Peygamberimiz (s.a.v), huzuru mahşerde hiçbir gölgenin olmadığı o dehşetli günde yedi sınıf insanın Allah’ın özel koruması altında olduğuna dikkat çekmektedir.

Bunların başında adil yöneticilerden sonra kalbi mescidlere bağlı Müslümanlar ve  Rabbine kulluk ederek tertemiz bir hayat içinde yetişen gençler gelmektedir. 1- (Buhari, Ezan 36, Zekat 16, Rikak 24)

Şanlı tarihine, milli ve manevi değerlerine bağlı olarak yetişen gençler, aynı zamanda camilerin de neşesidirler. İman ve ibadet neşvesiyle yetişen gençler, gençlik dönemlerini sıkıntısız ve problemsiz geçi-rirler. Gençlik dönemini problemsiz geçirebilmek için de onlara çocukluk döneminde gerekli temel dini eğitimin verilmesi ve gençlere ibadet alışkanlığının kazandırılması gerekmektedir. Gençlerin imanlı yetişti- rilmesi İslâm’ın geleceği açısından da çok önemlidir. Bu sebeple olmalıdır ki Peygamber Efendimiz (sav): “Çocuklarınıza, onlar yedi yaşına geldiklerinde namaz kılmayı emredin.” buyurmuştur. 2- (Ebu Da-vud, Salat, 26; Ahmed b. Hanbel, II, 180, 187.)

Çocuklara yedi yaşlarında iken namaz kılmayı emretmekten maksat, namazı ve diğer ibadetleri öğretmek ve onları gençlik dönemlerine hazırlamaktır. Namaz kılan ve camide cemaate iştirak eden, oruç tutan ve diğer ibadetlerini özenle yerine getiren gençler; yalan, gıybet, iftira, hile, aldatma, içki, kumar, uyuşturucu, fuhuş ve hırsızlık gibi günahlardan ve suç teşkil davranışlardan uzak dururlar: Nitekim Yüce Allah Kuran-ı Kerim’de: “(Resulüm!) Sana vahyedi-len Kitab’ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı an-mak elbetteki ibadetlerin en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.” buyurmaktadır. 3- (Ankebut, 29/45)

Camide cemaatle namaz kılmak, İslâm’ın sembo-lü ve şiarıdır.  İbadet hayatının merkezinde namaz, dini ve sosyal hayatın merkezinde ise camiler bulunmaktadır. Bu nedenle Peygamberimiz (s.a.v), camide  cemaatle namaz kılmayı teşvik ederek, “Cemaatle kılınan namazın tek başına kılınan namazdan yir-mi beş yada yirmi yedi derece daha faziletli” oldu-ğunu bildirmiştir. 4-(Buhari,Ezan,30; Müslim, Mesac- id, 42)

Demek ki namaz kılmaktan maksat Allah’ı anmak-tır. Allah’ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah’ı düşünerek namaz kılmak, insan ruhunu etkiler, onu iyi- liklere yöneltir, ahlâkını düzeltir ve kötülüklerden de uzaklaştırır. 5-(Ateş, Süleyman, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, VI, 516) Bu nedenlerle namazlarımızı topluca cemaatle eda ettiğimiz camiler, yeryüzünün biri- cik huzur yuvalarıdır. Camilerde Allah anılacak ki, kalpler huzur bulsun. Çünkü Kur’an’ında Cenab-ı Hakk; “Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bu-lur” buyurmaktadır. 6- (Ra’d,13/28)

 

 Üç kıtaya hükmeden ecdadımız, o devirde sade-ce cami kültürü ile yetişmişti. Orası aynı zamanda, edep ve terbiye ocağı, ilim ve irfan dergahı, için ve dışın temizlendiği yerdir. İbadet etmek isteyen herke-sin en kolay girebileceği, her güzel telkine bağrını açan mekân camidir. Hz. Peygamberimizden, günümüze kadar, camiler, sadece ibadet yeri olarak değil, en önemli kararların verildiği, istişare meclislerinin toplandığı yerler olarak da kullanılmıştır.

Sevgili Peygamberimiz, insanlığa sevgi ve kardeşliği buralardan öğretmiştir. En güzel hutbelerini “minber”den okumuştur. Camilerde, kimsenin kimse-ye üstünlüğü yoktur. Zenginle fakir aynı hizada, amir-le memur aynı huzurda buluşurlar. Orada herkes tek olan Allah’a yönelerek, ondan ister. Orada yapılan ibadetler, yalnız başına yapılan ibadetlerden daha çok sevap ve fazilet kazandırır. Allah Resulü (s.a.v), hayatı boyunca cemaate namaz kıldırmış, hastalandığında ise on yedi vakit cemaate katılarak Hz. Ebu Bekir (r.a)’in arkasında namaz kılmıştır. Ezanların minarelerden semaya yükseldiği, cuma ve bayram namazları başta olmak üzere günde beş vakit namaz ve teravih namazlarının  cemaatle  eda edildiği bu camiler, Allah’a en  sevimli mekanlardır.  Çünkü Hz. Peygamberimiz (s.a.v) bir hadislerinde; “Allah’ın en çok sevdiği ve hoşlandığı yerler mescitlerdir”  buyurmuştur. 7- (Müslim, Mesacid,288)

 

Asr-ı Saadet’te Müslümanların hayatı cami çerçe-vesinde şekillenmiştir. Bu yüzden Hz. Peygamber (s.a.v)’in Medine’de en çok değer verdiği hususların başında inananların mescide devam etmeleri gelmekteydi. Gözü mescidde herkesi arardı. Buna önem verirdi, çünkü müminlerin sorunlarıyla ilgilenirdi. Cemaatten birini mescitte göremediği zaman neden gelmediğini sorardı. Bir hastalığı veya bir sorunu nede- niyle gelmediğini öğrendiğinde, onu evinde ziyaret eder, yardımcı olmaya çalışırdı. Bunun yanında ashabına söylemek istediklerini minbere çıkarak söyler, ve onlara nasihatlerde bulunurdu. Çünkü camiler sadece namazları eda etmek için toplanılan yerler değil, müminlerin birbirlerinin sorunlarını öğrendikleri ve bu sorunlarını öğrendikleri ve sorunları aşmak için dayanıştıkları yerdir.

Camiler, İslâm’ın öğretilip yaşatıldığı, bize ruh ve-ren, bizi diri ve canlı tutan, bizi tanıştırıp kaynaştıran, bilgimizi ve kardeşliğimizi pekiştiren mekanlardır. Tarih şahittir ki; yeryüzünde mabetsiz bir toplum yaşamamış ve mabetsiz bir şehir kurulmamıştır. Anadolu’nun İslâmlaşma-sında, milli ve dini kültürün yayılmasında, en büyük rolü camiler oynamıştır. Bu gün dahi bazı bölgelerimizde; damadın gerdek odasına, delikanlıların asker ocağına, hacıların hac yolculuğuna uğurlanışları hep camilerden olmaktadır. 

İslam dini gençliğe ve gençlerin imanlı, ibadetli ve ahlaklı  yetişmesine çok büyük önem vermiştir. Çün-kü  gençler, bir milletin geleceğinin teminatıdır. Bugü-nün gençleri yarının büyükleri demektir.  Gençlerini iyi yetiştiren milletlerin geleceği daima aydınlık olmuştur. Nitekim Bizans’ı yıkan, çağ açıp çağ kapayan Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettiğinde 21 yaşında bir genç değil miydi? Bu örnek, gençlerini iyi yetiştiren bir milletin geleceğinin daima aydınlık olacağını bize göstermektedir. Bugün her tarafı kan ve gözyaşıyla sulanmış yeryüzü toprakları bu acı verici çehresinden ancak iman bilincine ulaşmış, gönlü mescidlere bağlı gençler ve Müslümanlar sayesinde kurtulacaktır

Netice olarak diyebiliriz ki, insan hayatında gençlik çok önemlidir. Çünkü insan, hayatını çoğunlukla bu dönemde öğrendiği bilgiler vasıtasıyla yönlendirir. İşte bu yüzden gençlik, çok kritik ve hassas bir dönemdir. Bu dönemin ihmal edilmesi ve iyi değerlendi- rilmemesi daha sonraki dönemlerin sıkıntılı geçmesi-ne sebep olabilir. Gençler, bir milletin geleceğini şekillendirmektedirler. Geleceğinin aydınlık olmasını isteyen, gençlerini iyi yetiştirmek zorundadır. Dolayısıyla Sevgili Peygamberimizin tavsiyeleri doğrultusunda gençlerimize ibadet alışkanlığı kazandırmalı- yız ve iyi bir din eğitimi vererek onları  yetiştirmeliyiz. Çünkü gençlik, temiz bir toplum ve sağlıklı bir  millet hayatının teminatıdır.

Ne mutlu, gençliğini hayırlı ve faydalı bir şekil-de Rabb’ine ibadetle geçirenlere….