Hz.Ömer ve Hz.Ebubekir’in görüşüp karar vermeleri üzerine Zeyd bin sabit Kur’an-ı Kerim’in yazılı bulunduğu ve çeşitli kişilerde bulunan parçalarını toplamaya başladı. Zeyd zaten Rasaülüllah zamanında Ku’an’ın tamamını ezberlemişti.

Hz.Ömer ve Hz.Ebubekir’in görüşüp karar vermeleri üzerine Zeyd bin sabit Kur’an-ı Kerim’in yazılı bulunduğu ve çeşitli kişilerde bulunan parçalarını toplamaya başladı. Zeyd zaten Rasaülüllah zamanında Ku’an’ın tamamını ezberlemişti. Nihayet Zeyd Kur’an’ın toplanmasını bitirerek Halife Hz. Ebebrire teslim etti. Buna “el-Musha-fu^l-Umm, yani “Ana Mushaf” denildi. Hz.Ebubekir’in vafatundan sonrada, halife olması sebebiyle Hz.Ömer’e onun vefatı ile de kızı ve Hz.Peygamberin eşi Hz.Hafsa’ya intikal etti.
Hz.Osman’ın hılafeti döneminde artık İslam toprakları yeni fetihlerle büyüyor, yeni ülkeler İslam’a giriyor, arap olmayan insanlarla Müslümanların nüfusları çoğalıyordu. Değişik coğrafyalarda değişik dillerde konuşan insanlar Kur’an-ı ve Arapçayı bilmediklerinden yanlış okumalar ortaya çıkmaya başladı. Kur’an’ın esas dili olan Arapça ve Kureyş lehçesinde okunması çok önemli idi.
Sefere giden bazı komutanlar ana dili Arapça olmayan ülkelerde duydukları okuyuşlardan yanlış manalar verildiğini ve insanların bundan dolayı birbirlerini  ‘küfür’ ile itham ederek kavga ve nizalar yaptıklarına gördüler. Özellikle Kafkasya bölgesinde bu sebepten ayrılıklar, üzücü hadiseler oluyordu. Kumandan Huzeyfe Medine’ ye dönüşünde Hz.Osman’ın huzuruna çıkarak:
-Bu ümmet helak olmadan önce yetiş de onu kurtar..!! dedi.
-Birçok yerde insanlar birbirlerini tekfir ediyorlar, dinsizlikle suçluyorlar., “Ben Yahudi ve hıristiyanların ihtilafa düştükleri gibi bu ümmetin de kitaplarında (Kur’an’da) ihtilafa düşeceklerinden endişe ediyorum…” dedi.
Konuyu arkadaşları ile görüşen Hz.Osman bu ümmetin; “..Tek bir kıraaata birleşmeleri gerekir. Zira sizler bugün her şeyi bilen ve Rasülüllahtan öğrenen kişiler  ihtilafa düşerseniz, sizden sonrakiler daha çok ayrılığa düşerler…” diyerek Ana Mushafı Hz. Hafsa’dan aldı ve yeniden yazılmak üzere önemli sahabelerden bir heyet kurarak onlara teslim etti.
Bu heyet, ekserisi Kureyş’li, yani Mekke’li idi. Hz. Osman onlara şu emri verdi. “Eğer bir kelimenin okunuşunda veya yazılışında ihtilafa düşerseniz, o kelimeyi “Kureyş” lehçesinde yazınız. Zira bu Kur’an Hz.Peygambere Kureyş lehçesinde inmiştir…” Yazım işi bittikten sonra Hz. Osman Ana Mushafı Hz. Hafsa’ya iade etti. Bir rivayet göre “dört” diğer bir rivayete göre ise “yedi” nüsha yazılan bu Mushaflar, değişik dünya Müslüman ülkelerine, merkezlere gönderildi.
Hz. Osman’ın bu yazdırdığı Kur’an artık bütün dünya Müslümanlarının Kur’an-ı oldu, tek bir okunuş üzerinde birleşildi. Bu Dünyadaki bütün Müslüman ülkelerde okunan Kur’an’lar aynıdır, aralarında hiçbir fark yoktur.
Bu Hz. Osman zamanında yazılan Kur’an-ı Kerimler de hareke dediğimiz, üstün esre, ötre, cezm, şedde gibi işaretler olmadığı gibi noktalı harflerin de noktaları yoktu. İlk Arap yazısının özellikleri böyle olduğu için bu Kur’anlarda böyle yazılmıştır.
Tabiidirki noktalama olmayan bir yazıda yanlışların olması kaçınılmazdır. Halktan bazı şikayetler gelmesi üzerine Emevi Halifesi Abdülmelik İbn Mervan Irak valisi Haccac ibn Yusuf’a emrederek Kur’an’a nokta işaretlerinin konulmasını istedi. O da bir heyete bunu havale etti. Hasan Basri veYahya ibn Ya’mur isimli kişilere bunu yaptırdı.