Ramazan ayındayız; ama biz insanlar birbirimizi kırıyor, üzüyor, çekiştiriyor ve en önemlisi de katlediyoruz.
Evet doğru kelime, katletmek.
Ulusal televizyonların haber manşetlerinde, Marmara'dan tutunda Doğu Anadolu'ya kadar birçok bölgede insanlarımızın acımasızca ve hunharca birbirlerine kurşun yağdırdığını görüyoruz. Aslında sağduyunun ve sabrın ayı değil mi Ramazan? Müslümanlar, sabrın ve hoşgörünün açlığa dayanmaktan daha önemli olduğunun bilmiyorlar mı yoksa? Bu kutsal ay bile birbirimizi sevmemizi ve birbirimizi hoş görmemizi sağlayamıyorsa, farklı bir inanç veya yaşam tarzına nasıl saygı gösterebiliriz? Aslında bu manevi zenginliğe sahip şehirlerimiz var...
Mardin'e gittiniz mi hiç?
En güzel özelliği Mardin'in, çan ve ezan sesinin günün veya haftanın belirli saatlerinde aynı ana denk gelerek iki davetin birbirine karışmasının müthiş senfonisine, kalbinize huzur dolarak şahit olmanızdır... Çünkü bilirsiniz ki, dinler insanları inanma gerekliliğine yöneltir ve bu manevi güç bizleri birleştirir ve kötülük yapmaktan, kötülüğü düşünmekten men eder. Ancak herkes bu senfoniden etkilenmiyor demek ki... Bu bir Seyâhatnâme değil yani gezi yazısı. Mardin'i örnek vermemdeki neden olabilirliği örnekleyebilmekti. Olunabileceğini, sağduyulu olunabileceğini, anlayışlı olunabileceğini, düşünceli olunabileceğini, hoşgörülü olunabileceğini ... Altın kelime bu 'hoşgörü' ve aydınlık içindeki karanlık 'hoşgörüsüzlük'. Kendimden emin bir üslup kullanarak, hoşgörüsüzlük çağımızın hastalığı diyebilirim. Ben toplum bilimci (sosyolog) değilim, ancak iletişim uzmanlık alanım. Ve hoş göremediğimiz her şey üzerine, sadece birkaç cümle kurmam gerektiğini düşündüm. Ehlinin hoş görüsüne sığınarak...
Terimsel olarak hoşgörü, insanlık tarihi boyunca inen semavi dinlerin kutsal kitaplarında ilk sırada ve yol göstericilerin (elçilerin) tüm sözlerinde en değerliler arasındadır. Şüphesiz ki hoşgörü en büyük insani erdemdir. Sosyal hayatta muhatabını anlamaya çalışmak, çevremize karşı daha sabırlı ve tahammüllü olmak, aile içinde hataları görmezden gelmek, yine sosyal hayatta herkesin farklı değer yargılarının olduğunu düşünmek ve bu düşünceyle başkalarına karşı nasıl davranacağını belirlemek, bazen çok güçlü insanlara bile merhamet etmek... Bunlar şık ve süslü örneklemeler. Sayıp sıraladıklarım arasında hangisini hayatımıza uygulaya biliyoruz? Hoşgörü, Rabbinin cismani bir sıfatla sofrana gelmesini beklerken; aç ve bitap bir fakirin onun tarafından gönderildiğini görmezden gelerek, bir lokma ekmeği paylaşmamak olmasa gerek. Düşündüm de, bu cümle için beni yargılayanlar çıkar mı? Beni hoşgörün lütfen. Rabbi, Musa'ya gelirim de-di...
Hz. Musa ve onunla ilgili kıssa, göz önündekini görememekle ilgili bir örnekti ama doğru ya biz insanlar, kibir ve hasetle donatıldık ve gözümüzün önündekini görememekte en büyük özelliğimiz. Nefis ile mücadelede bu değil midir zaten? Tasavvuf, hoşgörüyü öğretisinin en temel prensibi sayarken, insanın bu erdeme ulaşması için gurur ve kibirden arınması gerektiğini, her canlıya sevgi ve hoşgörü ile yaklaşması gerektiğini söylemiyor mu? Mevlana'yı döndüren aşk, Şemsin etini parçalayan bıçak darbesi değil miydi? Şemsi hoş göremeyen oğlu muydu? Onu paylaşamayan müritleri miydi? Budizm, 5 temel yasakla hükmetmesine rağmen milyarlarca insana, çocukları dinlerinden ötürü boğazlayan Budist rahipler değil mi? Sosyal mesaj tamda bu olsa gerek; ancak amacım aynı hafta içinde iki farklı kentte bulunduğum esnada, çocukların gözleri önünde işlenen cinayetlere dikkat çekmek. Lütfen, birbirimizi öldürmeyelim. Henüz çevremizdekilere hoşgörümüzü gösteremiyorken nasıl anlayabiliriz dünyanın herhangi bir toprak parçasında ki, sadece farklı bir di-ne, farklı bir renge, farklı bir yaşama sahip olduğu veya olmak istediği için acı çekenleri?
Her şeyi karma karışık bir sıralama ile verip, içinden bir sonuç çıkarmak mümkün mü? Hoş görelim lütfen. Trafikte, sokakta, evde, işte, okulda ve hayatın her karesinde hoş görelim. Bu çirkin hastalıktan hoşgörüsüzlükten uzak duralım, biz yenilmiş olalım, erkeklik onlarda kalsın, sabır ve sükunet bizde. Şiddet içer dizileri, filmleri, haberleri bir kenara bırakıp daha çok okuyalım mesela. Birbirimizi anlamak için daha çok konuşup, daha az susalım. Büyük hatalar yapmamak ve büyük pişmanlıklar yaşamamak için daha fazla şefkatli davranıp, daha az öfke duyalım. Silahlarımız yerin dibine batsın ve acımızı bir kadın veya bir çocuğa yaşatmayalım... Saygı duyalım her insana ve hatta doğaya. Daha önemlisi ve daha da önemlisi hoş görüp, hoşgörüsüzlük yapmayalım.
İyilikle kalın...