalışmasını takdirle karşılıyorum. Zira bu çalışma Diyanet için bir özeleştiri çalışmasıdır ki bu gayet cesur ve başarılı bir girişimdir.

Diyanet bundan sonra tespit ettiği sorunları giderme yönünde çalışmalıdır. Diyanet, mevcut siyasi yapının memuru olma mecburiyetinde bırakılmamalıdır. Daha özerk ve daha özgür bırakılmalıdır.

İnşallah bu muazzam çalışmanın arkası getirilir ve sorunlar giderilir. Yoksa Diyanet İşleri Başkanlığı insanların hafızalarında soru işareti bırakmaya devam edecektir.

----------

Velhasıl...

Kur´an-ı Kerim rehberliğinde, Sünnet-i Seniyye izinde, bid´atsiz, hurafesiz, gerçek İslam´ı anlatan din adamlarımız yetişmediği sürece bilgisiz kalan Müslüman toplumu geleneklerini din sanmaya devam edecek ve ne yazık ki yüce dinimiz İslam yanlış anlaşılmaya devam edilecektir.