Yüce Yaratıcı İlâhi mesajlarını biz kullarına ulaştırmak için kendi aramızdan bizim gibi insanlardan elçiler/aracılar seçmiş bulunmaktadır.

Yüce Yaratıcı İlâhi mesajlarını biz kullarına ulaştırmak için kendi aramızdan bizim gibi insanlardan elçiler/aracılar seçmiş bulunmaktadır. (Bakara,87-151 Hac, 75 ve diğerleri) Kur’an-ı Kerim’de bu elçilere Rasül (368 yerde) veya Nebi/70 yerde) denildiğini görüp, okumaktayız. Türkçemizde ise bu Allah elçilerine “Peygamber” demekteyiz.
Peygamber kelimesi Türkçe olmayıp  “Farsça” bir kelimedir. Dini konuşmalar sırasında çoğu kere; Peygamber veya Peygamberimiz şeklinde kullanırız. Rasül kelimesi de daha çok dini vaaz ve yazılar-da  kullanılır. Nebi kelimesi ise, Cuma ve bayram  “SALA”larında Müezzinler tarafından kullanılması dışında halk dilinde pek kullanılmaz.
TARİFLERİ:
a) Rasül: Kök olarak, “r-s-l” kökünden gönderdi, mastar olarak “irsal”den göndermek manasına gelir. Bu tarife göre “Rasül” hem Allah’tan mesaj alan Peygamber hem de getirdiği mesajın kendisine denilmektedir. Kur’an’daki anlamı ise “sözü ve mesajı taşıyan ve elçi olarak gönderilen kişi” demektir.
b) Nebi: “Haber alma, haber verme” anlamındaki “n-b-e” kökünden türemiş hem haber alan hem de haber veren anlamında bu özel elçilerin bir sıfatı olmuştur.
Geleneksel dini bilgilerimizde, Allah elçilerinin Rasül ve Nebi özellikleri/sıfatları arasında bir fark ortaya konularak, RASÜL, “kendisine başlıbaşına bir kitap ve şeriat verilen Peygamber”, NEBİ ise, kendisine kitap ve şeriat verilmeyip, kendisinden önceki Peygamberin kitap ve şeriatı üzerine hareket eden Peygamber” olduğu şeklinde bir kabul ve tarif olduğunu biliyoruz. Bu tariften hareketle de, “Her Rasül Nebidir, fakat her Nebi Rasül değildir” şeklinde bir kaide ortaya konulmuştur.
Kur’an ayetleri açısından bakıldığında bu tarif Kur’an’ın gerçeklerine uymamaktadır. Zira Kur’an-ı Kerim’de sadece Rasül olarak anılan Hz.Hüd, Salih, Lut, Şuayb, İlyas, Yunus (as) peygamberlere kitap verildiğine dair ne Kur’an’da ve nede Tefsir ve Kelam kitaplarında bir bilgi mevcut değildir. Yine Kur’an-ı Kerim’de yalnız Nebi olarak zikredilen Hz. İdris, İbrahim, İshak, Ya’kup ve Yahya (as) gibi peygamberlerden İbrahim ve İdris peygambere kitap verildiği bilinmektedir.
Kur’an-ı Kerim’de hem Rasül hem de Nebi oldukları bildirilen Hz. Nuh, İsmail, Musa, Harun, İsa, Muhammed (as)dır. Bunlardan Nuh, İsmail ve Harun Peygamberlere kitap verildiğine dair bir delil yoktur.
Yine Kur’an-ı Kerim’in geneline bakıldığında Rasül ve Nebi diye isimlendirilen Peygamberlerin ortak özellikleri dikkat çekmektedir. Hem Rasüller hem de Nebiler Allah tarafından gönderilmişlerdir. Her ikisine de vahiy gelmiştir, her ikisine de kitap verilmiştir, her ikiside müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderilmişlerdir, her ikisi de bazısı bazısından üstün tutulmuştur, her ikisinin de arzu ve isteklerine şeytan müdahil olmak istemiştir.
Peki, bu Rasül Nebi ayırımı ve “her Rasül Nebidir, her Nebi Rasül değildir” bilgisi neye dayanmaktadır? A.İbn Hambel’in Müsnedinde geçen bir hadiste; “124 bin peygamberin geldiği bunlardan 313 veya 315 tanesinin Rasül, diğerlerinin ise Nebi olduğu, ilk Nebinin de Hz. Adem olduğu” bildirilmektedir. (Müsnet-V/266)
Bu hadisin Kur’an ayetleri ile çelişmesi ve haberi vahit cinsinden olmasını dikkate alan İbnü’l-Cevzi, Alüsi, İbn Hıbban ve Ö.Nasuhi Bilmen gibi ilim adamları bu hadisi zayıf kabul ederek bu konuda kesin delil olamayacağını bildirmişlerdir.
Bu bilgiler ışığında;
a) Kur’an’a göre Rasül Nebi ayırımı yoktur. Her Rasül Nebi, her Nebi de Rasüldür.
b) Rasüllük ve Nebilik her peygamberin ortak özelliği olup, Kur’an için “hidayet, şifa, rahmet, nur, beyan, zikir” denilmesine benzer bir isimlendirmedir.
c) “Her Rasül Nebidir fakat her Nebi Rasül değildir” tarifi Kur’an’ın beyanlarına ters olduğundan yanlıştır.