Kurban kesmekle akıllı, buluğa ermiş ve Nisâp miktarı para veya servete sahip olan mukim Müslümanlar yükümlüdür. İmam Şafii, İmam Malik ve İman Ahmed b. Hanbel’e göre yolcu sayılan kimseler de kurban kesmekle yükümlüdürler.

Kurban kesmeyi vacip kılan zenginliğin ölçüsü; kişinin aslî ihtiyaçlarının ve borcunun dışında Nisâp miktarı malının ve parasının bulunmasıdır. Nisâp miktarları; 5 deve, 30 sığır, 40 koyun-keçi, 80.18 gram altın veya bu değerde para veya ticaret malı, 561 gram gümüş ve 650 kilogram toprak mahsulüdür.

Zekât ile yükümlü olmak için Nisâp miktarı malın artıcı nitelikte olması ve üzerinden bir yıl geçmesi şart olmasına karşılık, kurban ibadeti ile yükümlü olmak için bu için bu şartlar aranmaz.

Kurban Kesmenin Dinî Hükmü:

Kurban kesmek İmam-ı Azam Ebu Hanife’ye göre vacip, İmam Muhammed, İmam Ebu Yusuf, İmam Şafii, İmam Malik ve İmam Ahmed. Hanbel’e göre sünnet-i müekkededir. Hükmünün vacip veya sünnet-i müekkede olması, uygulamaya bir etki yapmamakta-dır. Her iki görüş sahipleri de gücü yeten kimsenin kurban kesmelerini öngörmektedir. İmkânı olanların kurban kesmeyi terk etmelerine ruhsat vermemişlerdir. “Kim imkânı olduğu halde kurban kesmezse bizim meclisimize yaklaşmasın.” (İbn Mace, Edahi, 2, II, N1044) anlamındaki Hadis, İmam-ı A’zam’ın bu konudaki görüşünün dayanaklarından biridir.

Hadisin Ebû Hanife’ye göre vacip oluşu şu yoru-ma dayanmaktadır: “Hadiste yer alan böylesine güçlü bir uyarı, ancak vacip olan bir ibadetin terki konusunda yapılmış olabilir. Kurban vacip olmasaydı, terk eden kimse için Hz. Peygamber (s.a.s) bu ifadeyi kullanmazdı.” Ebu Hanife’ye göre kurba-nın vacip olduğunun diğer bir delili de, Peygamberimizin, kurban kesmeyi hiç terk etmemiş olmasıdır.

Ayrıca, Hz. Peygamberin Ebû Bürde’ye namazdan önce kestiği kurbanın yerine bir başkasını kesmesi gerektiğini söylemiş olması da, kurbanın vacip olduğunu gösteren bir delildir. Bu görüşü destekleyen diğer bir delil de Hz. Peygamberin; “Kim (bayram) namazını kılmadan önce kurbanını kesmiş- se, yerine bir diğerini kessin. Kurbanını henüz kesmemiş olan da Bismillah diyerek kessin.” (Buhârî, Iydeyn, 23, II, 11; İbn Mâce, Edahî, 12, II, 1053) şeklindeki sözüdür.

Kurbanın müekked sünnet olduğunu söyleyenlerin delilleri ise bu konuda Kur’an-ı Kerim’de açık bir emrin bulunmaması ve Peygamberimizin bazı sözleridir: “Bilinen on gün (Zilhicce’nin on günü) girdi-ği vakit kurban kesmek isteyen kimse, (kurban edeceği hayvanın bedeninden) bir kıl almasın, bir tek tırnak kesmesin.” (Müslim, Edahî, 7. II, 1565). Bu Hadiste Peygamberimiz “kurban kesmek isteyen kimse” ifadesiyle, kurban kesmeyi kişinin iradesine bırakmıştır. Bu da kurban kesmenin vacip olma- dığını ifade eder. Ancak burada bir kez daha ifade edeyim ki, bu sünnet vacip hükmünde müekked bir sünnettir.

Kurban Edilebilecek Hayvanlar:

Dînen kurban edilebilecek hayvanlar; koyun, keçi, sığır, manda ve devedir. Bunların dışındaki hayvanlardan kurban edilebileceğine dair bir delil yoktur. Bu itibarla, tavuk, kaz, ördek, deve kuşu ve ceylan gibi hayvanların kurban olarak kesilmesi caiz olmaz.

Kurbanın geçerliliği açısından kurban edilecek hayvanların erkek veya dişi olmaları arasında fark yoktur. Kurbanlık hayvanlardan koyun veya keçi an-cak bir kişi tarafından kurban edilir. Bunun yanında sığır, manda ve deve yedi kişiye kadar ortaklaşa kurban edilir. Ortakların tek veya çift olmalarında da bir sakınca yoktur.

Ortakların iştirakiyle kesilen kurbanlarda, ortakların hepsi ibadet niyetiyle katılımda bulunmalıdır. Ortaklardan biri herhangi bir şekilde kurban niyetiyle değil de, et almak kastıyla kurban kesimine iştirak ederse, bu durumda diğerleri de niyet ettikleri kurbanları kesmiş sayılmazlar.

Koyun ve keçi cinsi hayvanlar, bir yaşını doldurduktan sonra kurban edilebilir. Koyunun, altı ayını  tamamladığında, bir yaşını doldurmuş, diğer koyunlar gibi semiz ve gösterişli olanı da kurban edilebilir.

Sığır ve manda cinsinden olan hayvanlar iki yaşını, deve ise beş yaşını doldurduktan sonra kurban olarak kesilebilir.

 

Kurban Edilecek Hayvanların Nitelikleri:

Kurban bir ibadet olduğu için kurbanlık hayvanların, kurban olmaya mani kusurları taşımaması gerekir. Bu kusur Peygamberimizin hadislerinde; “Topal- lığı açıkça belli olan, körlüğü açıkça belli olan, hasta ve iliği kurumuş derecede zayıf hayvanlar kurban edilmez.” (Tirmizi, Edahi, 5, IV, 86) şeklinde ifadesini bulmuştur.

Diğer taraftan kurban edilecek hayvanın, sağlıklı, azaları tamam ve besili olması, ibadetin gaye ve mahiyetine uygun olduğu gibi, sağlık kurallarına da uy-gun düşer. Bu hadisin ışığı altında, kurbanlık hayva- nın kurban olmasına mani kusurları şöyle ifade edebiliriz:

a) İki veya bir gözü kör,

b) Yürüyemeyecek derecede kötürüm ve topal,

c) Kulağının ve kuyruğunun üçte birden fazlası kopmuş,

d) Dişlerinin yarıdan fazlası dökülmüş,

e) Doğuştan kulağı olmayan,

f) Koyun ve keçide bir, sığırda iki memesi kurumuş,

g) Ağır hasta olan hayvanları kurban etmek caiz olmaz.

Bu itibarla kurbanlık satın alırken, kusurlu olup olmadığına dikkat etmek gerekir. Bununla birlikte, se-miz olması için koyunların kuyruklarının usulünce dü- şürülmesi, boynuzlarının ilaçla düşürülmesi ve hayvan üretimini ve kökenini kontrol etmek için hayvanların kulaklarına delinerek küpe takılması, bu hay- vanların kurban edilmelerine engel teşkil etmez. Çün-kü zikredilen hayvanın değerini düşürmez.

Kurban Kesim Zamanı:

Kurban, bayram namazı kılınan yerlerde, kurban bayramının ilk üç günü bayram namazının kılınmasından sonra, üçüncü günü akşamına kadar olan sü-re zarfında kesilebilir. Bayram namazı kılınmayan yerlerde ise, aynı süre içinde sabah namazı vaktinden itibaren kurbanlar kesilebilir.

Arefe günü ve bayramın ilk üç gününden sonra kurban kesmek caiz olmaz. Nitekim bir Hadiste Hz. Peygamber; “Bu günümüzde yapacağımız ilk şey bayram namazını kılmak, sonra (evlerimize dönüp kurban kesmek olacaktır. Her kim böyle yaparsa uygun iş yapmış olur. Kim (namazdan) önce kurban keserse, o ancak ailesine bir et sunmuş olur. Bu kestiği kurban olmaz.” (Buhârî, Edahî, 1, VI, 234) buyurmuşlardır.

Kurbanın rüknü, kurban edilmesi caiz olan hayvanlardan birini kesmek olduğundan, kurbanın bedelinin yoksullara verilmesiyle kurban kesilmiş olmaz. Bu şekilde verilen para sadaka olur.

Dinimizde normal zamanlarda olduğu gibi, kurbanlık hayvanın kesiminde de gerekli şartlara uymak gerekir. Efdal olan, kişinin kurbanını bizzat kendisinin kesmesidir. Peygamberimiz (s.a.v) kurbanlarını bizzat kendisi kesmiştir. Bir kimse kurbanını bizzat kendisi kesemiyorsa, o zaman ehil birine vekâlet vererek kurbanını kestirir. Kendisi de mümkünse orada hazır bulunur. Ancak kurban sahibi elini, kurbanı ke-sen kişinin elinin üzerine koyması gerekmez. Çünkü dinimizde böyle bir uygulamanın yeri yoktur.

Kurban kesen kimse, kurbanlık hayvana eziyet vermemelidir. Ehil olmayan kişiler kurban kesmemeli ve kesim esnasında hayvana eziyet edilmemelidir. Kesim esnasında hayvan yere yatırılırken; “İnnî veccehtü vechiye lillezî fetarassemâvati vel arda ve-ma ene minel müşrikîn / Ben hakka yönelen birisi olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim, ben Allah’a ortak koşanlardan (müşriklerden) değilim.” (En’âm, 6/79). “Kul inne salâtî ve nüsukî ve mahyaye ve memâtî lillâhi Rabbil âlemîn / Şüphesiz benim namazım, ibadetim (Kurbanın) hayatım ve ölümüm hep âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.” (En’âm, 6/162) mealindeki ayetleri okur. Kurban kesen kişi devamla, “Allahu ekber Allahu ekber, lâilâhe illallâhu vallâhu ekber, Allahu ekber ve lillahi’l-hamd” der; ara vermeden “Bismillahi Allahu ekber” diyerek kesimi yapar. Usulüne göre ke-sim işlemi, hayvanın nefes boruları ile, iki şah dama- rının kesilmesi ile gerçekleşir. Hayvan henüz ölmeden başını bedeninden ayırmak ve derisini yüzmeye başlamak, uygun bir davranış olmaz. Kurban kesildikten sonra sahibinin iki rekat namaz kılarak şükür-de bulunması güzel bir davranış olur.

Deve ve sığır gibi hayvanlar ortaklaşa kurban edildiğinde, etleri ortaklar arasında ytahmini olarak değil, tartılarak taksim edilir. Ancak bir ailenin fertlerinin ortaklaşa kestiği kurbanın etinin bu şekilde taksimi gerekmez. Böyle bir kurban tamamen hayır kurumuna verilecekse, etinin taksim edilmesi gerekmez.  Kurban derisi, bir fakire veya bir hayır kurumuna verilme-lidir. Kurban derilerinin karşılığında satılması, kurba- nın kesimi veya bakımı için ücret olarak verilmesi caiz değildir. Derinin satılması halinde bedelinin yoksullara verilmesi gerekir. Kurbanın derisi, bir yoksula ve-ya hayır kurumuna bağışlanabileceği gibi, evde na- mazlık, kalbur ve benzeri ev eşyası yapılarak kullanıl-masında da sakınca yoktur.