Bazı maçlar vardır neresinden bakarsanız bakın söyleyecek kelime bulamazsınız. Altay deplasmanı da bu maçlardan biriydi.
Ligde Afyon’dan sonra düşecek 2.takım olması yönünde kesin gözle bakılan Ege ekibi bizi mağlup ederek adeta hayata tutundu.
Biz ise maalesef 9 haftadır kazanamama geleneğini sürdürdük. Kesin kazanırız umudu ile sahaya çıktığımız maçta maçın ilk 10 dakikasında kaçırdığımız 2 net pozisyon ile kendi ipimizi çekmiş olduk. Ardından bir cesaret duygusuna kapılan rakipte ayağa paslar ile ağırlığını koymaya başladı. Maçın ilk golü ise evlere şenlikti. 6 pas yaparak atak yapan, ardından ince dokunuş ile öne geçen Altay daha da fazla gelmeye başladı. Yediğimiz peş peşe goller ile hem biz hem rakip şoka girdi ama soyunma odasına avantajlı giren Siyah Beyazlılar olurken, bizde ise hala umut vardı.
2. yarı teknik heyet 3 doğru değişiklik yaptı. Bu andan itibaren oyunda rakip yer alana yıkıldı. Erken atılacak gol ile de skoru lehimize döndürme çabası içindeyken, gol geldik. Ardından 2’ncisi. Oyun bu dakikadan sonra doldur boşalta döndü. Biz yüklendik, kaçırdık. Altay ise yerden kalkmamaya başladı. 43 yaşındaki Murat Uluç 2 stoperimizi 80 dakika esir alırken, 37 yaşındaki Ceyhun ise orta sahada bütün atakları karşıladı. İkili mücadelenin çoğunu kazandı. Kısaca her şey baştan lehimize iken, rüzgar tersine döndü.
Kaybedince dillere düştük. Bir yanda yemek çıkmayan, ne olacağı yönünde bir belirsizlik yaşayan 111 yıllık Altay, bir tarafta yediği önünde yemediği ardında olan 5 yıldızlı tesiste yaşayan bizim İnegölspor ama futbol mücadelesi herkese adaletliydi ve daha çok isteyen, yakaladığını atan takıma hakkını vermiş oldu. Aslında en acısı ise ligde misafir gözüyle bakılan Altay seyircisinin maç sonu İnegöl kümeye bağırmaları oldu. Verdiğimiz malzeme maalesef bu.
Kalan 3 maçın bizim için neler ifade ettiğini kimseye anlatmaya da gerek yok. Zaten 14 haftada 12 puan toplayan bir takım 270 dakikada neler yapabilir ki, bekleyip görmekten başka da çare yok zaten…