Bir demogog izledim birkaç gün önce internette. Metin Hara adında bir genç. Bir çok meseleden bahsetti. Hayal etmekten ve eyleyişe geçmekten falan. Bir ara dua etmeyi küçümsedi, “böyle masallara inanmıyorum” dedi. TED konferansında konuşan bu adamı yüzlerce kişi de ağzı açık, sanki çok önemli şeyler söylüyormuş gibi de izledi.

Avrupa´da Amerika´da bu tür meslek erbabları çok fazla. İyi de para kazanıyorlar. Zaten bu arkadaşta belli ki oralarda anlatılanları Türkçeye çevirip kendi malı gibi pazarlıyor. Fakat unuttuğu bir şey var ki oranın kültür ve inançları ile bizim buraların irfanı farklıdır. Ancak kendi kafandaki sekülerlere anlatabilirisin. Onları ikna edersin.

Toplu meditasyon da yaparak insanları etkilemeye, onlara yaşama sevinci vermeye falan da kalktı. Oysa dünyada en çok intihar vakıaları görülen ülkeler america ve avrupada ki ülkeler. İstatistiklerde en üst sıralarda Avrupa´nın müreffeh ülkesi Norveç var..

Bu demogog meditasyona yönlendirdi kalabalığı. Ama bir taraftanda dua etmeyi küçümsedi. Oysa İslam´da dua´nın önemini ve mahiyetini tam bilseydi belki de böyle konuşmazdı.

Bilmediği şey şu ki dua iki çeşittir. Biri kavli dua, yani sözle edilen, dil ile yapılan dua. Diğeri ise fiili duadır.. Yani harekete geçiren, amele dökülen, eyleyişe geçen duadır. Fiili duayı yapmadan kavli dua ile geçiştirmek İslam dininde yerilen yani istenmeyen bir şeydir.

Allah ile irtibat sağlamaktır dua...

Allah ile irtibatı kesen Metin ile irtibat sağlamaya çalışır ki o da sadece konuşabilen, başka da hiç bir şeye gücü yetmeyene yöneliştir. Bu yönelişin etkisi de sahne karşısındayken ve ardından belki 15-20 dakika sürer. Metin Hara sadece demogoji yapıyor diyemeyiz ama epey demogoji yapıyor diyebiliriz.

Yadsınamaz bir gerçek vardır ki, insanın köklerinin ebediyete tutunmaya ihtiyacı vardır. Ebediyetten köklerini keserseniz kurumuş kütük gibi düşer ve dünyanın azgın sel sularında oraya buraya sürüklenir. Kendine bir yardımcıda bulamaz. Fıtrat bir yaradana inanmak ister. Çünkü insan yaradılıştan ebediyete, sonsuzluğa müştaktır. Bunu ona sağlayacak olan da sadece Yaratıcıdır. Çünkü insan fıtraten hep yaşamak ister. İşte bu gerçekler gösteriyor ki, insanoğlu dünya için değil, ebediyet için varlık sahnesine gelmiştir. Kökleri ebediyetin ab-ı hayat suyundan içmek ister. Cennet´e göre yaratılan insanı dünyada ki eyleyişlerle oyalamak ona en büyük zulümdür. Kafasında belki geçici olarak ikna edersin ama vicdanlarında, yüreklerinde ebediyet arzusuyla yanan insanı nasıl ikna edeceksin? Dua bir masal değildir. Ama senin gibi duayı masal sanan yüzbinlerce insan kadim zamanlardan beri kendileri masal olmuş, unutulmuş, kaybolup gitmiştir. Yani demem o ki bu arkadaşı dinlemek boş zaman, lüzumsuz bir eylem. Onu dinleyeceğinize, ona ayıracağınız zamanda bir dostunuza İshakpaşa Çınarlaraltı´nda çay söyleyin daha iyi…

DELİ / VELİ OYNAMAK
Birbirine eş olan insanlar için neden “evli” ya da “evlendi” deriz...!? Barınacak bir ev aile olmanın olmazsa olmazıdır çünkü... İnsanın ailesiyle beraber en huzur bulduğu yer kendi evidir.. Yani ne demiş atalarımız “Dünyada mekan Ahirette iman” Evlerimizi birbirimize zindan etmeyelim.. Deli / Veliyi oynayın.. Biriniz delirdiğinde diğeriniz veli olup sussun.. Boşanmaların çığ gibi arttığı İnegölümüz´de bu tür ilişkiler hayat kurtarır.. Deneyin, bir şey kaybetmezsiniz. Bilakis eşinizi, çocuğunuzu ve huzurunuzu kazanırsınız.

MİDE BULANDIRAN REFLEKSLER
Türkiye resmen Doğu Türkistan İslami hareketini terör örgütü olarak tanıdı.. Bu ne anlama geliyor? Bunu açıklayabilecek biri var mı? Ben kendime açıklayamadım doğrusu.. Kahrolası maslahatlar ve kahrolası konjonktür...!!

MÜFTÜ NİKAH KIYMASIN MI!?
Son günlerin flaş konularından biri de Müftülerin nikah kıyması meselesi. Malumunuz ki bir çok ülkede din adamları nikah kıyıyor zaten yıllardır. Türkiye´de gündeme gelince bir kısım seküler feveran etmeye başladı. Bu insanlar nikah kıyarken müftü istemezler ama ölünce cenaze namazlarının imam tarafından kıldırılması meselesine ses etmezler.. Bunlar dini de Allah´ı da yaşamın dışında olsun istiyorlar herhalde.. yeter ki yaşarken bunlara karışmasın. E şimdi sen yaşarken Allah´ı ve dini unutursan Allah´ta ahirette seni unutur (ki Allah unutmaktan münezzeh olmasına rağmen böyle söylüyor) “Münafık erkekler ve münafık kadınlar (sizden değil) birbirlerindendir. Onlar kötülüğü emreder, iyilikten alıkor ve cimrilik ederler. Onlar Allah´ı unuttular. Allah da onları unutacak. Çünkü münafıklar fasıkların kendileridir.” (Kur´an Meali; Tevbe/67)

ATEİST KAFA
Türkiye´de ateistler hep bilimci diye geçinirler. Oysa batıda yapılan bilimsel çalışmalar ve teknolojik açılımların bu ülkede yaşayan ateistlerde hiç biri karşılık bulmadığı bir gerçekken nasıl oluyorda bilimin inançsızlıkla irtibatını kurabiliyorlar. “Eee sen de ateistsin hadi bilim yap, buluş gerçekleştir, teknolojik açılım sağla..” Yok.. Demek ki mesele din ile ilgili değil.. Sistem ile ilgili.. Adamlar bilimi ve teknolojiyi geliştirecek refleksleri biliyorlar. Zamanı ve zemini nasıl kullanacaklarını öğrenmişler. Bizim gibi iddiasız değiller.. Peki bütün bunların sonucunda ortaya çıkan şeyler üretilen değer midir? Değil elbette... Tamamen nenfaat... Size batının değerlerinden bahseden olursa batının onları nasıl kullandıklarına bakmalarını salık verin. Bunlara “değer” denmez....