1960 Darbesi sonrası cuntacıların İmralıda idam ettikleri dönemin Başbakanı Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın ardın çok şey söylendi ve çok şeyler yazıldı. O dönemlerde İmralı adasında ki idam mangasında yer alan bir askerin Sabah gazetesinde yer alan bir sohbetinde yaptığı konuşma çok manidardır.
Şimdi sizlere bu yazıyı aynen aktarıp o idam günkü Menderesin gösterdiği cesareti ve metanetliği sizlerle paylaşmak istedim. Sizleri bilmem ama ben bu yazıyı geçen yıl okuduğumda çok duygulanmıştım. Evet Sabah gazetesinde yer alan bu yazı aynen şöyle idi:
“Ben Muzaffer Erkal şu an 79 yaşındayım. 16-17 Eylül 1961’de Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve Başbakan Adnan Menderes’in idamlarına tanıklık etmiş biriyim. Yassı Ada duruşmalarına tanıklık eden 120 askerden biri idim. Duruşmalar sonrasında çıkan idam kararlarına ne kadar üzüldüğümü anlatamam. Hele, hele bu üç siyaset adamının asılmaları hala gözümün önünde! Bu idamları gördükten sonra günlerce doğru dürüst yemek yiyememiştim. Hemen her gece rüyalarıma giriyor, adeta kâbus görüyordum. Çoğu zaman yatağımdan ter kan içinde uyandığım bile oluyordu. “
Muzaffer bey bütün bu olayları anlatırken bile boğulur gibi olduğunu vurgulayan gazete yazarı onun sakinleşmesini bekleyip yeniden sorusunu yöneltmiş ve:
“Sayın Erkal devam edelim mi?”
Muzaffer Erkal kendine geldikten sonra sözlerine kaldığı yerden devam ediyor:
İmralı da mahkemeden önce tam 66 adet mezar yeri kazılmıştı. Biz Yassı adada mahkûm olan Menderes’i bir hücum bot ile İmralı’ya doğru yola koyulmuştuk. Bir gün önce İmralı da iki bakanın idamına şahit olmuş şimdi ise Başbakan Menderes’in hazin sonuna tanık olacaktık. Ancak Menderes ayakta duramayacak derecede hasta ve bitkin bir haldeydi. Görevli doktor Menderes’in ağzına ve burnuna merhemler sürüp onun diri durmasını sağlıyordu. Menderes’e “Seni İstanbul’a hastaneye götürüyoruz” diyerek hücumbota bindirdiler. Menderes yanında ki bir teğmene dönüp:
“Ne mutlu bana kurtuldum. Komutan bana bir sigara ver.” Diyip Teğmenden den bir hanımeli sigarası aldı ve derin bir nefesle sigaranın dumanını içine çekti. Bitap düşmüş vücudu ve ciğerleri bu dumanı adeta kabullenmemiş, Menderesi dakikalara öksürüğe boğmuştu. İmralı’ya varmıştık. İdam önce misafir odasında bir parça şeftali yedi. İdam edildiğinde şeftalinin suyu beyaz kefeninin üzerine aktı.” Muzaffer bey yine boğulur gibi kelimeler boğazına tıkanır gibi olmuştu. Kendini toparlayıp devam etti:
“Baş Savcı Altay Ömer Egesel, idam fermanını okuduktan sonra dalga geçer gibi: “Ya Menderes! Gördün mü nerelere kadar düştün?” dedi. Adnan Menderes’in son sözleri ise:
“Türkiye’ye 10 sene Başbakanlık yaptım. Sekiz senemi, iki senemi de dalkavuklarım. Oğlum Yüksel’in devlet tarafından okutulmasını istiyorum. Kaleminden altın damlasın. Bizim gibi olmasın…” dedi. Menderesin idamı anında 11-12 kişi vardık. İdam sonrası Menderes’in başında 45 dakika bekledik sonra cellât ipte sallanan Menderes’e doğru yaklaşıp onun rugan ayakkabılarına baktı ve: “Bu ayak kaplar benim olacak.” Dedi.
Bu yaşanmış idam olayından kısa bir bölümü sizlerle paylaştım. Ne acı verici ve ne kadar kanlar dondurucu bir olay sizleri bilmem ama ben bu yazının tamamını okuduğumda o günüm adeta kararmış gibiydi. Demokrasinin ve insanlığın yok olduğu bu acımasız darbelere ne kadar lanet yağdırsak az. İnsanlığın rafa kaldırılıp öfkeyi kana ve yok etmeye dönüştüren cuntacıların eline ne geçtiğine gelince: “KOCAAA BİR HİÇÇ!” değermiydi yapılan bu darbelerde alınan onlarca ve yüzlerce cana kıymaya? Bu darbeleri yapanlar tarihin en karanlık sayfalarında yer alıp hep lanetle anılacaklar. Bu yolda canını veren darbe şehitlerine yüce Allahtan Rahmet ve minnetle anıyor, bir daha böyle darbelere maruz kalmamayı niyaz ediyorum.