Erkek çocuklar hayata daha şansız başlıyorlar. Kadınlar yaşadıkları bu yok sayılma karşısında önemsenme, sevilme hatta hatta vazgeçilmez olma isteklerini yine bir erkekte eşinden bir katre olan oğulunda arıyor ve buluyor. Erkek çocuğunu her şeyi ile kendine bağımlı bir varlık haline getiriyor. Bu psikolojik baskı altında büyüyen erkek, tüm kadınlardan anaç bir sevgi bekliyor. Bir kadını kadın olarak sevebilme, onu cinsel hayattta mutlu edebilme ve sahiplenme duygusundan uzak oluyor. Çünkü sevilmek alışkanlığı böyle değil. Duygusal boşluk dokunsal boşluğu da bir arada getiriyor. Tabi buna kadınlardaki cinsel isteksizlik, soğukluk ve duygusal yoksunlukta eklenince evlilikler yaşanmaz hale geliyor. He hele son yıllarda kitle iletişim araçlarınca dizilerde halka pompalanan zengin lüks yaşam özentisi, sevginin her şartta bir lütüf olmasından ziyade zorunluluk olarak aksettirilmesi, sevginin bir ahlaka bağlı olmadan evli bekar ayrımı gözetmeden kendine hak olarak anlatılması insanları sevgi konusunda daha ihtiraslı hale getirdi Oysaki sevgi hiç bir beklenti içinde olmadan, her şart ve durumda, uzaklık ve yakınlık gözetmeden râm olmak, sevdiğinde yok olmaktır. Herkesin beklentisi bu olsa da ne yazık ki artık böyle sevgiler yok. Çünkü insanlar bozulmuş Tabi böyle kişisel sorunlara aile, iş gibi çevresel faktörler de eklenince boşanmalar kaçınılmaz oluyor Bireyler kendilerindeki olumsuzlukları gidermeden, sevgiyi mutluluğu başka insanlarda arıyor. Bu kendi içinde haklı bir arayış.. Bu haklı arayış çocukları yok saymamızı gerektirmez Parçalanan ailelerin faturasını çocuklar ödüyor. Ben ne olucam, kiminle kalacağım kaygısına düşüyor haklı olarak çocuk. Acı olan ! erkeklerin, eşlerinden boşanınca çocuklarındandan da boşanmış sayıyor olmaları kendilerini. Saçma sapan parasal kaygılara düşüp nafaka ödememek istememeleri, çocuklarının gözünde güven kaybına yol açıyor. Oysaki ebeveynler ayrı olsalar bile çocuklar adına ortak fayda da birleşmeleri en güzel ve şık olandır. |