"Kurban", Arapça "krb" kökünden türemiş bir isim. "Krb" kökü ise "yaklaşmak, yakınlaşmak" anlamına gelmektedir. Akraba sözü de aynı kökenden gelir. Yani akraba olduğumuz kişiler bu dünyada bize soyca en yakın olan kimselerdir. Kurban ile Allah´a yaklaşmayı fırsat bilen biz müslümanlar akraba ile de Allah´a yaklaşılabileceği gerçeğini hala daha idrak edebilmiş değil. Oysa aynı şey bunlar. Cemil Meriç´e bakarsak onun perspektifi pergeli daha açık hale getirir. Der ki, “Bizler ki aynı kitaba baş eğmiş insanlarız. Bizden ala akraba mı olur?”


Cuma namazlarına giden erkekler yıllarca her hafta duyar hutbe sonunda söylene söylene adeta ezberlediğimiz şu ayeti; “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. (Kur´an Meali; Nahl-90)

 Etrafıma baktığımda gördüğüm şeyler hiçte bu ayetin emrettiği bir eyleyişte değil. Toplum olarak akrabalar arasında husumet, çekememezlik, kıskançlık, dedikodu, laf taşımak sonucu uzun süren küslükler ve kavgalar hiç eksik olmuyor. 

Oysa günümüzde ki bir çok müslüman kendisiyle yakınlık kurulup yardım edilmesi emredilen kişilere karşı en ufak şeylerde bile araya soğukluk girmesine aldırış etmeden egoist bir tavırla kendi haklılığını iddia ederek cedelleşmekte ve hazin sonunu kendisine süratle hazırlamakta. 

Her ortamda övünerek rehberimiz, kılavuzumuz dediğimiz Peygamber Efendimiz de “Allah´a ve Ahiret gününe iman eden kimse akrabasını gözetsin” [1] “Hısım ve akraba ile ilgiyi kesenler Cennet´e giremez”[2] buyurmuştur. Bu ne büyük tehdit böyle ! Tabi Resulallahın (sav) kılavuzluğu hep sözde kaldığı gibi yine işimize gelmeyen tavsiyelerini kulak ardı ediyoruz maalesef.

Yine bu konuda Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), “Karşılık olsun diye yakınlarını ziyaret eden kimse gerçekten görüp gözeten değildir. Asıl ziyaretçi, kendisinden ilişki kesildiği halde ilişkisini kesmeyip sürdüren kimsedir.”[3] buyurmuştur.

Evet asıl mesele seninle irtibatı kesmiş olan akraban ile buna rağmen ilişkini kesmemendir. Ben´liğinin üzerine basman ve içinde, damarlarında dolaşan İblis´in fısıltılarına kulak tıkamandır. Lakin bu konuda kadınların çok fazla zaafiyetini müşahaade ettim hep. Kadınlara bir bakıyorsunuz ki, baldız gelin ile, eltiler birbiriyle husumet içindeler. Kaynana / gelin husumetlerini söylemeye hiç gerek bile yok. Yengeler yeğenleri ile, kuzenler  diğer kuzenleri ile kavgalı ve birbirinin kuyusunu kazma gayreti içindeler. Oysa her daim birbirine muhtaç bu insanların bu kadar çok husumeti sinelerinde saklaması hem onlara hem de çoluk çcouklarına ağır bir yük. 

Akrabalarımıza hatta bütün insanlara karşı maddi ve manevi her çeşit yardımda bulunmak güler yüz göstermek, tatlı dil kullanmak dini ve ahlaki bir görevimizdir.

Allah Kur´anda, şöyle buyuruyor:

Allah´tan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının" [4]

"Onlar ki Allah´ın gözetilmesini emrettiği hakları gözetirler (akrabalık bağlarını devam ettirirler ve iyilikte bulunurlar); Rablerine saygı beslerler ve kötü hesaptan korkarlar..." [5]

[1] Riyazü´s-Salihin Trc.C.1,S.348-H.no:312

[2] Riyazü´s-Salihin Trc.C.1,S.370-H.no:338

[3] Hadislerle İslam (Tergib ve Terhib Trc.) C.1, S.155-H.no:22

[4] Nisâ; 4/I

[5] Ra´d; 13/21, 25