Ailemiz,hayat boyu sahip olacağımız ahlak, akıl ve şuurun temellerinin atıldığı, ruhlarımızın manevi değerlerle beslendiği sıcacık yuvamızdır. Ailede ibadetin tadına varırız; kardeşliğin anlamını, anne babalığın şerefini, evlat olmanın güvenini keşfederiz. Ailede kendimize, yakınlarımıza ve bütün dünyaya bir anlam biçeriz. Aile boyu paylaşmayı, geçinmeyi, sıkıntıyı hep birlikte göğüsleyip mutluluğu hep beraber yaşamayı öğreniriz. Aile, çocuklara güzel ahlakın aşılandığı yerdir.

Efendimiz (s.a.s) bir Hadisinde: “Bir baba çocuğuna güzel ahlaktan daha değerli bir bağışta bulunmaz.” (Tirmizi,Birr,33) buyurmaktadır.

Veda Hutbesinde ise: “Ey insanlar kadın ve çocuklarınız Allah’ın sizlere verdiği birer emanettir” buyurdular. Haya ve edep çocuklara verilebilecek en güzel değerlerdir. Sevgi, saygı, kanaat, sadakat, paylaşma, dayanışma gibi tüm güzel duygular aile ortamında paylaşılır. Bu bakımdan anne ve baba, sorumluluklarına uygun hareket etmeli ve çocuklarını ihmal etmemelidir. Onun için Peygamber Efendimiz (s.a.s), “Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi, kişiye günah olarak yeter.” buyurmaktadır. (Ebû Dâvud,Zekât, 45) Ancak bu durumda huzurlu bir aile ortamından bahsedilebilir.

Burada yeri gelmişken koruyucu ebeveynliğin olumsuz etki ve sonuçlarından da biraz bahsetmek istiyorum. Çocuklarını el bebek gül bebek büyüten, bir dediğini iki etmeyen, kendi kendine yetebilecek yaşta dahi olsa çocuğunun yerine kendisi düşünen ve onun etrafında pervane gibi dönün bir anne baba iseniz, bir değil iki kez düşünmelisiniz! Çünkü çocuğunuz için yapılabilecek en büyük kötülüğü yapıyorsunuz. Bu tutum ve davranışlarınız bağımlılık geliştir- meye müsait, yanlış ilişki biçimlerini beraberinde getirir. Yani çocuğunuzla ilişkinizde samimi bir bağlılık değil, onun hayatını ömür boyu olumsuz etkileyecek sorunlu bir bağımlılık oluşturmuş olursunuz. Anne-baba sınırlarını bilmeli, özellikle kendi kendine yetebilir duruma geldikten sonra hayatının sorumluluğunu çocuğuna vermelidir. Bunu yaparken de rehberlik etmeyi de ihmal etmemelidir. Aksi halde, okul yaşamın-dan evliliğine, arkadaşlarıyla ilişkisinden iş hayatına kadar bütün bir hayatı, özgüvensiz ve sağlıksız bir bağımlılık durumunun yansımalarıyla geçecektir. Hep bir onaylanma, desteklenme ve hazır bulma peşinde olacak, kendi kendine karar alamayacak ve yaşamını kontrol edemez hale gelecektir.

Sağlıklı toplumların oluşumu, her şeyden önce mutlu aile yuvalarının kurulmasına bağlıdır. Toplumun çekirdeğini meydana getiren ailedir. Bundan dolayıdır ki, toplumun bekası için huzurlu ve mutlu ailelerin varlığı o denli önem arz etmektedir. Bu mutluluk ve huzurun temelinde tabii ki ilim ve ahlak vardır. Peygam- berimiz (s.a.v) Efendimiz “İlim talebinde bulunmak kadın ve erkek her mümine farzdır”  buyurdular. (İbn Mace, mukaddime,17). İlim ve kültür yönünden belli bir düzeyde olan kadın ve erkeğin kurduğu yuvalar sıhhatli olduğu kadar uzun ömürlü olur. Zira ilmin, irfanın ve ahlaki değerlerin olduğu yerde saygı ve sevgi vardır. Sorunu konuşarak birlikte çözme vardır. Elem ve kederi birlikte göğüslemek vardır. Günümüzde zaman zaman duyduğumuz veya şahit olduğumuz kadına karşı şiddet, ufak tefek meseleler yüzünden boşanmaların temelinde kültür eksikliği ve ahlaki değerlerin yıprandığı görülmektedir. Halbuki evlilikte esas olan müştereken kurulan yuvayı sıhhatli bir şekilde idame ettirmektir. Bunun için yuvanın sahibi kadın ve koca, birbirlerine karşı sevgi ve saygı tablosunu oluşturmaları gerekmektedir.

Zira birliğin ve dirliğin kaynağında bu iki kavram bulunmaktadır. Günümüzde medya ve gazetelerde gördüğümüz kadına karşı şiddet ve buna bağlı boşanmaların hızla yaygın hale gelmesi, karşılıklı anlayışın, ahlaki değerlerin zayıflamasından kaynaklandığı göstermektedir. Eşlerin kurdukları yuvaların huzur ve mutluluğu adına her türlü zorluğa birlikte göğüs germeleri önem arz etmektedir. Bunu sağlamak için de sabır ve sebatı elden bırakmamak lazım gelir.

Yüce Allah (cc) Kur’an’ında:  “Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmıştır” buyurmuştur. (Nisa/19) Kadınlara iyi davranmak, hak ve hukukuna riayet etmek, huzur ve güven ortamı meydana getirmek Allahın bizlere bir emridir. Allah’ın her emri sorumluluk gerektirir. Bunun için söz ve eylemlerimizin yararlı olmasına dikkat etmemiz gerekir.

Peygamberimiz (s.a.s) Efendimiz; “Sizin en hayırlınız hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır,” buyurarak ailenin birlik ve beraberliğinin önemi- ne dikkat çekmiştir. (Tirmizi, Rada,11). Karşılıklı güvenin olmadığı yerde huzursuzluk başlar. Zaman için-de giderilmediğinde, sert söz ve eylemler baş gösterir. İlerleyen zamanlarda sert tavırların yerini şiddet alır. Çoğu zaman şiddetli geçimsizliğin sonucunda arzu edilmeyen boşanma kendini gösterir.

Halbuki yüce dinimiz İslam Allah’ın yarattığı her insana değer vermeyi, haklarını kollamayı, ona zarar verici söylem ve eylemlerden uzak olunmasını ister Kadının, cahiliye Arap devrindeki hayatına bakıldığında, İslam geldikten sonra kazandığı insani değerler kendiliğinden görülecektir. Kendilerini yaratan Allah’a teslim olmayan insanların oluşturduğu toplumda kadının hiçbir hakkı ve değeri yoktu. Mal, mülk edinme, ilim tahsil etme; evlenirken eş seçimi ve benzeri konularda söz sahibi değildi. Kadın olmak bu toplum-da adeta suç gibiydi. Zira kız çocukları diri, diri gömülüyordu. İslam’ın gelmesiyle kadın bu karanlık tablodan kurtulma imkânı buldu. Kadın da erkek gibi evlenirken eş seçme, mal, mülk sahibi olma, ilim tahsil etme, çalışıp üretime katkıda bulunma hakkına sahib oldu. Allah’a iman ederek yararlı davranışlarda bulunup dünya ve ahretini mamur kıldı. Bu hususta Yüce Mevlamız şöyle buyurdular: “Erkek veya kadın kim mü’min olur da güzel amellerden işlerse, işte onlar cennete girerler. Zerre kadar da haksızlığa uğramazlar. (Nisa,124.)

Mü’min olarak salih amel işleyen kadın ve erkek Allah’ın indinde aynı durumdadır. Aile yuvasını kuran kadın ve erkek bir elmanın yarısı gibidir. Birlikteliğin huzur ve güven içinde devam etmesi için karşılıklı anlayış, saygı ve sevgiye dayalı yaşantının oluşturulma-sı önem arz etmektedir. Peygamberimiz (s.a.v) Efendimiz konuyla ilgili bir Hadislerinde şöyle buyurdular. “İman bakımından mü’minlerin en değerli olanları, ahlaken en güzel olanlarıdır. Sizlerin en hayırlı olanlarınız, kadınlarıyla iyi geçinenlerinizdir.” (Ebu Davut, sünnet,15). Kadınların dul, çocukların yetim kalmasına sebep olan, toplum içinde iyi görülmeyen ve Yüce Allah’ın da sevmediği, bu nevi, yuvaları parçalayan davranışlardan ve ayrılıklardan uzak olmamız gerekmektedir. Sadece kendimizi değil, ailenin tüm fertlerinin tamamını düşünmeliyiz. Aynı zamanda toplumda model aile yuvası oluşturmalıyız. Her insanın kendisine, topluma ve Allah’a karşı sorumluluğunu bilmesi lazım gelir. Sorumluluk sahibi olan kişi, rastgele davranış sergileyemez. Yaptıklarından dolayı yaratan tarafından hesaba çekileceğinin bilinci içinde olur.

 Müslüman olarak bizler, mensubu olduğumuz İslam dininin kadına verdiği değeri, iyi kavramalıyız. Yuva kurarken eş seçimini dikkatli yapmalı, ailemizin huzur ve mutluluğunu bozmadan idame ettirme azmini sürdürmeliyiz. Bilmeliyiz ki, gerçek mutluluk ailemizin birlik ve dirliğindedir. Emanet, koruyup kollamak ister. Hakkının verilmesi lazım gelir. Öyle ise yuvamızı diri tutan, çocuklarımıza mürebbilik yapan, aile içi huzur ve mutluluğu sağlayan, Allah’ın bizlere emaneti olan kadınlarımıza değer verelim. Haklarını koruyalım. Kendimiz için arzu ettiğimizi onlar için de arzu edelim. Unutmayalım ki, huzur ve mutluluğun kayna-ğı karşılıklı saygı ve sevgidir. Yüce Mevla yuvalarımızın dirlik ve bütünlüğünü daim eylesin. Amin.