Dinimiz anne ve baba hakkına o kadar önem vermiştir ki, kişinin anne ve babası müşrik dahi olsalar yi-ne onlara iyi davranılmasını ve hizmette kusur edil- memesini tavsiye etmiştir. Hz. Ebû Bekir’in kızı (r.he) anlatıyor: “Annem müşrike olduğu halde benden bir şey istemek için geldi. Ben de Resûlullah’a (s.a.v); -Annem geldi, görüşmek istiyor, onunla görüşeyim mi? diye sordum. Resûlullah (s.a.v): -Evet, annenle görüş, buyurdu. Ancak anne ve babanın, Allah’ın emirlerine aykırı olan isteklerine uyulmaz. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmuştur: “Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa onlara itaat etme, onlarla dünya da iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak banadır. O zaman si-ze, yapmış olduklarınızı haber veririm” (Lokman süresi, 15). Sa’d ibn.Ebi Vakkas (r.a), bu ayet özellik-le benim hakkımda nazil olmuştur diyerek sebebi şöy-le açıklamıştır. “Ben anneme iyilik ve itaat eden bir evlat-tım. Ben Müslüman olunca annem bana; - Oğlum Sa’d, bu yaptığın nedir? Ya sen bu dinini bırakırsın, yahutta ben açlık grevine başlar, ölürüm. Sen de benim yüzümden; ‘Ey anasının katili’ diye ayıplanırsın, dedi. Ben de; Anneciğim, böyle yapma, iyi bil ki, ben bu dini bırakmam, dedim. Annem bu süre içinde ne yedi ne de içti. Bunun üzerine ben; -Anne, vallahi iyi bil ki, se-nin yüz canın olsa da bunlar birer birer çıksa, ben bu dinimi yine bırakmam, artık sen ister grevden vazgeç, istersen greve devam, dedim. Annem bu kesin kararımı görünce grevden vazgeçti ve ye-mek yedi.” Bunun üzerine bu ayet nazil oldu. Evet, anne ve baba kâfir de olsalar, müşrik de olsalar onlara iyilik ve ihsanda bulunmak dinî ve insanî bir görevdir. Ancak, Allah’ın emirlerine aykırı olan isteklerin yerine getirilmemesi, Kur’an ve sünnetin emridir. Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şeriflerde ifade edildiği gibi anne ve babaya iyilik yapılması da emredilmekte-dir. Ayrıca Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerifler, annenin evlat üzerindeki hakkının, babanın evlat üzerindeki hakkından daha fazla odlunu da bildirmiştir. Allah Teâlâ buyuruyor: “Biz insana, anne ve basına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü annesi onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. ( İşte bunun için) önce bana sonra da anne ve babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır.” (Lokman, 14). Ayet-i Kerime’de özellikle annenin bu fedakârlığının hatırlatılması, onun evlat üze- rindeki hakkının babadan daha çok olduğuna delâlet eder. Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: Bir adam Peygamberimize gelerek: -Ey Allah’ın Resulü, insanlar arasında iyi davranmama en çok kimdir dedi. Peygamberimiz; -Annendir, buyurdu. Adam: -Sonra kimdir? dedi. Peygamberimiz: -Annendir, buyurdu. Adam: -Sonra kimdir? dedi. Peygamberimiz: -Annendir, buyurdu. Adam: -Sonra kimdir? dedi. Peygamberimiz: - Sonra babandır, buyurdu. (Buhari, Edep, 2; Müslim, Birr, 1) İslâm alimleri, Hadis-i Şerif’te anneye iyilik ve ihsanda bulunmanın üç kere tekrar olunması, annenin evlat üzerinde babanın üç katı daha fazla hakkı oldu-ğunu ifade eder, demişlerdir. Evet, annenin hakkı da-ha fazladır. Çünkü anne, babadan daha çok zahmet çekmektedir. Karnında taşıdığı çocuğu büyüdükçe zahmeti daha çok artar. Çocuk doğunca onu emzirir, sağlıklı olarak büyümesine özen gösterir. Bu konuda hiçbir fedakârlıktan kaçınmaz ve hatta çoğu zaman gece uykusunu bile terk eder ve çocuğun hizmetini seve seve yapar. Hele hele engelli çocukların annelerinin fedakârlığını kelimelerle ifade etmek mümkün değildir. Bunun nedenle anne hakkı asla ödenemez. Peygamberimiz bu konuda şöyle buyurmuştur: “Bir çocuk anne ve babasının hakkını asla ödeyemez. Ancak onu (babasını) köle olarak bulurda satın alarak azat ederse belki ödemiş olabilir.” (Müslim, Itk, 6; Tirmizi, Birr, 8). Anne ve babasını memnun eden ve ölümlerinden sonra da onların arkasından iyilikler yapan kimse Allah’ın rızasını kazanmış olur. Bu konuda Ebû Said Malik b. Rebi’a es-Saidi (r.a) şöyle demiştir. Beni Seleme kabilesinden gelen bir adam Peygamberimize: “Ey Allah’ın Resûlü, anne ve babanın ölümlerinden sonra onlara yapabileceğim bir iyilik var mı?” diye sordu. Peygamberimiz: “Evet, onlar için Allah tan af dilemek, vasiyetlerini ve taahhütlerini yeri-ne getirmek, onlar vasıtasıyla olan yakın kimsele-ri (amca, dayı, hala, teyze) ziyaret etmek ve onla- rın dostlarına ikramda bulunmaktır.” (Ebû Davut, Edep, 129) buyurdu. Başka bir Hadis-i Şerif’te de Peygamberimiz (s.a.v); “Allah’ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah’ın dargınlığı da anne ve babanın dargınlığındadır.” (Müslim, Birr, 3) Ebû Hureyre (r.a) diyor ki: Peygamberimiz: “Yazıklar olsun olsun, yine yazıklar olsun, yine yazıklar olsun” buyurdu. Kendisine: “Kime yazıklar olsun, Ey Allah’ın Resûlü” diye soruldu. Peygamberimiz: “Anne ve babasından birinin veya her ikisinin ihtiyarlık zamanlarına yetişip de cennete giremeyene (onla-rı razı ederek cennete girmeyi hak edemeyene)” (Müslim, Birr, 3) buyurdu. Anne ve babanın rızasını kazanmak çocuklar için büyük bir bahtiyarlıktır, manevi bir kazançtır. Yaşadık-ları sürece bunun yararlarını mutlaka göreceklerdir. Çünkü anne ve babanın çocukları için gönülden yapacakları duayı Cenab-ı Hak kabul buyurur. Nitekim Peygamberimiz: “Üç dua vardır ki bunların kabul olacağında şüphe yoktur. Mazlumun (haksızlığa uğramış olan kimsenin) duası, misafirin (ikramını gördüğü kimseler için) duası ve an-ne- babanın çocuklarına olan duasıdır.” (Tirmizi, Birr, 7) buyurmuşlardır. Anne ve babanın çocukları için yapacakları dualar makbul olduğu gibi, Allah rıza-sı için anne ve babasına hizmet eden çocuklarında duaları makbul olur. Yeterki çocuklar bu hizmeti, anne ve babaya karşı yapılan iyilik ve ikramı seve seve ve mükâfatını Allah’tan umarak yapmış olsunlar. Cenab-ı Hak kendi rızası için yapılan hiçbir şeyi karşılıksız bırakmaz. Anne babaya saygılı davranmak, Allah’ın kesin bir emridir. Bu emre uymamak ise büyük günahtır. Nitekim Peygamberimiz: “Büyük günahlar; Allah’a or-tak koşmak, anne-babaya karşı gelmek, adam öl- dürmek ve yalan yere yemin etmektir.” (Buhari Ey-man, 16). “Üç şey vardır ki, bunlar ile yapılan amelin faydası olmaz. Allah’a ortak koşmak, anne ve babaya asi olmak ve savaştan kaçmaktır.” (et-Tergib ve’t-Terhib, Beyrut, 1938, c.3,s. 328 (Hadisi Tabarâni rivayet etmiştir.) Ebû Bekr (r.a)’den rivayete göre peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ bütün günahlarda dilediklerinin cezasını ahiret gününe erteler. Yalnız anne ve babaya karşı gelmenin cezası hariç. Allah Teâlâ anne ve babasına isyan edenin cezasını ölmeden önce de dünya da verir.” (et-Tergib ve’t-Terhib, Beyrut, 1969,c.3, s.331 (Hadisi Hakim ve Isbahani rivayet etmiştir.) Bu nedenlerle ve yarın kutlayacağımız “Anneler Günü” dolayısıyla burada kısaca çocukların anne ve babalarına karşı olan görevlerine işaret etmek yerin-de ve güzel olur: -Anne ve babaya karşı güler yüzlü ve tatlı dilli ol-mak. Çünkü asık surat ve sert sözler onları incitir. Bu nedenle incitici söz ve davranışlardan sakınmak -Çağırdıklarında, çok önemli bir mazeret yoksa yanlarında bulunmak -Allah’a itaatsizlik olmadıkça isteklerini yerine getirmek -Yanlarında ve yüzlerine karşı yüksek sesle konuşmamak -Yolda yürürken zaruret olmadıkça önlerine geçmemek. -Geçim sıkıntısı içerisinde iseler onlara yardım et-mek ve ihtiyaçlarını gidermek -Hastalık ve yaşlılık durumlarında hizmetlerine se-ve seve koşmak -Öldüklerinde ve daha sonra onlar için gerekli görevleri yapmak -Onları rahmetle anmak ve dua etmek -Ruhları için hayır yapmak, yoksullara, ve özellikle kimsesiz çocuklara yardım etmek -Vasiyetleri makul ise yerine getirmek -Dostlarına iyilik etmek Hülâsa anneye ve babaya her türlü ikram ve ihsanda bulunmak, onların ihtiyacı olduğu takdirde bü-tün maddi ve ihtiyaçlarını gidermek, onlara “öf” bile dememek, onlara karşı daima tatlı dilli olmak, en gü-zel tavır ve davranışlarla karşılık verip en ufak bir şekilde onları üzmemek, bıkkınlığı ifade edecek bir tavır takınmamak gerekir. Gönüllerini kıracak en küçük bir sözden bile kaçınmak, her hususta rızalarını kazanmaya çalışmak, onları kendisinden memnun etmek, yaşlandıklarında onların her türlü hizmetine koşmak, hastalık anlarında tedavi ve bakımlarını yaptırmak çocukların görevidir. Hasta veya yatalak hallerinde onların hizmetinde bulunmak cennetin kapılarını arala- yan bir davranıştır. Bu vesileyle yarın kutlayacağımız Anneler Günü’nün hayırlara vesile olmasını diler, tüm annele-rin mutluluğu için, senenin sadece bir günü değil, her günün Anneler Günü gibi olmasını temenni ederim.