İnsanlık tarihinin en önemli merkezlerinden olan şehir; Halep. Bir çok medeniyete ev sahipliği yapan şehir; Halep. Binlerce yıldır içinde insan barındıran; Halep. Sokaklarında çocukların oynadığı, çarşılarında bereketin olduğu şehir; Halep. O gün akşam yemeği yemek için sofraya oturmaya hazırlanıyorlardı. Acer, silah sesleri arasından babalarının ayak seslerini duymaya çalışıyordu. Zaten önlerinde yemek sayılacak pek bir şey de yoktu. Eskiden daha mutluydular. Tam olarak hatırlayamasa da mutlu günlerini anımsıyordu Acer. Annesinin yüzü daha çok gülüyor, babası daha güzel yiyecekler getiriyordu. Abileri hayattaydı en azından. Abilerini iyi hatırlıyordu. İki abisi vardı; Mutasım ve Ziyad. Mutasım yumuşak huyluydu, kendisiyle oynar şakalaşırdı. Ziyad ise az daha sertti. Ama ikisi de kız kardeşlerini çok severdi. Acer, Halep´te bir Arap kızıydı. Daha okula başlamamıştı. Halep´in en büyük mahallesi Sahur´da oturuyorlardı. İlk bomba ve silah sesi duyduğunda 5 yaşındaydı. Ne olduğunu, seslerin ne anlama geldiğini bilmiyordu. Evden çıkamıyordu, sokakta oyun oynayamıyor, arkadaşlarını göremiyordu. Önce ağabeyi Ziyad eve gelmez olmuştu. Onu aramaya giden diğer ağabeyi Mutasım da geri dönmemişti. Annesi her gün ağlıyor, babası akşamları yüzü yere bakarak eve geliyordu. Zaten babasının bir işi de yoktu. Su ve yemek bulmakta zorluk çekiyorlardı. Ağabeylerini aramak için her gün yola koyulan babası şimdi su ve yiyecek bulmak için evden çıkıyordu. Acer´in altın sarı saçları bakımsızlıktan tel tel olmuştu. Yüzü esmerleşmiş, elleri kararmış, zayıflamıştı. Tüm gününü camdan boş sokağa bakmakla geçiriyordu. O gün yine akşam olmuş, yer sofrasına oturmuş, babasının gelmesini bekliyordu. Annesinin odaya girdiğini gördü ve gözleri annesinin yorgun yaşlı gözleriyle buluştu. Tam o esnada bir şey oldu. Daha önce hiç görmediği ve hiç bilmediği bir şey. Gözleri annesinin gözlerinden uzaklaştı ve havada kendisiyle beraber uçuşan beton parçalarını gördü. Toz bulutu arasında annesini aradı. Sonra büyük bir ses duydu. Bu ses uzaktan gelen bomba seslerine benziyordu. Hiçbir yerini hissetmiyordu Acer. Bir boşlukta süzüldüğünü ve ardından yere düştüğünü hissediyordu. Üzerinde betonların ne işi vardı? Gövdesinin sol yanında duran tabağı farketti. O tabakta yemek olması gerekmiyor muydu? Toza bulanmış vücuduna bakmaya çalıştı. Bedeninin alt kısmına büyük bir beton blok düşmüştü, bu yüzden sadece vücudunun üst kısmını görebiliyordu. Eliyle gözlerine kaçan tozları silmeye çalıştı. Fakat sol kolu dirsekten aşağıya yoktu. Onun yerine oradan akan kırmızı sıcak sıvıya bakıyordu. Ev ne hale gelmişti, annesi görse kesin kızardı. ‘Anne!´ diye seslenmek istedi “Anne ben birşey yapmadım, gerçekten!” Fakat Acer´in sesi çıkmıyordu. Haykırışını kendi bile duymuyordu. Birşey söylemeye çalıştığında vücudunu dayanılmaz bir acı kaplıyordu. Sol yanını ıslatan kırmızı sıvının kan olduğunun farkına vardı. Arkadaşlarıyla oyun oynarken düştüğünde de aynısı oluyordu. Ancak bu başkaydı. Kan hiç durmuyordu. Durmadan akıyor, aktıkça üşümeye başlıyordu. Acer bir yıl mı geçmişti, bir gün mü, bir saat mi bilmiyordu. Her yeri acıyordu. Babası olsaydı acıyan yerlerini öper, sarılırdı. Sahi babası nerdeydi? Nerede olursa olsun gelmeliydi. Acer´i oradan çekip çıkarmalı, annesini de alıp ağabeylerini bulmalı, uzaklara, çok uzaklara gitmeliydi. Acer küçük bedenini hissetmemeye başlıyordu. Son bir defa daha açtı gözlerini. Bir damla yaş, toz içindeki yanaklarından süzülmeye çalışıyordu. Ve kapattı gözlerini Acer. İlahi kader onun daha fazla acı çekmesine izin vermedi. Dünyada cehennemi yaşayan Acer, ahirette cenneti yaşamak için acele etmişti. Acer dünyada cehennemi yaşayan yüzbinlerde Müslüman çocuktan biriydi. Büyüklerinin savaşının kurbanıydı. Birileri birşeyler için savaşıyor, çocuklar yetim kalıyor, ölüyordu. Ey dünyaya hükmedenler; Sizin gönlünüz olsun diye daha kaç Acer´in ölmesi gerekiyor? ************ ACINIZI PAYLAŞMIYORUM Bana kızabilirsiniz, acının dini olmaz diyebilirsiniz. Fakat; Srebrenitsa´da, Gazze´de, Halep´te, Kaşgar´da, Dağıstan´da, Karabağ´da, Kerkük´te, Myanmar´da, Müslümanların ölmesine destek verip sessiz kalan ABD´nin Las Vegas kentinde yaşadığı acıya ortak olmuyorum, olmayacağım. ************ LAS VEGAS SALDIRISI O gün hiçbir Yahudi´nin işe gitmediği ikiz kuleler saldırısı sonrası İslam coğrafyasında akan kan hâlâ dinmiyor. Bakalım Las Vegas saldırısından sonra kaç Müslüman ölecek? ************ Velhasıl... Müslümanın Müslümana zarar vermekten sakındığı gün Zafer İslam´ındır. |