Dünyanın en zor mesleği anneliktir. Bütün annelerde kadındır. Ne izni vardır, ne gecesi, ne de gündüzü... Toplumu doğuran, şekillendiren, meydana getiren onlardır. Yetiştirdikleri çocukların kişiliklerinde toplum şekillenir. Eğer anne, kız evlat yetiştiriyorsa, sorumluluğunun daha büyük olduğunu bilmelidir. Çünkü Hz. Peygamberimiz; “Her kim iki kız çocuğunu yetişkinlik çağına gelinceye kadar büyütüp terbiye ederse, kıyamet günü o kimseyle ben şöyle (parmaklarını bitiştirerek) yan yana bulunacağız” şeklindeki müjdesine ve buna benzer daha birçok büyük müjdeye kavuşmak kolay değildir.


Rabbimiz, yüreğimizi “ana yüreği” yapmasa, kalbimize bu engin şefkati koymasa, bizi büyük ecirler ve cennet vaadi ile özendirmese, hangi insan, bir başka insan için bu derece fedakârlıklara katlanır, dur durak bilmeden çalışır. Okuma yazma dahi bilmeyen bazı annelerin pırlanta gibi kızlar yetiştirdikleri hepimizce bilinmektedir. Kızların, iyi bir eş ve anne olmaları için almaları gereken eğitimleri acaba ne seviyededir? Manevi iklimleri de acaba böylesine ince ince işlendi mi? Günümüzde bazı babalar baba olmaktan, bazı annelerde anne olmaktan korkuyorlar. İyi bir baba olma yerine, iyi bir iş adamı, iyi bir anne olma yerine, iyi bir iş kadını olma yarışı başladı. Çocuklar anne şefkatinden mahrum, baba sevgisinden uzak, bakıcıların ellerinde büyümeye terk edildiler. Onlara bir anne kucağı, bir aile ortamı çok görüldü.Kadına üstün değeri veren faktörün annelik olduğunu unutanların sayısı da maalesef artmaktadır.


Çocuklar aile içinde anneye daha yakındır. Çünkü anneler, merhamet ve şefkatin beşiğidir. Babaya yapılan istekler, çoğu zaman anneler aracılığı ile duyurulur. Çocuklar anne babalarıyla konuşurken, el kol hareketleri ile seslerinin tonlarına ve davranışlarına dikkat etmelidirler. Kabalığa ve terbiyesizliğe sebebiyet verecek davranışlardan kaçınmalıdırlar. Bütün bunların yanında annelik farklı bir duygudur. Kadınların hedefi de anne olmak olmalıdır. Tarih öyle anneler yetiştirmiştir ki, fedakârlıkları yüreklerimizi dağlar. Anne yavrusuna sarılmış, enkaz altında, bebeğini kucağına almış, sırtını koca betonlara, kolonlara siper etmiş. İşte böyle bir anne, iki gün sonra enkaz altından çıkarıldığında, çocuğunu kurtarma ekiplerine teslim ettikten sonra, ruhunu teslim etmiştir. Kadın denilince, insanda uyanan ilk insani imaj anadır. Sonra, şefkattir, merhamettir, hayat arkadaşıdır, nazik bir kalptir. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, annelerin şefkati olmasaydı, bugün hiçbirimiz olmazdık.
Ana başa taç imiş, her derde ilaç imiş,
Bir evlat pir olsa da, anaya muhtaç imiş.


Hz. Peygamberimize İnsanlar içinde hürmet ve itaate en lâyık olan kimdir diye sorulduğunda, annendir. Sonra kimdir, yine annendir, sonra kimdir, yine annendir. Dördüncüde sonra kimdir, denildiğinde, babandır” buyurdular. Bu hadisi şerifte; erkeklerin kadınlara 3/l mağlup olduklarını görüyoruz. Yani 3 defa anne, bir defa baba zikrediliyor.


Günümüz dünyasında, gözden uzak tuttuğumuz bir sorun var. Oda, yaşlılarımızın durumu! Anne, baba ve çocuklardan oluşan, çekirdek aile tipi içersinde, yaşlıların yer almadığını biliyoruz. Yaşlanan insanlar çocuklarının sesini, soluğunu her an duymak istedikleri sıcak aile ortamını istiyorlar. Dilimize kolayca gelen bir söz var: “Hayat devam ediyor...” Doğru, hayat devam ediyor, ama, Duygular da.. Türk milleti, yaşlı ana babaları ile büyüklerini karşılık beklemeden, ölünceye kadar bakar. Anne babaların evlatları dururken huzur evlerinde yaşamaları millet geleneğimize aykırıdır. Özellikle analar evlatları için yanıp tutuşurlar.


Hz. Peygamber Hendek savaşından dönüyordu. Henüz evine gelmeden, bir haber geldi. Medine çarşısında, bir Yahudi, Müslüman bir kadına sarkıntılık yapar, mahrem yerlerini açarlar. Bu olayı gören Müslüman bir genç, o Yahudiyi öldürür. Diğer Yahudiler de birleşerek o Müslüman genci öldürürler. Bu olay üzerine Hz. Peygamberimiz minbere çıkar. “Hepiniz derhal Beni Kureyza´ya gidin. Öyle gitmelisiniz ki, hiç biriniz ikindi namazlarınızı kılmayın. Namusunuzun korunması için, farz olan ikindi namazını tehir edeceksiniz. Ne zaman kılacağız ya Resulallah? dediler. Allah Resülü; Beni Kureyza´ya varınca dediler. Neticede; Bir Müslüman kadının iffet ve namusu uğruna beni Kureyza Yahudileri Medine´den sürüldüler.
Bir bayrak ki yükselir Hakk katına,
Dalgalanır Türk ve İslâm adına,
Cennet müjdesi var, Cenab-ı Hakk´dan
O bayrağı taşıyan her kadına.
İslam kadınlar için bir baştır, neticedir.
Timsal Hz. Aişe, Şeyma´dır, Hatice´dir.
Kadına dil uzatmak kimin ne haddinedir,
Kadın, Resül anası, Hz. Amine´dir. (Yazarı Bilinmiyor)
Kocaman ve içten bir öpücükle “seni seviyorum anneciğim” demek ne güzeldir. Bir insanın dünyaya gelir gelmez ilk temas ettiği kişi annesidir. Çocuğun tüm sevinç ve hüznü anneye bağlı, tüm dünyası anne üzerine kuruludur. “Uslu dur yavrum, derslerini bitirmeden sokağa çıkamazsın, üstüne kalın bir şey almadan dışarı çıkma, üşütürsün” uyarıları çocuk hangi yaşta olursa olsun, annenin duyarlılığı ve alakası vardır. Anne ile bebek arasında ilginç iletişim vardır. Bebek, annesini kokusundan tanır. Dokunmasıyla hisseder. Dünyaya geldiğinde ilk temas ettiği kişi olduğundan aralarında sınırsız bir sevgi vardır. Bu sevgi annede şefkate dönüşür. Canı pahasına onu korur. Diğer canlılarda dahi annelik duygusu aynıdır. Vahşi bir hayvan dahi olsa, yavrusunu her tehlikeden korur. Anneler doğum sancısı çekmeseydi, çocuklar dünyaya gelmeye yol bulamazlardı. Ebe kadında sancı görmezse, sancı lazım. Sancı çocuğa yol olur, der. Dert çekmeyenler olgunlaşamazlar.
Damat olan her delikanlı, gelin olan her genç kız annesinin yüreğini kuş gibi uçurur. Evlatları düşünmek annelerin gıdasıdır. Yemez yedirirler, giymez giydirirler. Bütün bu çilelerle onlar yorulmaz. Çocuğunun bakım ve zahmeti yormaz anaları. Onları hayatın acı ve ızdırapları yorar. Evlatların saygısızlığı, başarısızlığı, onların acıları anaları kahreder. Bu kervanda yol alırken, birde bakar ki yolun sonu görünür. Elden ayaktan düşüp, göçüp giderler.
Annenin ölümü, yas günüdür. Çocuğun bundan sonra, hayat yoluna annesiz devam etmesi gerekecektir. Annesiz yaşamak en kötü yalnızlıktır. Hayat anne varken ne kadar tatlı ve kolay ise, onun yokluğunda o kadar acı ve zordur. Çünkü bir zamanlar hiçbir menfaat beklemeden her derde koşan, her acıyı ve sevinci paylaşan, fedakâr yoktur artık...


Anne konulu her roman, şiir, öykü ve diğer edebi türlerin, türkülerin notalarında uçuşan analar; bir hasret duygusu halinde siner benliğimize. Annelerimizin ömrünü uzatacak tek şey sevgidir. Hayatın cilvesi böyledir. Anneler, canı gibi sevdiği yavrusunu elleriyle bir başkasına teslim eder. Onları evlendirirler. Çünkü kendiside bu yoldan geçmiştir. Gayesi yine evladının mutluluğudur. Annelerimize babalarımıza hayırlı, sağlıklı ve mutlu ömürler temenni edelim. Onları evlatlarından memnun ve hoşnut olarak yaşatalım. Onların beddualarını almayalım, hayır dualarını alalım. Yarın kutlanacak olan anneleri gününü de bu vesileyle değerlendirelim. Evlatlara da zaten bu yakışır.