Ülkemizde üç günden beri milletçe emsalsiz bir hü-zün yaşıyoruz. Soma’da yaşanan acı, millet olarak hepi-mizin acısıdır. Soma'da kendi ailesinin, çocuklarının rızkını temin etmek için emekle, alın teriyle yeryüzünün yüzlerce metre altında bir kömür madeninde, can paza-rında hayatını kaybeden emekçileriimizin, kardeşlerimizin hüznünü, kederini, elemini yaşıyoruz. Yüce Rabbimiz milletimize böyle acılar, kederler, üzüntüler yaşatmasın. Bugün milletçe kalplerimizin mahzun olduğu gündür. Her şeyden önce bu can pazarında hayatlarını kaybeden bütün kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyoruz. Yüce Rabbimiz hayatını kaybeden bütün kardeşlerimi-zi yolunda şehit olmuş Allah'ın sevgili kullarıyla birlikte haşretsin. Yüce Rabbimiz hayatını kaybeden bütün kardeşlerimize sevgili Peygamberimizle birlikte haşrolmayı nasip eylesin. Makamlarını cennet eylesin. Hayatlarını kaybeden kardeşlerimizin eşlerine, çocuklarına, aileleri-ne yüce Rabbimiz sabır, metanet, dayanma gücü versin. Yüce Rabbimiz Peygamberlerin kalplerine ilka ettiği sekinet ve huzuru onların kalplerine de yerleştirsin. Bizler de ebediyete uğurladığımız kardeşlerimizin emaneti olarak onlara sahip çıkmalıyız. Bütün milletimize baş sağlığı diliyorum. Yüce Rabbimiz bir daha böyle acılar yaşatmasın. Her birimiz Rabbimize dua etmeliyiz. Dualarımızdan onları mahrum etmemeliyiz.
Dua, Sevgililer sevgilisi Peygamberimizin bütün hayatını kapsamaktadır. Sevgili Peygamberimiz ade-ta dua ile yatar, dua ile kalkardı. Allah’ın yarattığı her şeye karşı nimet ve şükür içerisindeydi. Bu şükrünü asla gizlemezdi. Karşılaştığı tabii olaylar karşısında bile dudaklarından dua eksik olmaz, her vesile ile Rabbine olan bağlılığını tazelerdi. Meselâ hilâli gördüğü zaman şöyle derdi: “Allahü Ekber! Allah’ım! Onu biz güvendeyken, iman etmişken, selâmetteyken, İslâm üzereyken ve Rabbimizin sevdiği işlerde başarılı olduğumuz hal- deyken üzerimize doğur. (Ey Hilâl) Bizim Rabbimiz de senin Rabbin de Allah’tır.” (DM1720 Dârimi, Savm, 3). Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) özellikle sabah ve akşam vakitlerinde dua ederdi. Bu vakitlerde çoğunlukla o vakte uygun dualar eder ve adeta duaları ile o vakitleri vesile kılarak tüm hayatı anlamdırırdı. Meselâ, hayatın âdeta yeniden dirilişini ifade eden sabah vaktinde, “Allah’ım! Senin kudretinle sabaha çıktık, senin kudretinle akşama gireriz. Senin kudretinle yaşar, senin kudretinle ölürüz… En son dö- nüşümüz sanadır.” diye dua etmeyi tavsiye ederdi. (T3391 Tirmizi, Deavât, 13). Akşam olunca da, “Rabbim, bu gecede olanların ve sonrasında olacakların hayrını senden dilerim. Bu gecede olanların ve daha sonrasında olacakların şerrinden de sana sığınırım.” (M6908 Müslim, Zikir, 75). Bir başka riva-yete göre de yatacağımız zaman, “Ya Rabbi! Senin adınla yatar ve senin adınla kalkarım. Eğer canımı alırsan ona rahmet et. Eğer onu serbest bırakırsan salih kullarını nasıl koruyorsan onu da öyle koru.” diye dua etmemizi istemiştir. (T3401 Tirmizi, Davât, 20). Resül-i Ekrem’in (s.a.s) hayatına baktığımız za-man, duanın onun hayatının her tarafını kuşattığını görürüz. Günlük hayatın akışı içinde duayı âdeta vazgeçilmez bir unsur olarak gören Sevgili Peygamberimiz, sabah uyandığında kendisini yeni bir güne ulaş- tıran Rabbine, “Elhamdülillâhillezî ahyânâ bâ’de mâ emâtenâ ve ileyhi’n-nûşûr.” (Bizi öldürdükten sonra dirilten Allah’a hamdolsun. Dönüş yine O’nadır.” diye dua ederdi. (DM2714 Dârimi, İsti’zân, 53). Gece yatağına ise, sığınacak bir yeri olduğu için Allah’a şükrünü dile getiridi: “Elhamdülillâhillezî et’amenâ ve sekânâ ve kefânâ ve âvânâ ve kem mimmen lâ kâfiye lehû velâ mü’viye.” (Sığınılacak yeri ve ihtiyacını giderecek kimsesi olmayan nice-leri varken; bizi yediren, içiren, ihtiyaçlarımızı gideren ve bizi barındıran Allah’a hamdolsun.) (T3396 Tirmizi, Deavât, 16). Hz. Peygamber (s.a.s) yaptığı her işte Allah’ın rızasını gözetir ve bu niyetini Rabbine dua ederek orta-ya koyardı. Bir iş yapmak istediğinde, “Allahümme hır lî vahter lî” (Allah’ım! Bana hayırlısını ver ve benim için en uygun olanı seç)” diye niyazda bulu-nurdu. (T3516 Tirmizî, Deavât, 85). Yolculuğa çıkarken de binitine biner ve üç kez tekbir getirdikten son- ra, “Sübhanellezî sehhara lenâ hâzâvemâ künnâlehû mukrinîn ve innâ ilâ rabbinâ lemünkalibûn.” (Hiçbir şekilde sahip olamayacakken, bu biniti bi-zim hizmetimize veren Allah’ı tenzih ederim Şüphesiz ki biz Rabbimize tekrar döneceğiz.) (M3275 Müslim, Hac, 425) duasıyla Allah’a şükrünü arz eder- di. Kısacası Allah Resûlü (s.a.s) hayatın her alanını dualarıyla zenginleştiriyor, ruhunu dua ile besliyor ve teskin ediyordu. Allah Resûlü (s.a.s) özlü ve kapsamlı duaları tercih ederdi. Dua ederken kararlı davranırdı. İbn Mes’ ûd’ un (r.a) bildirdiğine göre, “Hz. Peygamber (s.a.s) dua ettiği zaman üç kere tekrar eder, Allah’tan bir şey istediği zaman üç kere isterdi.” (M4649 Müslim, Cihad ve Siyer, 107). Sevgili Peygamberimiz ashabına şu tavsiyede bulunurdu: “Sizden biri dua ettiğinde: “Allah’ım! Dilersen beni affet! Demesin. Kararlı, azimli bir şe- kilde ısrarla dua edip istesin. Zira hiçbir şeyi vermek Allah’a güç gelmez.” (M6812 Müslim, Zikir, 8) Bununla birlikte Peygamber Efendimiz yaptığı duaya karşılık hemen sonuç beklemez ama Rabbinin kendi-sini boş çevirmeyeceğini bilirdi. Bir keresinde, “Sizden biriniz, ‘Dua ettim de karşılık görmedi.’ deyip acele etmediği müddetçe duası karşılık bulur.” buyurmuştu. (D1484 Ebu Dâvud, Vitr, 23; M6935 Müslim, Zikir 91). Sahabe, “Ya Resûlüllah! Acele etmek nedir?” diye sorunca da,“Dua ettim de kabul edildiğini görmedim, der ve ondan vazgeçerek duayı bırakır.” cevabını vermişti. (M6936 Müslim, Zikir, 92). Resûlüllah’ın açıklamasında anlaşılacağı karşılık ister bu dünyada verilsin, ister ahirete ertelensin, dua er yada geç Allah katında karşılık bulacaktır. Peygamberimiz hem bu dünya için hem de ahiret için dua ederdi. En çok yaptığı dulardan biri şuydu: “Allahümme rabbenâ âtina fi’d-dünyâ haseneten ve fi’l-ahireti haseneten vekınâ azâben-nâr” (Allah’ım! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru!) (D1519 Ebu Dâvûd, Vitr, 26;M6840, Müslim, Zikir, 26). Kur’an-ı Kerim’de de dua edilirken ahretin unutulmaması gerektiği hatırlatılmaktadır: “İnsanlardan, ‘Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu dünyada ver.’ diyenler vardır. Bunlar ahrette nasibi yoktur. Onlardan, ‘Rabbimiz! Bize dünyada da iyilikler ver, ahrette de iyilikler ve bizi ateş azabından koru.’ diyenler vardır. İşte onlara kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı çabuk görendir.” (Bakara, 2/200-2002). Ve yine Kur’an’ı Kerim’de: “Rabbenâğfirlî ve li-vâlideyye ve lil-mü’minîne yevme yekumü’l hisâb. Birahmetike yâ Erhamerrahimin.” (Ey Rabbimiz! Beni, anamı ve babamı ve bütün Mü’minleri hesap gününde bağışla. Ey Rabbim! Merhamet edenlerin merhamet edicisi, bize rahmetinle muamele eyle.) buyurulmaktadır. (İbrahim, 14/41). Hz. Peygamber (s.a.s), Allah’a O’nun en güzel isimleri (el- esmâûl- hüsnâ) ile dua etmekten hoşlanır-dı. Bir gün Enes b. Mâlik ve Resulüllah (s.a.v) birlikte otururken, namaz kılan bir adama şahit oldular. Adam namazdan sonra, “Ey Allah’ım! Hamd ancak sanadır, senden başka ilah yoktur. Gökleri ve yeri yara-tan, bol bol veren (sensin) ey Celâl ve İkram sa- hibi! Ey Hayy (ezelî ve ebedî bir hayata sahip olan) ve Kayyûm (kâinatı idare eden) senden istiyorum.” diye dua etmişti. Bunu duyan Allah Resûlü, adamın bu davranışını onaylayarak, “Şüphesiz Allah’a, kendisi ile dua edildiği zaman mutlaka ka- bul ettiği ve istenildiğinde verdiği ism-i âzam ile dua etti.” (D1495 Ebû Dâvud, Vitr, 23). Nitekim Kur’an-ı Kerim de, “En güzel isimler (el-esmâü’l-hüsnâ) Allah’ındır. O halde O’na, o güzel isimlerle dua edin.” buyurulmuştur. (A’râf, 7/180) Duanın en güzeli ise, dua ederken Peygamber Efendimizi örnek almak, O’nun öğrettiği dua adabına uyarak, O’nun dilinden dökülen cümleleri tercih ederek yalvarmaktır. Allah Resulü (s.a.v), bazı dualarında Rabbine şöyle yalvarır: “Allah’ım! Günahımı, bilgisizliğimin sonucu olarak yaptıklarımı, haddimi aşarak işlediklerimi ve benden daha iyi bildiğin bütün kusurlarımı bağışla! Allah’ım! Ciddi ve şaka yollu yaptıklarımı, yanlışlıkla ve bilerek işlediğim günahlarımı affeyle! Bütün bu kusurların bende bulunduğunu itiraf ederim. Allah’ım! Şimdiye ka-dar yaptığım ve bundan sonra yapacağım, gizledi-ğim ve açığa vurduğum, benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle! Öne geçiren sensin, geride bırakan da sensin. Ve senin her şeye gücün ye-ter.” (M6901, Müslim, Zikir, 70). “Allah’ım! Cehenneme götüren fitneden, Cehennemin azabından, zenginliğin ve fakirliğin şerrinden sana sığınırım.” (Ebu Davud,Vitr,32) “Allah’ım! Fayda vermeyen ilimden, huşu duymayan kapten, kabul olunmayan duadan, doymayan nefisten sana sığınırım.” (Müslim, Zikir, 73). “Allah’ım! Kalplerimizi birleştir. Aramızı düzelt ve bizi kurtuluş yollarına ilet. Bizi karanlıklardan aydınlığa çıkar ve büyük günahların açığından da gizlisinden de uzaklaştır.” (Ebû Dâvud, Salat, 182) “Allah’ım Günahlarımın küçüğünü büyüğünü, öncesini sonunu, açığını ve gizlisini, hepsini bağışla.” (Müslim, Salat,216) “Al- lah’ım! Seni anmak, seni şükretmek, sana güzelce kulluk etmekte bana yardım et.” (Ebu Davud, Salat, 36; Nesai, Sehv, 60) “Allah’ım! (haktan) ayrılmaktan, iki yüzlülükten ve kötü ahlaktan sana sığınırım.” (Ebu Davud, Vitr,32) “Ey kalpleri hâlden hâle çeviren Allah’ım, kalbimi dinin üzere sabit kıl.” (Tirmizi, Deavât, 124) “Allah’ım! Seni anmak, sana şükretmek, sana güzelce kulluk etmekte bana yardım et.” (Ebu Davud, Salat, 361) “Allah’ım sen affedicisin, cömertsin, affetmeyi seversin, beni de (bizi de) affet” (Tirmizi, Deavât, 89) “Allah’ım! bü-tün işlerimizin sonucunu güzel eyle, dünyada re-zil olmaktan ve ahiret azabından bizi koru.” (Ah- med b. Hanbel, el-Müsned, 4/181) “Bizi doyurup içiren ve bizi Müslümanlardan eyleyen Allah’a hamdolsun.” (Ebu Dâvud, Et’ime, 53; Tirmizi, Deavât, 56) Sevgili Peygamberimiz duayı “Âmin” diyerek bitirmeye önem verirdi. Sahabeler de Allah Resûlü’nün bu uygulamalarını devam ettiriyordu. Ebû Züheyr en-Nümeyrî, topluluk içinde bir kişi dua ettiğinde duasını “Âmin” ile bitirmesini tavsiye eder ve bunun sayfaya vurulan mühür gibi olduğunu söylerdi. Ebû Züheyr bu konuyla ilgili başından geçen bir hâdiseyi etrafındaki-lere şöyle anlatmıştı: “Bir gece Reslullah (s.a.s) ile birlikte dışarıya çıkmıştık. Devamlı ve ısrarla eden bir adamın yanına geldik. Bunun üzerine Peygam-ber (s.a.v) durup onu dinlemeye başladı ve ‘Eğer mühürlerse, kazandı’ dedi. Cemaatten birisi, ‘Ne ile mühürleyecek?’ diye sorunca, Peygamberimiz (s.a.v), Âmin ile. Eğer âmin ile mühürlerse kazan-dı.” diye cevap verdi. Bunu üzerine Peygamber Efendimize soru soran kişi, dua eden adama gidip dedi ki,’Ey filân,’âmin’ ile bitir ve müjdeye nail ol.” (D938 Ebû Dâvûd, Salât, 167-168). Bu vesile ile, bugün Cuma namazında Camilerimiz-de, hayatlarını kaybeden madenci kardeşlerimizin ruhla-rı için okunmuş olan Hatimlerin duası yapılacaktır.