Yetmişli, seksenli yıllar…

İnegöl’ün göbeğinde

Havuzlu çay bahçesi…

Güney kardeşler çalıştırıyor

Etrafında yabani kestane,

Ihlamur ve söğüt ağaçları…

Bir girişi vardı ki cepheden

Görkemli sütunlarla süslü.

Üstünde barok tarzı bir kaide,

Gündüz başka, gece başka alemdi.

Yanı başında Tankut Plakta

Şarkılar çalıyor.

Bahçede oyun oynayanların

Kimi çayla, kimi birayla kafayı buluyor.

Asker ocağı gibi boy boy

Müdavimleri var.

Yaşlı ve kıdemlileri

Çelikmakas Fahri, Tenekeci Fuat,

Kasap Kazım Bircan…

Bunlar altmış altıcı.

Oktay Demir,Zade Emin, Muhasebeci İsmail.

Bunlar da tavlacı ve okeyci.

Onların bir alt grubu:

Akifler, Lütfiler, Miyami Ahmetler,

Ömerler, Turanlar, Baranlar…

Olmazsa olmaz

Salih, Zambak ve Kuyumcu Aliler

Bunlar da kerizciler.

Bir de devamlı misafirleri var:

Ölü Mithat, Kopraz, Kara Ömerler…

Daha neler neler.

O zamanlar birlik beraberlik var.

Ne batılı ne doğulu Herkes İnegölsporlu.

Ferdi’den “Batan Güneş” çalıyor.

Müslüm Baba’dan “Esrarlı Gözler”

Zeki Müren “Kahır Mektubu” nu okuyor.

“Batsın Bu Dünya” diyor Orhan Baba.

Gel de içme arkadaş!

Biralar, limonatalar, çaylar…

Biri gidiyor, biri geliyor.

Kahveci Osman Aga,

Birinci sigarasını tüttürüyor.

Şimdilerde yok İki Kapılı Kahve.

Doksan üçten beri kapalı.

Sebep olanların da bahtı

Hep kalsın kapalı.