Haram deyince akla ilk gelen şeylerden biri paranın ya da bir eşyanın çalınmak suretiyle elde edilmiş olmasıdır. Halbûki helal yollardan kazanılmış para ile bilerek veya bilmeyerek de harama bulaşabilir insan. Yenilmesi dinimizce yasak edilmiş gıdayı yemek de haram olduğuna göre bunun helal kazançla elde edilmesi, satın alınması durumu değiştirmez. Ayrıca unutmamak lazım ki tavuk ürünleri, süt, yumurta, sucuk gibi temel gıdalara dikkat ettiğimiz gibi şeker, kek, bisküvi, çikolata, cips, hazır mama gibi fabrikasyon faaliyetleri sonucunda üretilen gıdalara da helal ve sağlıklı oluşları yönünden dikkat etmek elzemdir.
Bu noktada ebeveyni en çok zorlayan unsur eminim ki çocuklarla bir markete girildiğinde yaşananlardır. Firmalar bunu nasıl başarıyorsa çocukların dikkatini en çok çeken ürünler aynı zaman da en zararlı olanları çıkıyor. Çocuklara karşı alışveriş esnasında takınacağımız tutum ve “Hayır.” diyebilmek onların sağlığı için de helal beslenmeleri için de önem arz eder. Çocuklarımızın zaman zaman “mahrumiyet” eğitimine de ihtiyaçları olduğu aklımızdan çıkmamalı. Her istediği yapılan ve alınan çocuk çıtayı her geçen gün yükseltecek; ancak yine de mutlu ve huzurlu olamayarak zararlı alışkanlıklara yönelecektir.
Çocukları zararlı besinlerden de haramlardan da koruyacak olanlar büyüklerdir. Bu sebeple onlara hangi gıdanın hangi gerekçe ile yenilmemesi gerektiğini, onların isteklerine farklı tercihler de sunarak cevap vermeli ve bu hususta donanımlı olmalıyız. Eğer biz bilmiyorsak çocuklara da öğretemez, onları da bu gıdaların sakıncalarından koruyamayız.
Örnekler vererek meseleyi genişletelim. Besleyici ve uygun fiyatlarla satın alınabilmesinin yanında en büyük riskleri de taşıyan tavukla başlayalım. Tavukta fazla detaya girmeden dikkat edilmesi gereken ve risk taşıyan noktaları verelim: Rendering yem (kan, tüy, iç organlar, ayaklar vb. ile yapılır), makineli kesim, buharlı veya sulu yolum. Hayvanın besmele ile kesilmesinden bahsetmiyorum bile. Besmele ile kesilse de içi temizlenmeden haşlanan hayvanın murdar olmadığını kim söyleyebilir ki?
Büyükbaş hayvanlarla ilgili ise aklımızda şu sorular olmalı: Et ne eti, hayvan nasıl beslendi, usule uygun kesim yapıldı mı? Müslüman memleketinde “Ne eti?” diye sorulur mu demeyin. 2006 yılı Türk Gıda Kodeksi Çiğ Kırmızı Et ve Hazırlanmış Kırmızı Et Karışımları tebliğine göre (tebliğ no:2006/31) domuz ve yaban domuzu kasaplık hayvanlar arasında yer alıyordu. Kasabın tezgâhında gördüğümüz D. ETİ acaba dana eti mi domuz eti mi, Allah bilir.
Paket ürünlerde sütten ağzımızı yakanlar acaba toplumumuzun ne kadarına yoğurdu üfleterek yediriyor? Yoğurt, peynir, krema vb. süt ürünlerine dâhil edilen katkı maddeleri sağlığımızı tehdit ederken malum hayvanın jelatininden istifade edilmiş birçok ürün de bizi harama düşme konusunda tehlikeye atıyor. Kimileri “Helâl Sertifikası’ndan bahsederse şunu soralım: “Bu sertifikaları veren kuruluşların Yahudilikle ilişkileri nedir?”
Gelelim hazır içeceklere. Geleneksel meyve suları ve hoşafların yerini maalesef artık fabrika ma’mülü içecekler aldı. Haberlere de konu olan cola vb. ürünlerde alkol bulunduğu iddiasını hatırlarsınız. Alkolün bu içeceklerde katkı maddelerinin de tesiriyle mi oluştuğu yoksa az miktarda dahil mi edildiği netlik kazanmamış olsa da bu tür ürünlerde alkol % 1.2’nin üzerine çıkmadıkça etiketlerde de belirtilme zorunluluğu taşımadığı bilinen bir gerçek.
Bugün toplumumuz her türlü hijyen yoksunu ve haram olan ürünleri televizyonlarda çeşit çeşit yöntemlerle sofralara nasıl getirilmesi gerektiğini göre göre büyük oranda bu konulara duyarsızlaşmış olsa da helâl dairesinden çıkmamaya gayret eden bir kesim de var.
Şunu da unutmayalım ki helâl gıdaya dikkat edenlerin çocuklarıyla ilgili şöyle bir şikâyet duymamız kolay değil: “ Benim çocuk çok yaramaz, hiperaktif, dikkat dağınıklığı var…” Bunlar genellikle çocuklarına ne yedirdiğine dikkat etmeyen anne babaların söyleyeceği türden cümlelerdir. İmam-ı Gazâli Hazretlerinin şu tespiti önemli: “Çocuğun şirret (huysuz) olmasının sebebi haram yemektir.” Haram lokma, nefsi kötü tabiatına döndürür.
Bayezid-i Bistamî Hazretlerinin annesi anlatır: “Ben Bayezid’e hamile iken ne zaman şüpheli bir yiyecek yesem beni tekmelerdi. Ağzımdan lokmayı çıkarıncaya yahut istifra edinceye kadar beni rahat bırakmazdı.” Demek ki bırakın haramı, şüpheli şeylere bile dikkat etmemiz lazım.
İbrahim Bin Ethem Hazretleri de “Kemale erenler, ancak midelerine girenlere dikkat etmekle kemale ermişlerdir“ buyurmuş. Böylesine büyük bir mânevî yolculuğu çıkanlar bir çuval inciri küçük bir hata ile berbat edebilirler.
Şehrin köylerini eşkıyaların basıp koyunları çaldığını, çalınan koyunların da pazarlarda satıldığını öğrenen İmam-ı Âzam Hazretleri yedi sene koyun eti yemedi. Koyunun ömrünün yedi sene olduğunu öğrenmiş ve bu süre dolmadan sofrasına konmasına müsaade etmemişti.
O halde dua edelim de her bir Müslümanın yediği helâl olsun. Bu konuda başucu kitabı olacak bir eser tavsiye edelim. İnsan ve Hayat Kitaplığından HELALİ ARAMA STRATEJİLERİ, meseleyi derinlemesine inceleyerek bizlere çözüm önerileri de sunması bakımından önem arz eder.
Son sözü şuura varmak gayemizle şaire bırakalım:
Helalden kaynamayan aş aştan sayılmaz,
Hak için akmayan yaş yaştan sayılmaz,
Gövdem üzerinde başım var deme,
Secdeye varmayan baş baştan sayılmaz.
//Necip Fazıl Kısakürek