Din nedir?
Din, akıl sahiplerini kendi hür iradeleriyle en iyiye, en doğruya ve en güzele ulaştıran ilâhî bir kanundur. Dinin gayesi, insanları dünya ve ahrette mutlu kılmaktır. Çünkü din, insana yaratılışındaki gayeyi, yaratana ve yaratıklara karşı yükümlü bulunduğu görevleri bildirir. İyi ve kötüyü birbirinden ayırt eder. İyiye ulaşmanın yollarını gösterir. Bu suretle de dünya ve ahrette mutlu olmasını sağlar.
Din , bazılarının sandığı gibi sadece vicdanî bir kanaatten ibaret değildir.
Din kelimesinin sözlük anlamlarından birisi de ‘deyn´ dir ki ‘borç´ anlamına gelir. İnsan, sahip olduğu özellikler ve güzellikler nedeni ile fıtri olarak kendisini borçlu hisseder. Yani insan ontolojik varlığı sebebi ile kendisine insanlık patentini veren Yüce Kudrete karşı kendisini borçlu olarak hisseder ve bu hissiyatla doğar. Kişi borçlu olduğuna boyun eğip teslim olduğu için itaat ve bağlılık göstermek durumunda kalır. Bu anlamı ile din; insanın Yaratanına karşı varlık ve nimet borcunu ödeyeceği ilahi sistemin adıdır. Dinin temel inanç ilkesi Allah´a ve ahiret gününe iman etmektir. İnsanoğlu bir ömür boyu yaşadığı hayatın hesabını , Din Gününün Malik´ine verecektir. O günü inkar etmek, ahireti inkar etmek demektir.
Din konusu her zaman üzerinde en fazla konuşulan ve gündemi meşgul eden konuların başında gelir. Yüce Kitabımıza göre ilk insan olan Hz. Adem Aleyhisselam aynı zamanda ilk elçi olarak görevlendirilmiş ve vahiy ile muhatap kılınmıştır. Tarihen de sabittir ki, nerede bir insan topluluğu varsa orada aynı zamanda mabed başta olmak üzere dini yapılar ve ritüeller hep olagelmiştir.
Din konusunda en evrensel açıklamayı hakikaten İslam Dini yapmaktadır. İslam´ın muazzez kitabı Hz. Kur´an ve bu mübarek kitabın tebliğcisi ve uygulayıcısı Hz. Muhammed Aleyhisselam din konusunda çok önemli bilgiler vermektedir. Yüce Kur´an , Rum Suresi 30. ayet-i kerimede din gerçeğini insanın fıtratına ve doğasına yerleştirdiğini ifade ederek şöyle buyurmaktadır: “Böylece sen, batıl olan her şeyden uzaklaşarak yüzünü kararlı bir şekilde dine çevir. O, insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah´ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur. Ama insanların çoğu bilmezler.”
Diğer taraftan Hz. Peygamber her insanın doğuştan fıtrat üzerine yaratıldığını hadis-i şeriflerinde belirmektedir: “Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hıristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar.” (Buhârî, cenâiz 92; Ebû Dâvut, sünne 17; Tirmizî, kader 5)
Yüce Yaratıcı , insanı dini doğası ve hamuru ile birlikte yaratmıştır. İnsan , dini doğasına ve boyasına uygun bir şekil alması gerekmektedir. Bu boya da İslam boyasıdır: “Allah´ın boyası... Allah(ın boyasın)dan daha güzel boyası olan kimdir? Biz (yalnızca) O´na kulluk edenleriz.”(Bakara, 138)
Dinde Zorlama Yoktur..!
İnsan, akıl vicdan ve irade sahibi olması sebebi ile onurlu bir varlıktır. İradeli olma hali, seçenek ve serbestliği barındırması sebebi ile baskıyı dışlar. Bu nedenle insan, dine zorlanamaz. Zira samimiyetten uzak bir dindarlık, sahici ve anlamlı da değildir. Yüce Kur´an bu gerçekliği evrensel bir ilke haline getirmiştir: “Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tâğutu reddedip Allah´a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir.”(Bakara,256)
Dini hayatımızı, tezahürleri açısından da incelemek gerekir. Her dini görümüm, gerçekte nedir ve neye göredir?
Bu konuda bizlere bakış açısı kazandıracak olan Maun suresi bağlamında dini fenomenleri (Dindar, Dinli, Dinsiz, Dinci, Dinsizci)) dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Maun suresi, dini hayatımızın adeta röntgenini çeken mübarek bir suredir. Bu sure bizlere din ve dindarlığımız konusunda çok önemli ipuçları vermektedir. Bu sure derinlemesine incelendiğinde dini tarif eden, dindarlığımızı sorgulayan bir suredir. Ayrıca bu sure, ibadetlerimizle, toplumsal yükümlülüklerimiz arasındaki kopmaz ilişkiye dikkat çeker, din ve dindarlık gerçeğini bu bağlamda ele alır.
Sure, ismini son âyetindeki ‘Mâûn´ kelimesinden alır. Bu kelime , tefsirler de ‘zekât´ya da ‘küçük bir yardım´ anlamına gelmektedir. Kısa bir metin olmasına rağmen bu sure; görünüşte namaz ibadetini yerine getiren, fakat ahlaksız, kişiliksiz, saygısız ve merhametsiz ve iki yüzlü tavırları ile öne çıkan bir kişiyi önümüze koyar! Bu kişi, yarın mahkeme-i kübrada , ilahi huzurda hesap vereceğini , sözü ile inkar etmez ama tavırları ile fiilleri ile ve yapıp ettikleri yalanlar…!
Değerli Dostlar,
Şimdi surenin mealini birlikte okuyalım:
“1.Dini yalanlayanı gördün mü?
2.İşte böyle biridir yetimi itip kalkan, (eyleminde merhametsiz)
3.Yoksulu doyurmaya teşvik etmez. (söyleminde merhametsiz)
4-Yazıklar olsun (böyle) namaz kılanlara ki;
5-kıldıkları namazın hakiki amacından gafildirler,
6.Onlar namazlarıyla gösteriş yaparlar,
7.Ufacık bir yardıma bile engel olurlar.”
Değerli dostlar,
Şimdi de ‘Maun´ Suresi bağlamında dini ve dindarlığımızın sorgulayalım.
Din ile bağlantılı olma açısından eylemlerimizin dinsel açıdan değerlendirilmesi ve
Dindarlık Algılamaları.
Maun suresinde kendini gösteren profil , DİNCİ bir profildir. Burada belirtilen kişi özellikle yetime karşı merhametsizlik göstermekte , namaz kılmasına rağmen, ibadetin amacından , hedefinden ve ruhundan yoksundur. Yüce Mevla , bu profilin istismarcılığını bize afişe ediyor ! Din konusunda samimiyetsiz ve iki yüzlü davranışlarını ve zararlarını bizlere anlatıyor.
Halbuki DİNDAR insan böyle değildir. Dindar insan;
1- Eyleminde ve söyleminde merhametlidir.
2-İbadetlerinde samimi ve gösterişsizdir.
3-Dini bilgiye sahiptir. ibadetlerin kişiye kazandırdığı değerlere sahiptir.
4-Paylaşımcıdır , farkındalık ve incelik ruhuna sahiptir.
Maun Suresi ekseninde yukarıda sayılan değerler açısından 5 türlü dini tezahür ortaya çıkar:
a)Dindar, b) Dinli c) Dinci d) Dinsiz e) Dinsizci.
Şimdi bu grupları pozitiften negatife doğru bir sıralama ile inceleyelim:
A )DİNDAR OLANLAR : Maun suresindeki dini profil, dindar bir profil değil Dinci bir profildir. Dincinin tam zıddı olan profil ise DİNDAR profildir. DİNDAR kişide aşağıdaki özellikler olmalıdır:
1- Eyleminde ve söyleminde merhametli olmalıdır.
2- İbadetlerinde samimi ve gösterişsiz olmalıdır.
3- Dini bilgi sahibi olmalı,ibadetlerin kişiye kazandıracağı değerleri bilmeli ve o değerleri kazanmalıdır.
4- Paylaşımcı olmalı , farkındalık ve incelik ruhuna sahip olmalıdır.
B) DİNLİ OLANLAR: Dini istismar etmeyen , Dindar kadar olmasa da dindar olmaya
çalışan, yukarıda belirtilen dindara ait özellikleri edinmeye çalışan , dindarlık yolunda hızla yürüyen iyi niyetli insanlar bu kategoridedir.
C) DİNCİ OLANLAR (Münafıklar): Yukarıda belirtilen değerlerden yoksun olan, dini kullanan, istismar eden, merhametten ve incelikten yoksun olan, kıldığı namazın ,yaptığı ibadetin kişiye kazandıracağı değerlerden yoksun olan , münafık karakterine sahip her türlü insan tipini ifade eder. Dinin özünden uzaktırlar, şekilcilik hastalığına yakalanmıştır. Ağızları bol laf yapar ama ruhsuzdurlar. Menfaati öne çıkarırlar. En önemli özellikleri gösterişçi olmaları ve yalancı olmalarıdır. Merhametten nasipleri yoktur.
D) DİNSİZ OLANLAR: Aslında dinsiz insan olmaz. Ateist olarak takılanlar bile o dinsizliği din edinmişlerdir. Bu kategoride olanları, ‘islami hakikatleri kabul etmeyenler , gerçekleri örtenler ‘ anlamında kafirler demektir. Bu grupta olanlar başkalarına zulmetmezler. Bir başkasının dini hayatına müdahale etmeyen insanlar bu anlamda zararsız gruplardır. Bunların zararları sadece kendilerinedir.
E)DİNSİZCİ OLANLAR : Bu kategoriye dahil olanlar inkarcılardan farklıdır. İnkarcılar dine ve dindarlara karşı bir savaş içerisinde değildir. Ama dinsizciler böyle değildir. Onlar, hem din gerçeğine ve hem de dini yaşayan dindarlara tavırlıdırlar. Bu tavırlarını maskeleyerek açığa vururlar. Bu grupta olanlar Dine ve Dindarlara olan düşmanlıklarını, Dinciler´in ikiyüzlülük ve merhametsizliklerini gündem yaparak tavır alırlar. Bazen de Dini olanların hatalarını gündeme getirerek dine ve dindara sataşır ve saldırırlar.
Değerli Dostlar,
Neden Dindar olmalıyız?
Dindar olmak için 4 neden vardır : Borç, İtaat, Karşılık ve Kural
Din kelimesinin kelime kökenindeki manalardan hareketle dindar olmanın 4 gerekçesini şöyle ifade edebiliriz. İnsan dindar olmalıdır. Çünkü;
- İnsan, varlık kategorisinde müstesna bir konuma sahiptir. İnsanlık patentine sahip olarak insan onurlandırılmıştır. Bunca nimete Şükran borçludur. (Din-Deyn ilşkisi)
- Evrende tüm varlık insan da dahil Yaratıcı Kudretin egemenliği ve sultası altındadır. Her şey ona teslim olmuş, onun evrensel ontolojik yasaları altındadır. "Onlar, Allah´ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki göklerde ve yerde ne varsa hepsi ister istemez O´na boyun eğmiştir ve âhirette ona çevrilip götürüleceklerdir." (Al-i İmran,83). İnsan´a Yüce Rabbimiz akıl, irade ve vicdan vererek bu teslimiyeti din haline getirmiştir. Yani isteyerek teslim olma, dindarlığın ontolojik gerekçesidir.
- Her şeyin , her eylemin olumlu veya olumsuz mutlaka karşılığı olacaktır.Etme-bulma dünyasında yaşıyoruz. Hayat, bizden karşılığını mutlaka alacaktır. Ceza veya mükafaat yasası evrensel bir yasadır. Maliki yevmiddin: Din gününün Maliki…Din günü, karşılık günüdür..
- Dindarlık , aynı zamanda belli disiplin, plan ve programı ifade eder. Kuralsızlık, hayatın temel devinimine terstir. Bizi bağlayan inanca , sosyal hayata ait kurallar olmalıdır. Hukuk kuralları böyle bir yansımadır...
Dinin asıl gayesi, ruh ve ahlâk yönünden olgunluğa eriştirmektir. Pekâla hangi din, tüm bu ihtiyaçlara en güzel karşılık verir?
-Halis Din olan İslam Dinidir. (Zümer,3) Yani beşerin elinin değmediği, tebdil, tağyir ve tahrif edilmemiş , montajsız din olan İslam Dinidir…
Namazlarımızda her daim okuduğumuz Maun suresindeki din ve dindarlık algımız ile ilgili tespitleri ,dini hayata dair olguları dikkatlerinize sunmaya çalıştık. Yüce Rabbimiz, bizleri her zaman doğru ve gerçeğin peşinde koşan , imanında sadık, amelde salih, davranışlarda seçkin olmayı nasip eylesin…
Şevket BOYRAT
Çeltikçi Mah. Camii İmam Hatibi