Hayvanlar alemi çok renkli ve insan oğlu kadar eski bir dünyadır. İnsanoğlunun en büyük yardımcısı hayvanlardır. Allah onları, şerefli bir yaratık olan insanoğluna hizmet etsinler diye yaratmıştır. Hayvanların insanlar üzerinde bir çok hakları vardır. İnsana işkence nasıl yasak ve günah ise hayvanlara işkence etmek ve onların haklarına riayet etmemekte suç ve günahtır.

Hayvanlar alemi çok renkli ve insan oğlu kadar eski bir dünyadır. İnsanoğlunun en büyük yardımcısı hayvanlardır. Allah onları, şerefli bir yaratık olan insanoğluna hizmet etsinler diye yaratmıştır. Hayvanların insanlar üzerinde bir çok hakları vardır. İnsana işkence nasıl yasak ve günah ise hayvanlara işkence etmek ve onların haklarına riayet etmemekte suç ve günahtır.

Kur’an-ı Kerim’de “Hayvanlar suresi” (Enam) olduğu gibi ayrıca, Düve (Bakara), Arı (Nahıl) Karınca (Neml), Balık (Yunus-Hut), Örümcek (Ankebut), Fil (Fil) süreleri vardır. Bazı insanların hayvanlarla konuştuğu bilinir Süleyman (as) gibi. Bazan da hayvan-lar sanal alemde konuşturularak bunun üzerine kitaplar, romanlar yazılmıştır. Hintli filozof BEYDABA nın “KELİLE  ve DİMNE” isimli kitabı bu konuda çok güzel bir örnektir.

Biz size bu gün iki ibretli hayvan hikayesi anlatacağız inşallah ibret alınır.

NÜKTE 1- Bilirsiniz Leylekler bacalara yuva yaparlar. Bir Leylek eski zamanlarda sarığı ve yanlış fetvaları ile ünlü bir bilim adamının bacasına yuva yapmış.Tabi malum Leylek yuvası etrafını çalı çırpı ile ve gübrelerle kirletir. Ev sahibi bilgin kişi o Leyleği kovalamak için bir gün bir taş atar ve leyleğin bir bacağını kırar. Hikaye bu ya! Leylek bilim adamını mahkemeye verir.          

Kadı (Hakim) Leyleğin bacağını kıran bilim adamının da ayağının kırılmasına hüküm verir. Kararı duyan Leylek; Hakime derki:

“Sayın hakimim; Bu bilim adamının ayağının kırılmasına değil de sarığının alınmasına karar verseydiniz daha iyi olurdu! Hiç olmazsa bundan böyle yanlış fetvalar vererek halkın canını yakamazdı...”

IŞIK 1- Günümüzde de nice yanlış fetvalar veren, halkın canını yakan sarığı (yetkisi) başından alınacak ortalıkta din adamıyım, bilim adamıyım, hukuk adamıyım diye dolaşan zevat vardır. Ülkemiz ve özellikle inançlı insanlarımız onların verdiği güya bilimsel ve hukuksal fetvalarla ne büyük sıkıntılar çekmektedir. Allah şerlerinden korusun.

NÜKTE 2- Çok eskiden atları çok seven bir kral varmış. Kral bu ya aklına esmiş çok sevdiği bir at’ının kendisi ile konuşmasını istiyormuş. Ülkenin bütün bilginlerini toplamış

“Benim bu atıma konuşmayı öğretin”

“Aman efendim hiç at konuşur mu? Bu mümkün değil” diyen ilim adamının kellesini vurdurmuş..!

En sonun da bir bilgin; bakmış kelle gidecek çıkmış karalın karşısına:

“Devletlü Hünkarım, ben sizin atınıza konuşmayı öğretirim ama bir şartım var”

Kral sormuş ;

“Nedir o şartın?”

“Bana beş yıl müsaade edin!”

“Tamam” demiş Kral, al sana beş yıl müsaade...

Bilgin adamın dostları;

“Arkadaş sen delirdin mi?. Hiç at konuşur mu? Neden böyle bir vaadde bulundun”

Bilgin;

“Ne yapayım arkadaşlar! Şimdilik kelleyi kurtardım ya. Beş sene uzun bir zaman, o zamana kadar Mevla kerim Ya Kral ölür ya At ölür ya da ben ölürüm” dmiş..

IŞIK 2- Eski ve yeni dünya siyasetinde bir çok mesele zamana bırakılır. Zaman bir çok meselenin halli için en iyi bir ilaçtır. Tabi bu yöntem bir takım iki yüzlülerin sahtekarların de başvurduğu bir yöntem dir. Meseleyi zamana yayanlar hep kazançlı çıkmışlardır. Hele Türkiye gibi geri kalmış ve kimilerine hesap sormanın zor olduğu ülkelerde ya hükümetler devrilmiş ya kanun değişmiş ya hakim ölmüş veya davacı ölmüştür ve mesele kapanıp gitmiştir.