Zaman penceresini açıp baktığımızda dışarıda ki manzara hep aynı manzara, değişen belki fiziki yapılar ve insanların giyim tarzları olabilir. Ancak zaman sanki bir adım bile ilerlememiş gibi. Neden mi? Ve şimdi ben soruyorum sizlere: sizler de kendinize sordunuz mu hiç bütün bu söylediklerimi? Eğer insanoğlu yapıp değil, yapmadan düşünmüş olsaydı belki onlarca hata işlenmemiş olurdu ve dünya belki daha farklı ve daha yaşanır bir mekan olurdu. Siyahın karşıtı beyazın olması kadar, iyinin karşıtı kötünün de olması vakidir. Kötüyü görüp ondan uzaklaşmak ve iyinin kıymetini bilmek en akılcı davranıştır. Ancak hiç kötüyü yola getirip, iyiliği aşılamaya çalıştınız mı? İbretlerle dolu günler yaşamaktayız. Mehmetçiğimiz bağımsızlığımıza kast etmeye çalışan terör odaklar ile savaşırken, onlara sadece manen yardımcı olmak değil, gücümüz yettiğince gönlümüz el verdiğince yardım edebiliyor isek işte bizim için en büyük onur budur. Varını veren utanmaz. Bir battaniye ya da yüz battaniye ne fark eder? Üşüyen ve harap olmuş bedenleri saracak olan kardeşlik kucağı olsun bunu kim istemez? Evet, zaman akıp gidiyor! Çıkmaza ulaşan bir yolun sonunu hiç kimse istemez. Eğer bizler kardeşliğin ve insanlığın temelini sağlam atmaz isek küçük bir depremde her şey yerle yeksan olur! Yeri gelmişken şu iki dörtlüğü sizlerle paylaşmak istedim: FANİ´DEN İKİ DÖRTLÜK Uyandığında başın değdiği an Evet, bu alemden ayrılıp göçtüğümüzde ardımızda kalan sadece bir yığın toprak. İyi isek iyilik ile anılırız. Kötü isek lanetlenip kalırız. Varlıklı iken varını paylaşırsan kardeşinle, yokluğunda mutlaka kardeşin gelir seninle. Öyleyse daha ne bekliyoruz? Vakit varken hala ne duruyoruz, Mehmetçiğimize ve Suriye´deki mağdurlara neden yardım elimizi uzatmıyoruz? Bugün ona ise yarın da sana olmayacağını kim bilebilir ki? |