Ülkemizde İslami hayat denilince dini cemaatlerin varlığı inkar edilemez bir gerçektir. Toplum hayatını sosyal bir olay olarak etkileyen “Cemaatçilik” ülkemizin ekonomik kalkınması ve nüfüsun artması ile doğrudan alakalıdır. Yine sosyal bir gerçek olan göç olayını da cemaatlerin oluşumundaki etkinliği inkar edilemez.

Ülkemizde İslami hayat denilince dini cemaatlerin varlığı inkar edilemez bir gerçektir. Toplum hayatını sosyal bir olay olarak etkileyen “Cemaatçilik” ülkemizin ekonomik kalkınması ve nüfüsun artması ile doğrudan alakalıdır. Yine sosyal bir gerçek olan göç olayını da cemaatlerin oluşumundaki etkinliği inkar edilemez.

Düz mantıkla baktığımızda, kitlelere sahip olunması adına dini cemaatlerin, grupların bir hayli faydalı olduğundan da bahsedilebilir. Kültürel faaliyetler, sosyal yardımlaşma ve dayanışma özellikle tabii afetlerde hem yurt içi hem de yurt dışı yardımların toplanıp dağıtılması bağlamında cemaatler bir sivil toplum duyarlılığı içinde çalışırlarsa devletin yükünü de paylaşmış olurlar.

Cemaatler, dini gruplar, faaliyetlerini yalnız kendi mensuplarına, aidiyet bağı ile kendilerine bağlı olanlara yönelik yapıp, kendilerinden olmayanları dışlamaları, onların dertleri ile ilgilenmemeleri, İslam kardeşliği adına son derece zararlı bir olaydır. Her cemaat kendisini bir takım meziyetlerle övebilir, kendilerinin daha iyi hizmet ettiklerini iddia edebilir. Ama bun söylerken Kur’an’ın ve sahih sünnetin hudutları içinde yapmak mecburiyetindedir.

Eğer; “Biz en üstünüz, Allah ve Rasülünün yanında/katında bizden daha iyi Müslüman yoktur, bizim hizmetlerimiz başkalarının hizmetlerinden daha mübarektir. Biz Allah’ın seçkin ve seçilmiş kullarıyız” vs. hakkı olmadığı halde bu şekilde övünmeler yaparsa, bu dinde “Haksız rekabet” yapmak olur ki dinen haramdır. Çünkü İslam’da üstünlük yalnız TAKVA’da (Dini sorumluluklarını en iyi kim yerine getiriyorsa onda)dır. (Hucurat 13)

Bu cümleden olarak geçen hafta sosyal paylaşım sitesinde bir cemaate mensup bir kişi  tarafından  bütün insanlara açık bir şekilde bir yazı paylaşıldı. Yazıyı aşağıda dikkatlerinize arz ediyorum..

Dikkat edilirse burada bir cemaat liderinin yazmış olduğu bir “Elif cüz’ü” (Kur’an alfabesi) nin din adına ne kadar abartılı olarak övülüp methedildiği görünmektedir. Paylaşan cemaat mensubu kişi “Bu Elif kitabını/alfabesini okuyanların ‘İMANI’NIN VE NİKAHININ SAHİH’ yani makbul ve doğru olduğu-nu” söylüyor. Diğer izahlarda bir o kadar saçma ve İslam dini açısından yanlış ve abartılı olmasına rağmen, “İMAN VE NİKAH” konusunda söylenen kadar tehlikeli değildir.

Belli ki bu cemaat, bu kabil haddi aşan, diğer İslami grup ve cemaatleri, hatta Kur’an okumayı başka “Elif cüzlerinden” ve başka hocalardan öğrenen Müslümanları dışlayan, aşağılayan üslup ve söylemleri kendi aralarında sürekli yapmaktadırlar.

Bu kabil cemaati aşıp topluma mal olan propagandalar  Müslümanların birlik ve beraberliklerini, İs-lam kardeşliğini haksız bir rekabetle bölen parçala- yan davranışlardır. İslam’ın “Ümmetin birliği” ilkesine aykırıdır ve HARAMDIR. Bu grupçuluk ve cemaatçilik anlayışı artık soysal medyada yüz binlerce kişilere paylaştırılıyorsa, çok tehlikeli bir konuma gelmiş demektir.

TAVSİYE: Cemaat içinde bir fanatik, böyle övünme ve kendilerini üstün görme usul ve üslubunu benimsemiş olabilir. Cemaatin önde gelen yetkilileri, hem kendi içlerinde hem de kamuya açıklama yaparak bu görüşlerin münferit, kişilere mahsus, maksadını aşan ifadeler olduğunu açıklamalıdırlar. Yoksa İslam birliği adına hepsi sorumlu ve vebal altındadırlar..

Şu ayet İslam’ın birlik mesajını ne kadar muhteşem bir şekilde açıklamaktadır;

“Şüphesiz bu din tek bir din olarak sizin dininizdir. Ben de Rabbinizim. Öyle ise bana karşı gelmekten sakının… Din işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Her grup kendinde bulunan (bulunduğunu iddia ettiği) ile sevinmekte/övünmektedir…” (Mü’min Suresi  52-53)