Gıybetin menşei, hased denen çekememezlik hastalığı ile gadab ve hiddettir. İnsanoğlu çekemediği veya kızdığı bir kimseye bir şey yapamayınca, onu gözden düşürmek ve kötülemek için her türlü kusurlarını araştırır, fırsat buldukça onu meclislerde teşhir eder, bütün kusurlarını sayar durur. İşte bu kabil hare-ket, gıybet edilenden ziyade çekiştirenin kötülüğüne delalet eder. Bu gibi adamlara kimsenin güveni olmaz, dünya ve ahiretleri perişan olurlar.
"Sabr"ı tercih etmek en selametli tavırdır. Bir Hadiste: "Fakirlik günün için ırzından karzda bulun" buyrulmuştur. Bunun manası: "Seni ayıplamak, zem metmek suretiyle gıybet eden kimseye hemen mu kabele etmeye, hakkını dünyada almaya kalkma. Karzda bulun (yani ödünç ver), onu fakir olacağın kıyamet gününde alırsın" demektir. Yani bağışlama tavsiye edilmektedir.
GIYBET NE KADAR PİS BİR ŞEYDİR
Hz. Âişe (radıyallahuanhâ) anlatıyor: "Ey Allah`ın Resûlü, sana Safiyye`deki şu şu hal yeter!" demiş-tim. (Bundan memnun kalmadı ve): "Öyle bir kelime sarfettin ki, eğer o denize karıştırılsaydı (denizin suyuna galebe çalıp) ifsad edecekti" buyurdu.
Hz. Âişe ilaveten der ki: "Ben Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)`a bir insanın (tahkir maksadıyla) taklidini yapmıştım. Bana hemen şunu söy- ledi: "Ben bir başkasını (kusuru sebebiyle söz ve fiille) taklid etmem. Hatta (buna mukabil) bana, şu şu kadar (pek çok dünyalık) verilse bile!" [EbûDâ-vud, Edeb 40, (4875); Tirmizî, Sıatu`l-Kıyame 52, (2503, 2504).]
GIYBET EDENİN AHİRETTEKİ DURUMU
Hz. Enes (radıyallahuanh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Mîrac Gecesinde, bakır tırnakları olan bir kavme uğradım. Bunlarla yüzlerini (ve göğüslerini) tırmalıyorlardı. "Ey Cebrâil! Bunlar da kim?" diye sordum: "Bunlar, dedi, insanların etlerini yiyenler ve ırzlarını (şereflerini) payimal edenlerdir." [EbûDâvud, Edeb 40 (4878, 4879).
Müstevred (radıyallahuanh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim bir Müslüman (gıybet ve şerefini payimal etmek)ı sebebiyle tek lokma dahi yese, Allah ona mutlaka onun mislini cehennemden tattıracaktır. Kime de müslüman bir kimse (ye yaptığı iftira, gıybet gibi bir) sebeple (mükâfaat olarak) bir elbise giydiril-se, Allah Teâla Hazretleri mutlaka, onun bir misli-ni cehennemden ona giydirecektir.
GIYBET EDENE ENGEL OLMAK
Muaz İbnu Esed el-Cühenî (radıyallahuanh) anla-tıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyur-dular ki: "Kim bir mü`mini bir münafığa (gıybetçi- ye) karşı himaye ederse, Allah da onun için, Kıya-met günü, etini cehennem ateşinden koruyacak bir melek gönderir. Kim de müslümana kötülenmesini dileyerek bir iftira atarsa, Allah onu, kıyamet günü, cehennem köprülerinden birinin üs- tünde, söylediğinin (günahından paklanıp) çıkıncaya kadar hapseder." [EbûDâvud,Edeb 41, (4883)]
Müslüman öyle kimsedir ki insanlara iftira yerine gördüğü bir aybı bile gizlemeye çalışır. Bu da büyük bir erdem işidir. Onun için Mevlana: İnsanların ayıplarını örtmede gece gibi ol! tavsiyesinde bulunmuştur. O halde birine bir iftira atarak elimize ne geçer. Bu tip hastalıklardan uzak durmak lazımdır.
Tâbiîn âlimlerinden Hasan Basrî, Kendisinin gıy- betini yapan birine bir tabak hurma göndermiş ve işittiğime göre amelinden bir miktar bana hediye etmişsin, ben de hurma göndererek karşılık verdim, hediyemi kabul et demiştir. Bu itibarla aklını kullanan, ayet ve hadisleri iyice düşünen, ahrete îman eden müslüman, gıybet belasından kendisini korumalıdır. (Gazali, İhya-u Ulumud-Din, III, .343. Çeviri Ahmet Serdaroğlu, Bedir Yayınları, İstanbul...)
Şeyh Sadi-i Şirazî anlatıyor. Kendisi çocukken ge-ce ibadetine heveslenir, namaz kılar, Allah`a dua edermiş. Bir gün herkesin uyuduğu saatlerde Kur`an okurken uyanık olan babasına:
-Neden geceyi uykuyla geçiriyor, kalkıp iki rekat namaz kılmıyorlar? demiş. Babası:
-Uyanık kalıp başkalarını çekiştireceğine keşke sen de uyusaydın, diye çıkışmış.
Gıybet hastalığını, çok ciddi bir virüs olarak algılamamız lazımdır.
Gıybet söz mikrobudur, yarayı iyileştirmez derinleştirir.
Herkesin içine işlemiş, bütün organlarına ulaşmış bir kanser gibi, Müslümanların ve tüm insanların birlik ve beraberliğini, birbirine güvenlerini tehdit eden çok ciddi bir hastalıktır.
Caferi Sadık Hazretleri Kuranı Kerim okumadan önce yapılan istiazenin hakikatini şöyle izah buyurmuştur: Gerçek istiaze, Kuran kıraatine tazim olmak üzere ağzı yalan, gıybet ve iftiradan temizlemektir. (Bursevi Ruhul Beyan X,515- Nahl S. 100)
Hz. Ayşe (R.A.) annemizi şu ikazı da ne kadar ibretlidir: Ne tuhaftır ki insan müslüman kardeşi için sarfettiği çirkin sözden dolayı değil de, yediği helal lokmadan dolayı ağzını yıkar. (Ahmed b. Hanbel ez-zühd, II,59)
Hz. Mevlananın şu sözü de ne kadar ibretlidir: Duydum ki gıybetimi yapmışsın, yüzüme söylemekten kaçmışsın. Benim gibi bir acizden korkmuş Allahtan korkmamışsın.
Peki nasıl korunacağız. Nasıl yapacağız da böyle bir duruma düşmeyeceğiz. Tavsiyeyi Kitabımızdan alalım. Kuran-ı Kerimde şöyle buyruluyor. Boş sözü işittikleri vakit ondan yüz çevirirler ve Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz de size. Selam olsun size (bizden size zarar gelmez). Biz cahilleri istemeyiz derler. (Kasas, 28/55)
Demek ki, boş bir söz duyduğumuz zaman, ondan yüz çevireceğiz. Şeytan bize vesvese verse de bu durum çok hoşumuza gitse de hemen yüz çevireceğiz. Gıybet ortamında bulunmayacağız. Bulunmayacağız ki, yarın mahşer gününde kul hakkı ile karşılaş- mayalım. Bir diğer tavsiyeyi Efendimizden öğrenelim. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor: "Allah`a ve âhiret gününe inanan, ya hayır söylesin ya da sussun." (Buhârî, Edeb 31).