Üniversiteli Özgecan Aslanın katledilmesinin ardından idam cezasının geri getirilmesi ile ilgili tartışmalar yeniden alevlendi.
İdam cezası konusuna gelmeden önce bu olayla ilgili sosyal medyada okuduğum ve milyonlarca insanın duygularına tercüman olan bir yorumu sizlerle paylaşmak istiyorum. Ben, öndeki kadın tedirgin olmasın diye yanından hızlıca yürüyüp önüne geçiyorum, sen nasıl bir kıza tecavüz edersin
Evet, bu ülkede ahlak sahibi erkekler, kadınlar tedirgin dahi olmasın, kendini güvende hissetsin diye kaldırımda yürürken, otobüste ya da herhangi bir yerde sıra beklerken aynı hassasiyeti taşıyor. Gece tenha bir yolda bir bayanla karşılaşınca, olabilecek en uzak mesafeden yürüyerek, benden size bir zarar gelmez mesajı vermeye çalışıyor. Yardıma ihtiyaç duyan bir bayana, yardım teklif ederken bile, yine mesafeli ve temastan kaçınarak yardım teklif ediyor. Bu yazıyı yazarken bile kadın, bayan ya da kız sözcüklerinden hangisini kullansam da kırıcı olmasam diye düşünüyorum. Aslında bu davranışlara bile gerek olmamalı O da ayrı bir mesele. Hayatının baharında bir kıza bu vahşeti reva gören, insan suratlı yaratığı çözmekte zorlanıyoruz bu sebeple.
Nasıl yaparsın bunu? Akıl almıyor.
Saydığım bu hassasiyetlerin inançlar ya da genel ahlak kurallarına dayanarak gösterilmesi fark etmez. Çünkü bu iki sebebin kaynağı aynıdır; Yaradılış
Yaradılıştan gelen başka davranışlarımızda var tabi. Örneğin kin dediğimiz olguda yaradılışımızın bir parçası. Ve bu tür suçları işleyenlere duyduğumuz nefretin çıkış noktası, en kuvvetli duygularımızdan, ADALET
İnsanların yazdığı hukuk yaptırımları, yaradılıştan gelen adalet kavramını karşılamaz ise, toplumun ve bireyin vicdanını rahatlatacak bir sonuca ulaşmaz. Adalet, eşitlik veya özgürlük de değildir, karıştırmamak lazım.
İdam veya farklı bir ceza, ne olursa olsun insanların yazdığı kanunlar arasından kaldırsanız bile bu sadece kâğıt üzerinde bir işlemden öteye gitmez. Eğer gereken cezayı kanunlar vermez ise, adalet arayışı bireyleri ceza verici konuma getirir. Sonrasında ise daha çok ölümden başka bir şey gelmez. Geçmişte ve hatta günümüzde devam eden kan davalarının açıklamamsı da budur. İdam, yani ölüm cezası bu kan davalarında, ilk öldürme olayında uygulanan bir ceza olsa, sonradan ölebilecek birçok insanın hayatını kurtaran bir uygulama özelliği kazanırdı. Yani, bazen idam etmeyeyim derken, çok daha fazla insanı canından edebilir kanunlar.
Bazı kesimlere göre çağdışı bir uygulama idam.
İnsan canına kıymak modern dünyaya uymuyor. Zaten bu modern dünyaya da bir şey uyduramama gibi bir sıkıntımız var. Ama söz konusu dünyanın dört bir yanında ölen masumlar olunca, modern dünyaya uyup uymaması konusunda bir tartışma olmuyor. Yaşamını yitiren gencecik bir insanın ailesine, hukuktan kanundan, bahsederek anlayış göstermesini de isteyemezsiniz. Kanunlar gerçek adaleti sağlamaz ise ne işe yarar.
Bu olayda toplum vicdanını rahatlatacak ceza idam mıdır bilemem. Şu veya bu ceza olmalıdır diyecek kadar âlimde, hukukçuda değilim. Ancak Amerikada, siyahi gencin öldürülmesinden sonra meşhur olan slogan tüm hukuk sistemlerinde olması gerekeni özetliyor bence
ADALET YOKSA BARIŞTA YOK, HUZURDA YOK