Eşler arasındaki sevginin/ ilişkilerin bitmesinin en büyük sorunlarının başında; kadının eşini/ partnerini aşırı sahiplenmesi/ paylaşamaması/ ona özel yaşam alanları bırakamaması; erkeğin de kadınına "nitelikli sevgi" sunamamasından kaynaklanıyor.
Hepimiz bir ilişkiye başlarken "aşkla başlıyoruz" ama " aşık kalmayı" başaramıyoruz.
Birbirimizin hayatını beklentilerimizi çok yüksek tutarak ya da karşımızdaki kişiyi olduğu gibi kabul etmeyip onu adeta bir heykeltraş gibi şekil vermeye çalışarak; çekilmez hale getiriyoruz.. Hepimiz; aslında karşımızdaki kişiye değil " zihnimizde/ hayalimizdeki kişiye " aşığızdır. Birlikte yaşamaya başladığımız andan itibaren yaşadığımız kişinin aslında hayal ettiğimiz kişi olmadığını fark ediyoruz. Çoğunlukla kadınların yaşadığı bu hayal kırıklığı kendini duygusal ve bedensel silahlarını kullanılması ile hayalimizdeki kişiyi yaratma serüvenimiz başlıyor.
Kadınların en çok yaptığı hata erkeğini, sevgisini kullanarak ya da engin aşkını gerekçe sunarak hayatının her alanını kapsamaya çalışmasıdır.
Bu durum genellikle evliliğin ilk aylarında yaşanıyor. Çünkü erkeğin en özverili ve sabırlı olduğu, şartlar itibari ile kolay kolay hayır diyemediği, şekil verilmeye en uygun olduğu zamanlar oluyor.. Tabi bu süreçte kadınların anne ve çevrelerinin onlara empoze ettiği " nasıl başlarsan öyle gider, baştan başını ez " gibi gayri insani ve gayri ahlaki tavsiyelerinin büyük payı olduğunu unutmamak gerekiyor...
Herkesin " cicim ayları " dediği döneme, ben "ohal dönemi "diyorum. Ohal diyorum, çünkü tarafların çok kaygan ve tehlikeli zeminde kendilerini birbirlerine tahakküm etme dönemidir. Tek fark, tarafların( özellikle kadınların ) henüz kendini/ isteklerini dürüstçe ifade etmeden cilalı ve son derece afilli ayak oyunları ile tahakkümcü kontrölünü tam anlamıyla sağlama manevralarıdır.
Kadın önce aşkın ve engin sevgi silahını kullanarak erkeğe adeta aba altından sopa göstererek ayar vermeye çalışır. Eşi onsuz dışarı eğlenmeye çıkamaz, değil maça gitmek evde bile gönlünce maç izleyemez.... şehir dışına gidemez, bir ahbabı ile yalnız yemeğe gidemez, tek başına annesini ziyarete gidemez, çünkü erkeğin ailesi geline göre adeta potansiyel düşmandır. Velhasıl kadın erkeğin tüüüm yaşam alanlarını kontröl etmeye başlar.
Adam artık tek başına hareket kabiliyetini tamamen kaybetmiş, zihinsel felç geçirmiş ve özbenliğini yitirmş eşine bağımlı " bitkisel bir hayata " başlamaya uygun hale gelmiştir.
Neredeyse istisnasız her kadının evlilikte kendine ülkü edindiği projesidir bu .. :)
Kadın, erkeğininin iş alanı dışındaki tüm hayatını ( hatta belki de iş hayatını da ) pasifize etmeyi başardığı andan itibaren amacına ulaşan bir komutan edası ile kendince feth ettiği ama reelitede tamamen öldürdüğü eserinden tiksinmeye başlar. Çünkü evlilik adına bir amacı kalmamıştır. Bu etapta kadının üç seçeneği olur
A- yeni bir proje edinir kendine. Hemen çocuk sahibi olmak ister.