Peygamberler, insanlık tarihinin nesep, soy-sop açısından net ve tereddütsüz bilinenleri, iyi güzel olan her alanda olduğu gibi onur açısından da örnekleri, önderleri ve yol gösterici rehberleridir. Onlar, Allah’ın iradesini yeryüzüne taşıyan, onun gereğini en mükemmel şekilde yaşayıp yansıtan, en üstün ahlaka sahip kişilerdir. Onurla ahlak arasındaki sıkı ilişkiyi dikkate alarak, Peygamberimizin örnekliğinde onur konusunu, genel anlamda onun ahlâkı çerçevesinde izah etmeye çalışacağım. Bütün Peygamberlerin üstün niteliklerinin her birini ve en mütekâmil şeklini şahsında temsil eden en son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.s) efendimizdir.
Onur kavramının içine konulan, onunla birlikte anılan ve muhtevasını oluşturan her şey, öncelikle güzel ahlakın içine girmektedir. Ahlak, kişinin tüm davranışlarına, sözle-rine, işlerine, çevresiyle ilişkilerine yansır ve insanda yerle-şik bir hal alır, huy haline gelir. Resul-i Ekrem Efendimizin ashaba ve ümmete örnek teşkil eden ahlakını haber verenlerden biri olan Abdullah İbni Amr der ki: Hz. Peygam-ber, davranışlarında ve sözünde aşırılıktan uzak durur, “Sizin en seçkin olanlarınız ahlakı güzel olanlarınızdır.” (Buhari, Hadis No: 3559; Ahmed b. Hanbel, Müsned,II, 328) buyururdu.
Buna benzer rivayetler birçok sahabeden rivayet edilir. Bir keresinde Hz. Peygamber: “Bana en sevimli olanlarınız, ahlakı en güzel olanlarınızdır.” buyurmuştu. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 328).
Hz. Aişe Validemiz de Peygamberimizin: “Sizin en hayırlı olanınız, aile çevresine karşı hayırlı olanınızdır. Ben, sizlerin aile çevresine karşı hayırlı olanınızım” buyurduğunu haber verir (Tirmizi, hadis no: 3893).
Peygamberimiz kendisine ilk vahiy geldiğinde korkup endişeye kapılmış ve evine gelerek ilk eşi Hz. Hatice annemize kendisini örtmesini söylemiş, “Bana bir hal olmasından korktum” demişti. Hz. Hatice, eşini, onda var olan güzel hasletleri anarak şu sözlerle teselli etti: “Sakın korkma, Allah’a yemin ederim ki Cenab-ı Hak seni utandırmaz. Çünkü sen yakın akrabanı koruyup kollar, onlarla ilişkini sürdürürsün; iş beceremeyen aciz kimselerin elinden tutar, işini üstlenirsin; yoksulu koruyup gözetirsin; misafire ikramda bulunursun; bir musibete, haksızlığa uğrayanlara yardım edersin.” (Buhari, hadis no: 3, 3392,3953, 39555-56-57).
Hz. Hatice annemizin bu sözleri, Resul-i Ekrem (s.a.s)’in hayatının peygamberlik öncesi dönemindeki yaşantısı ve ahlakı hakkında bize önemli bilgiler sunmaktadır. Bu durum onun Peygamberlikten önceki hayatının da son derece onurlu ve şerefli bir hayat olduğunu gösterir. Peygamberimizi, ahlakı ve güzel huyları açısından tarif edip anlatan birçok sahabi, onun ahlakça insanların en üstünü ve mükemmeli olduğuna vurgu yapma ihtiyacı hisseder.
Eşi Hz. Âişe validemiz Peygamberimizin ahlakı hakkında kendisine soru sorup bilgi edinmek isteyenlere: “Siz Kur’an okumuyor musunuz? Onun ahlakı Kur’an idi” diye cevap verir. (Müslim, hadis no: 746; Ahmed b. Hanbel,VI, 54,95).
Peygamberimizin eşleri, O’nun aile içi davranışlarını en ince teferruatına kadar bize anlatır. Bu anlatımların her biri, onun üstün ahlaki niteliklerini ve onurlu örnek davranışını sergiler. Bir insanın aile içindeki büyüklüğü ve saygınlığı, bütün saygınlıkların üstünde gelir. Çünkü onun bütün zaaflarını en iyi bilen ailesidir. Bu yüzden dünyada-ki birçok şöhret sahibi, ailesi içinde küçük ve etkisizdir. Hayatı bilinen büyükler içinde bunun belki de yegane istisnası Peygamber Efendimizdir. Örnek alınması gereken onurlu bir hayat için bunun ne derece büyük önem ifade ettiği izahtan varestedir. Hz. Peygamber’in kendisini anlatan şu sözleri de, onun örnekliği, önderliği, üstün nitelikleriyle donandığı, fakat bunları övünmek için söylemediğini vurgulayan saygın duruşu hakkında bize birtakım temel ilkeler öğretmektedir: “Ben kıyamet gününde ademoğullarının seyidi/efendisiyim, övünmek yok! Livaül-hamd benim elimdedir, övünmek yok! O gün Adem (a.s)’dan başka bir peygamber yoktur ki benim sancağım altında olmasın. Ben ilk şefaat eden, ilk şefaat edilenim, övünmek yok! Ben tüm gönderilmiş Resullerin komutanı/en önde bulunanıyım, övünmek yok! Ben enbiyanın sonuncusuyum, övünmek yok! Ben şefaat edenlerin ve şefaat edilenlerin ilkiyim, övünmek yok!” (Celâlûddin es-Suyûti, el-Camiu’s-s-ağir,I, 413).
Bizler, Peygamberimizin hayatına bir baktığımız za-man altı özenle çizilmesi gereken şu önemli özelliklerin onda yerleşik bir hal aldığını görmekteyiz: Her konuda doğru sözlü oluşu ve asla yalan konuşmaması, risaleti tebliğde, Müslümanların mallarını korumada, ahde vefa-da emin olması yani tam güvenilir oluşu; her işte ve herke-se karşı adil oluşu; kadınlara ve küçük çocuklara karşı şefkat ve merhametinin daha öncelikli olması; aile bireylerine ve yakın akrabalarına karşı acıma ve şefkatinin, koruyup kollamasının eksiksiz oluşu; her zaman ümmetini düşünmesi ve insanların işlerini zorlaştırmayıp kolaylık yolunu tercih etmesi; ashabına düşkün olması ve onların işlerinin yolunda gitmesine, ihtiyaçlarının yerine getirilmesine olan özeni; canlı hayvanlar ve tabiata karşı olan merhameti; her türlü zorluğa, güçlüğe, bela ve musibete karşı sabır ve tahammül göstermesi; Allah’tan gelen her şeye razı olması; herhalükârda Allah’a hamdetmesi; dün-ya malına düşkün olmayıp züht yolunu tutması; her konu-da ve herkese karşı tevazu sahibi oluşu; ashabın erkek- lerine ve kadınlarına karşı, Allah’a davet ettiği insanlara karşı, harp esirlerine karşı, tüm canlılara karşı rıfk ile muamele etmesi; insanların en cömerdi olması, elinde avucunda ne varsa ihtiyaç sahiplerine vermesi, cesaret ve kahramanlığının önde oluşu, haya ve iffet duygusunun zirvede olması; her zaman vakarını muhafaza etmesi; her zaman güler yüzlü oluşu ve kızgınlığının, öfkesinin sadece Allah yolunda oluşu; mizahının ve şakasının ahlak kuralları içinde örneklik teşkil etmesi; ashabına, ümmetine muhabbetinin sınırsızlığı, onların başına gelen ve gelecek olan musibetlere hüzünlenmesi, kederlenmesi ve ağlaması; ibadetler başta olmak üzere bütün işlerde kolaylık yolunu tutması gibi. Bütün bunlar, onun kendi onur-lu duruşu ve başkasının onurunu koruması açısından büyük önem taşımaktadır.
Hz. Peygamber’in hem onur verici, hem onurlandırı-cı bazı davranış ve tarzı hakkında birkaç misal, bizim için örneklik teşkil edecek niteliktedir. Peygamberimiz ashabına konuşacağı zaman muhakkak yüzünü onlara dönerek konuşurdu. Bu tavır, onun ashabına olan saygı ve sevgisinin eseridir. Oturduğu bir meclisten kalkacağı za-man Allah’a istiğfar eder, ondan af dilerdi. Kendisinin huzuruna bir heyet geldiğinde onları en güzel elbiseleriyle karşılardı. Ashabından biri ile karşılaştığında, karşısındaki yüzünü dönmeden Hz. Peygamber ondan yüzünü çevirmezdi. Karşılaştığında musafaha için elini tuttuğu ashabı onun elini bırakmadıkça, o elini çekmezdi. Ashabından bir toplulukla karşılaştığında onlarla musafaha yapamamışsa kendilerini selamlardı. Peygamberimizi gülmesi sadece tebessümden ibaretti. Kendisinden bir şey istendi- ğinde varsa verir, yoksa “yok” demez sükut ederdi. Müslümanların zayıf ve fakirinin evlerine gelir, onlara misafi olur, hastalarını ziyaret eder, onların cenazelerinde hazır bulunurdu. Hiç kimseyi küçük görmez, insanların kendile-rini küçümseyip hor gördüğü insanları koruyup kollar, onurlandırırdı. Aralarında yakınlaşmayı ve samimi ilişkileri geliştirdiği için Müslümanların aralarında hediyeleşmelerini isterdi. Çocukları selam verir ve onların başını okşardı. Ayrıca ashabın hanımlarına da rastladığında selam verirdi.
Peygamberimiz, ümmetini, insan onurunu zedeleyen şeylerden uzak tutmaya özen göstermiş, birtakım şeyleri onlara yasaklamıştır. Yenilip içilmesini yasakladığı şeyler, yırtıcı hayvanların ve yırtıcı kuşların eti, ehli eşeklerin eti, genel olarak atların, katırların etleri, laşeleri ve benzerleri, insan fıtratının kabullenmediği ve onurlu kişilere yakışmayan şeylerdir. Mesela kabirler üzerine zaruret bulunmaksızın oturulmasını yasaklaması, ölünün de dirinin de onurunu korumaya yöneliktir. Müsleyi, savaşta da olsa insanların elinin ayağının, kolunun bacağının, burnunun, kulağının kesilmek suretiyle eziyet edilerek öldürülmesini, hayvanları bile keserken onlara rıfk ile muamele edilip eziyet verilmeden kesilmesini, ruh sahibi hiçbir canlının sebepsiz yere öldürülmemesini emretmiş olması, onurlu davranışın bir göstergesidir. İnsanların vücutlarına dövme yaptırmasını, hayvanların tanınmak maksadıyla dağlanmasını yasaklaması da aynı şekilde insan onurunu zedeleyici davranışlardır.