Geçtiğimiz günlerde gazetelerde bir birine zıt iki haber yayınlandı.

Geçtiğimiz günlerde gazetelerde bir birine zıt iki haber yayınlandı.
Birinci Haber: Türbeleri Şer’i İslami gerekçelerle yıkıyoruz…
Mali’de (Afrika’da bir devlet) El Kaideye bağlı Ensaruddin hareketi sözcüsü Veled Ebu Amame, ülkedeki türbeleri “Şer’i, İslami gerekçelerle” yıktıklarını söyledi. Bir radyoya açıklama yapan sözcü Ebu Amame, “Türbeler, halkın aldatıldığı, inançların alınıp satıldığı, dini zaafların süiistimal edildiği yerlere dönüştü. Bu türbeleri yıkmak İslam’a göre zorunludur” diye konuştu.
Ensaruddin hareketi Nisan ayından bu yana ülkede bulunan türbeleri yıkıyor. Dünya kültür mirası içinde bulunan türbeler dahil 16 türbenin bu zamana kadar yıkıldığı bildirilmiştir. (Yeni Şafak 21 Eylül )
İkinci haber: Pir Aziz Türbesi 103 yıllık proje ile hayat buldu.
Giresun’un Pir Aziz ilçesinde bulunan Pir Aziz Türbesi 103 yıl önce tasarlanan bir projeye göre hayata geçiriliyor. Vali Dursun Ali Şahin, 200 bin lira harcayarak,14. yüzyılda buraya gelen ve bölgenin Türk İslam yurdu haline gelmesini sağlayan bu zatın türbesini ihya ederek yöreye kazandırdıklarını söyledi. Türbe düzenlene bir törenle ziyarete açıldı. (Yeni Şafak 21 Eylül)
Geçenlerde başka bir gazetede okumuştum. Güney vilayetlerinin birinde  bir dernek  ne kadar eski türbe varsa onları ve Hz. Ömer’in Makam mezarını (çakma uydurma mezar)  ihya yeniden yaptırıyormuş.. (Yeni Akit)
Yukarıda aynı konuda birbirine zıt iki haber okuyoruz. Birisinde eski mezarlar türbeler yıkılıyor, diğerinde ise büyük masraflarla ihya edilip görkemli hale getirilen mezar veya türbe görenlerin iç dünyasını etkileyecek hale getiriliyor.
İslam’ın ana kaynaklarına baktığımızda dinin Hz. Peygamber’den sonra en çok yozlaşmış konularından birisinin bu mezar ve türbe kültürü olduğunu görüyoruz. Cahiliyye /İslam öncesi arap kültüründe mezarların, yatırların toplum hayatında çok önemli bir yer tuttuğu bilinmektedir.
Hatta Kur’an’da ismi geçen meşhur üç puttan birisi olan “Sakif” kabilesine ait Lat putu bir mezardı. Taif şehri yöresinde Salih bir kişiye ait bu mezarı insanlar ziyaret eder, ondan dilekte bulunurlardı. Zamanla arabistan’ın muhtelif yerlerinde LAT adına sunaklar (hayır bağışlama yerleri) ve ya o zat adına hatıra mezarlar makamlar yapılmıştır. Hz.Peygamber (as) Efendimiz Taif’in fethi sırasında o mezarı yıktırmıştır. Yöre halkı bu anıt mezar yıkılırken, özellikle kadınlar ağlayıp dövünmüşler, üstlerini başlarını yırtmışlardı. (D.İ.A)
Onun için Hz.Peygamber (as) İslam yöreye hakim olunca mezar ziyaretlerini yasaklamış ve Hz.Ali’ye  “Ey Ali benden sonra kırılmadık bir put yıkılmadık, düzlenmedik bir mezar bırakma…” diye emir vermiştir. (Ebu Davut Cenaze bahsi)
Daha sonraları Hz. Peygamber (as) İslam iyice insanların kalbine yerleşip mezarlardan dilek ve istekte bulunmanın ortadan kalkması üzerine, “Artık ölümü hatırlamak için mezarları ziyaret edebilirsiniz..” (aynı kaynak) diyerek müsaade etmiştir.
Gazete haberlerine dönecek olursak; bir Müslüman kendi aile yakınlarının, tanıdıklarının mezarlarını sadece ölümü hatırlamak ve onların güzel hatıralarını yad etmek, onlar hakkında af ve mağfiret dilemek için ziyaret edecektir.
İlk gazete haberinde olduğu gibi eski dönemde yaşamış bizim tanımadığımız, onun da biz tanımadığı bir zatın mezarını İslam’ın koyduğu kural ve ölçüleri aşarak o mezardan türbeden bize; “şafaat et, yardım et, bizi yanına al, bizi Allah’a götür, dualarımız Allah’a ulaştır” gibi maksatlarla veya dünyevi bir işimiz için yardım istemek, o mezarı bir geçim vasıtası yapmak, insanların dini duygularını istismar etmek şekline dönüşürse o mezarı yıkmak İslam’ın bir emri olmaktadır.
İkinci gazete haberi bizim ülkemizde olmaktadır. Büyük paralar harcayarak gösterişli mezarlar yapmak, eski mezarları ihya etmek hele esas mezarı başka ülkelerde olan bir zat için onun hatırasına MAKAM mezar ismi altında ÇAKMA, uydurma mezar yapıp orayı ziyarete açmak İslam’ın reddettiği hiçbir sevabı olmayan hatta HARAM olan işlerdendir.