Hz. Adem (as)´dan itibaren bütün peygamberler ve ümmetleri namazla sorumlu idiler. Ancak bir veya iki rekat kılı-nırdı. Hz. Peygamberimiz Mekke´de iken de namaz kılardı. Mirac´dan sonra namazları 5 vakit kılmakla sorumlu oldu. Bu sorumluluk ümmetine de farz kılındı. Kur´anımız namazın farz oluşunu bize haber verir. Hz. Peygamberimiz ise Cebrail (as) kendisine öğrettiği şekilde abdestini almış, namazını kılmıştır. Kendisi bu uygulamayı Cebrail (as)dan öğrenince ilk defa abdest ve namazı eşi Hz. Hatice´ye öğretmiştir. Hz. Peygamberden sonra ilk namaz kılan kişi de Hz. Hatice (ra) olmuştur.İbadet; Allah´ın razı olduğu şeyleri yapmaktır. Sözün eyleme vurulması ve inandım diyen kimsenin inancını ispat etmesidir. Namaz için ezan okumak sünnet-i müekkededir. Bir mahalle veya köyde okunmasıyla diğer insanlardan bu sorumluluk kalkar. Ezan ve kamet sadece farz namazlar için gerekir. Vacip ve sünnet namazlar için gerekmez. Namazın farzları, namaz öncesi ve namaz kılınma esnasında 12 tanedir. Namaz öncesi; Hadesten taharet, necasetten taharet, istikbal-i kıble, vakit, niyet´tir. Niyet yapıl- dıktan sonra artık namaza başlamak gerekir. Namazdaki farzlar ise; İftitah tekbiri, kıyam, kıraat, ruku, sucud, kade-i ahire´dir. Namazın farzlarından başka vacipleri ve sünnetleri de vardır. Vaciplerin terk edilmesi, unutulması veya tehir edilmesi ile, farzların geciktirilmesi Sehiv secdesini gerektirir. 20 den fazla namazın vacipleri vardır. Bunlar ilmihal kitaplarımızda anlatılmıştır. Namaz kılan mü´minlerin bunları öğrenmeleri gerekir. Birde mendup olan namazlar vardır, bunlar; Tahiyyatü´l-mescit, Sefer, Teheccüd, İstihare ve Tesbih namazlarıdır.Mü´minlerin toplanarak birlikte namaz kılmaları müekked sünnettir. Peygamber efendimiz (sav); “Cemaatle kılınan namazın, tek başına kılınan namazdan 27 derece daha faziletli olduğunu” vurgulamıştır. Cemaate imamlık yapacak kişilerde bir takım şartların bulunması gerekir. Bunlar; Erkek olması, Müslüman olması, Buluğ çağında, akıllı biri olması, Kuran okumasını bilmesi, özürlü olmaması, dilinde pelteklik bulunmaması gibi şartlardır.Cemaatle namaz kılınırken erkek ve kadın aynı safta bulunmamalı, kadınlar erkeklerin arkasında saf tutmalı veya kendilerine ayrılan özel bir bölümde kılmalıdırlar.Namazda cemaate yarıda yetişen kişi, namaz bittikten sonra kalkıp, kılamadığı rekatları kendi başına tamamlamalıdır. Namazda dikkati dağıtacak, lüzumsuz hareketler yapmamalı, sakin ve huşu içinde, ciddiyetle namaz kılınmalıdır. Namaz kılan göğsünü kıble istikametinden çevirirse namazı bozulur. İmam namaza giriş tekbirini alırken gecikmemek, bu tekbiri imamla birlikte almak lazımdır. Bu konuda Hz. Peygamberimiz; “İmamla alınacak bir iftitah tekbirinin sevabını kıyamete kadar yazsalar yinede, onun değerini ifade edemezler” buyurur. Her namaz vakti geldiğinde melekler nida ederler; “Ey adem oğulları! Kalkınız ve nefsiniz için yakılmış olan ateşi namazla söndürünüz.” Çünkü namaz gayedir. Camilerde namaz kılmak, Müslümanların kalplerini birbirine bağlar, aralarında sevgiyi arttırır.Halife Harun-u Reşid, Behlül Dâna hazretlerine, “Camide ne kadar cemaat varsa getir, bu akşam iftarında onlara yemek yedireceğim” demiş. Akşam olunca, Behlül, 3-5 kişiyi saraya iftara getirmiş. Harun-u Reşid, Behlül bunlar niçin az, diğer cemaat nerede, deyince; Behlül; Namazdan çıkanlara namazda hocanın ne okuduğunu sordum, sadece bunlar bilebildi. Diğerleri hiç farkında bile değil. Ben kendini namaza veren cemaati senin iftar sofrana davet ettim. Demiştir. Bir Hadis-i Şerif´de; “Nice namaz kılanlar vardır ki, kıldıkları namaz sadece yorgunluktur. Kulun ancak bilinçli olarak kıldığı namaz kendisine fayda verir.” Buyurulur.Namazlar aceleyle, telaşla kılınmamalıdır. Bu konuda sevgili peygamberimiz; “En kötü hırsız namazdan çalandır.” buyurmuşlardır.İslam, Müslümanların günde 5 vakit camide toplanmalarını teşvik etmiş, Cumayı haftada bir defa kesin emir olarak emretmiş, Dünya Müslümanlarını hacda buluşturmayı da mecburi kılmıştır. Peygamberimiz; “Cami bulunup, o camide namaz kıldıracak imam bulunacak bu durumda, camiye gelmeyenlerin evini yakasım geliyor.” buyurmuştur. Demek ki cemaatle namaz çok önemsenmiştir. Namazı kıldıran imama şartsız tabi olmak gerekir. Camiye temiz kıyafetle gelmeli, başkalarını rahatsız edecek her türlü kokudan ve görünüşten uzak kalınmalıdır. Allah´ü-Teala; “Ey Adem oğulları! Camilere giderken süslenerek gidin.” Yani temiz ve güzel elbiselerinizle gidin, buyuruyor. Camide Kur´an okunurken, vaaz yapılırken dikkati dağıtacak gürültü ve davranışlarda bulunmak büyük günahlardandır. Yine ayet-i kerimede; “Camilerde Allah´ın ismi- nin anılmasına mani olup, bunların harap olması için çabalayandan daha zalim kim vardır. Bunlar için dünyada rezillik, ahirette ise büyük azab vardır.” buyurulmaktadır.Bakara; 43 ayette; “Namazı kılın, zekatı verin, ruku eden mü´minlerle birlikte ruku edin.” Bu ayete cemaate iştirak etmenin önemini vurgular. Gaye sadece namazın kılınması değil, cami ve camaatin önemi vurgulanmıştır. Nisa;103 ayette ise, savaş anında bile namazın kılınması emredilmiştir. Abdullah ibn. Mesud derki; “Bizim zamanımızda cemaate münafıklar ile hasta olanlar gelmezdi. Bazı hastaların koluna girilip namaza getirilirlerdi.” demektedir. Bir hadiste; “Kim güzelce abdest alır, mescitlerden birine giderse, attığı her adım için Allah ona bir sevap yazar. Derecesini kat kat yükseltir ve bir günahını siler.” buyurulur. Gözleri görmeyen bir adam, ya Resulallah namazlarımı evimde kılabilir miyim dedi. Hz. Peygamberimiz; ezan sesini duyuyor musun? Adam, evet deyince; “Öyleyse camiye ve cemaate gel” buyurdular.“Onlar namazı kılan, zekatı veren, Allah´a ve ahiret gününe iman edenlerdir. İşte onlara büyük mükafat vardır.” (Nisa;162)Rabia b.Kâb, Resulü Ekrem efendimizin hizmetinde bulunurdu. Bir gece işi bittikten sonra, Allah Resulu bana; Benden ne dilersen dile dedi. Benimde aklıma hemen dünyalıklar geldi. Sonra toparlandım. Ya Resulullah, cennette komşun olmak isterim, dedim. O da, çok namaz kılmak suretiyle bana yardımcı ol, buyurdu. Hz. Ali (ra) Peygamber efendimizden namaz konusun-da açıklama istedi. Resulü Ekrem buyurdular;-Namaz Hak Celle ve alâ hazretlerinin hoşnutluğudur.-Meleklerin sevdiğidir. Peygamberin sünnetidir.-Marifetin nuru, islamın aslı, duanın kabulüdür.-Amellerin en faziletlisi, rızkın bereketidir.-Vucudun kuvvetidir. Münker ile Nekire cevaptır.-Cennette başının tâcıdır. Cehennem ile aranda perdedir. Cennetin anahtarıdır.İmamı Rabbani Hazretleri namaz için şöyle buyurdular; Allah´ı en çok memnun eden şey 5 vakit namazdır. Na-maz için önce güzel abdest alınmalıdır. Namaza duran kim-se, ayakta iken secde yerine, rukuda iken ayaklara, secdede iken burun ucuna, otururken iki ellerin arasına bakmalıdır. Kalp dünya düşüncelerinden arınmalıdır. El parmaklarını rukuda açmak, secdede iken bitiştirmek sünnettir. Bunlara dikkat edilmelidir.Ensardan biri Medine´de KUF vadisindeki hurma bahçesinde namaz kılıyordu. Hurma çok yüklü olduğu için dalları sarkmıştı. Hurmalara baktı, öylece daldı, kazancını ve bereketini düşündü. Sonra namazda olduğunu hatırladı. Fakat kaç rekat kıldığını hatırlayamadı. Bu mal benim huzurumu bozdu diyerek Halife Hz. Osman (ra)´a geldi ve meseleyi anlattı. Namazımda beni yanıltan bu bahçeyi bağışlıyorum. Dedi. Hz. Osman (ra) da, bu bahçeyi 50.000 dirheme satarak parasını vakfetti. Bu bahçeye HAMSİN adı verildi. Birçok namaz kılan dindar kimseler, kendileri namaz kıldıkları halde “aman uyusun” diye çocuklarını güya acıyıp, namaza kaldırmazlar. Bu ne garip bir merhamettir ki, çocuğumuz namaz kılmayan biri olarak yetiştiğinde ahirette ne gibi sıkıntılar yaşayacak ve bize de yaşatacaktır. Beş vakit namazı vaktinde kılana yüce Allah şu özellikleri verir.  Allah onu sever. Bedeni sağlam olur. Melekler onu korur. Evine bereket iner. Yüzünde Salihlerin siması olur. Allah kalbini yumuşatır. Sırattan şimşek gibi geçer. Onlar için korku ve hüzün yoktur. Allah onu cehennemden korur. Şairlerimiz Allah´a yapılan ibadeti çok güzel yorumlamışlar;Allah aşkı ile dolanlar için,O yüce makamı, bulanlar için,Namazı miraçla kılanlar için,Aşıktan Mâşuka nazdır ibadet. (C.Numaoğlu)Bir Müslümanın günlük, haftalık, aylık, yıllık ve ömürlük olmak üzere 5 türlü zamanlaması vardır. Namaz günlük, Cuma haftalık, oruç aylık, zekat yıllık, hacda ömürlük planlamadır.Bitkiler dikey, hayvanlar yatay bir şekilde Allah´ı zikir ve tesbih ederler. Yerle gök arasındaki bütün varlıklar Allah´a secde ederek itaatte bulunurlar. Secde hali Allah´a en yakın olunan haldir. İnsan Hak karşısında bedenen ne kadar eğilirse, ruhen o nisbette yücelir. Çünkü insan Mevlâsına kul olduğu kadar hür olur. Allah´ın huzurunda eğildikçe doğru olur.Allah´ın yarattığı dağlar ve büyük tepeler namazdaki kıyamı temsil eder. Hayvanlar ve mahlukat ruku´yu, bitkiler ve nebatat secdeyi temsil eder. Velhasıl kâinatta her şey Hakk´ı zikreder. “Dağlar ile taşlar ile, çağırayım Mevlâm Seni,Seherlerde kuşlar ile, çağırayım Mevlâm Seni” dediği gibi Yunus´un, her şey Mevlâ´yı arar durur. Allah dostlarından Hatem-i Asam diyor ki; “Ben namaz kılarken Kâbe´yi gözümün önüne alırım. Kendimi sırat köprüsünde sayarım. Azrail (as) ensemde hissederim. Bu namazı da kıldığım son namaz kabul ederek, namaza dururum” diyor.İftitah tekbirinde ALAHÜEKBER deriz. Allah, İngilizce de GAT, Almanca da GOT, Farsça da HÜDA, Ama İslâm lisanında ALLAH´tır. Askerimiz bile cephede Allah Allah diyerek düşmana saldırır. Diğer ifadeler, Allah lafzının yerini tutmaz, o derinliği ve anlamı tam olarak veremez. Tanrı kavramı da böyledir.Namaza başlayış ALLAHÜEKBER = Allah en büyüktür ifadesiyledir. Zaten en yüce dost odur. Karşılıksız veren-dir. Resul-ü Zişan´ın son sözleri; “İLÂ REFİKIL AĞLA = Yüce Dosta..” olmuştur. Demek ki, toprak postumuz ise Allah dostumuzdur.  Hz. Ali (ra) ezan sesini işitince sararıp solarmış. Niçin bu hale düşüyorsun diye sorduklarında; Ali (ra); “Bu kimin davetidir, biliyor musunuz?” derdi.Dünyada daralan sıkıntıya uğrayan bütün Müslüman ülkeler sıkıştıklarında bize gelirler. Türkistanlı sıkışınca Türkiye´ye geliyor. Afganlı Türkiye´ye geliyor. Bosna´lı Türkiye´ye geliyor. Azerbeycan´lı Türkiye´ye geliyor. Balkanlarda, Türk Cumhuriyetlerinde ve Arap alemindeki bir çok ülke sıkıntılarını bizimle paylaşmak istemekte, aynı zamanda yardım etmemizi beklemekteler. Ya bizim başımıza bir bela gelirse, gidecek bir kapıız varmı dünya da. Tek kapımız var oda Yaradanın kapısı. O da HAYYALESSALAH, HAYYALELFELAH tır. Ama çağrıdan habersiz olursak, daraldığımızda hangi kapıyı çalacağız. Allah Resulü en kederli zamanlarında namaz kılar, en sevinçli zamanlarında yine namaz kılar, hemen şükür secdesi yapardı.Namaz vücudun üzerindeki baş gibidir. Gözsüz, kulaksız veya kolsuz insan yaşar ama, başı olmayan bir insan yaşayamaz. Fakirsen zekatla sorumlu değilsin. Mekke´ye yol bulamamışsan hacca gitmezsin. Sıhhatin elvermiyorsa oruç tutmayabilirsin. Ama namaz için hiçbir mazeret yoktur. Mutlaka her halde kılınacaktır. Hz. Peygamberimiz Taif´te kendisini taşlayanlara beddua etmedi. Uhud´da onu yaralayan, dişini kıranlara da beddua etmedi. Ama Hendek savaşında namaz kılma imkanını vermeyenler için beddua etmiştir. O esnada çıkan şiddetli rüzgarla düşman ordusu perişan olmuştur.Hz. İbrahim (as); RABBİCALNİ MUKİMESSALATİ VE-MİN, “Yâ Rabbi! Beni ve çocuklarımı namaz kılanlardan eyle” dediği gibi bizlerde aynı duayı daima yapmalıyız.Namaz kulun Hakk´a karşı ihtiyaçlarını bildirme yeridir.  Cenab-ı Hak namazını eksiksiz kılanları cennetinde ağırlayacağını vaad etmektedir. İbadetlerin asıl maksadı Allah´a kulluktur. Bunun yanında ibadetlerin bir takım dünyevi faydaları da vardır. Namazdaki muntazam hareketler, insanın zinde ve dinç olmasını sağlar. Bu hareketlerle kalp yorulmadığı için, kan dolaşımı düzenli bir şekle kavuşur.5 vakit namaz kılan bir insan günde 80 defa secdeye varır. Fizyolojik olarak, kanın daha fazla beyne nufüz etmesi ve beyin hücrelerinin daha fazla beslenmesi demektir. Böyle sağlam beyinlerde hafıza kaybı ve şahsiyet bozukluklarına rastlanmaz. Kan dolaşımının gözede tesiri çoktur. Halk arasında katarak denen hastalık namaz kılanlarda daha az görülmektedir.Namazda en mühim mesele, bedenimizle birlikte kalbimizi de namaza iştirak ettirmektir. Ama namazda iken kalbimizden 1001 türlü düşünceler geçiyor, olur olmaz şeyler bilhassa namazda aklımıza geliyor olabilir. Bu durum şüphe vermesin. Hırsız nasıl ki boş bir eve girmezse, şeytanda boş bir kalbe girmez. Sizde parlayan o iman nurunu söndürmek için sizi namazda meşgul eder. Siz aldırmayıp namazlara devam ettiğiniz sürece, bir gün sizden elini çekecektir. Zengin olsan hayırlarda yarışsan,Alim olsan ilimlerle barışsan,Yiğit olsan gazalara karışsan,Secde yoksa eğer, bil ki bedende,Bir gizli kibir var, ille de sende…Camiler yaptırsan, köprüler kursan,Taşını altınla tartıya vursan,Vakıf kapısında bir ömür dursan;Secde yoksa eğer, bil ki bedende,Bir gizli kibir var, ille de sende…Kur´an okuyup, yazsan ezbere,Şöhretin tez varsa gittiğin yere,Kalbim temiz desen günde bin kere,Secde yoksa eğer, bil ki bedende,Bir gizli kibir var, ille de sende…  (C.Numanoğlu)     Allah´ın nazarında en kıymetli ibadet namazdır. Bütün yakarış, istek ve dileklerin hepsini namazın içinde bulmak mümkündür. Hz. Peygamber efendimiz; ESSALATÜ MİRACÜL MÜ´MİNİN “Namaz mü´minin miracıdır.” Buyuruyor. Mirac gecesinde sevgili Peygamberimiz nasıl sema- ları aştı, Allah ile manevi sohbette bulundu ise; Namazlarını kılan bir Müslümanda Allah ile manevi sohbette bulunmakta ve namazın sonunda isteklerini bir dilekçe ile Allah´a takdim etmektedir.Yolculuğa çıkan bir kimsenin hazırlık yapması nasıl gerekirse, Mirac yolculuğuna çıkacak kimsenin de bir ön hazırlık yapması gerekir. Abdestini alacak, camiye gelecektir. Camiyi bulmakta güçlük çekerse Allah yolu gösterir. FEVELLİ VECHEKE ŞATRAL MESCİDİL HARAM  “Ey habibim, sen yüzünü Mescidi Harama doğru çevir” Böylece kul, kıbleye yönelir. Namaza niyet etmeye başlar.  Namaz huzura çıkmadır. Elmalı Hamdi Yazır´ın ifadesiyle; İlâhi, Hidayetine sığındım affına geldim. Kulluk edemedim lutfuna geldim. Diyerek namaza başlayacak, ellerini kaldırarak namaza giriş tekbirini alacaktır. Ellerini kaldırırken; Beni senden uzaklaştıran her türlü dünya işlerini elimin tersiyle arkaya atıyorum, ellerim kaldırıp sana teslim oluyorum, demektir. Avuçlarımızın içinde sağda 18, solda 81 yazar. Bu ikisinin toplamı 99´dur. Yani Allah´ım Senin 99 is-mi celalin hürmetine huzurundayım, beni reddetme Allah´ım, diyorsun. Eller bağlanır. El bağlamak; saygı ve te- vazudur. Gururu kırmak, teslim olmaktır. Namaza bu şekil-de giriş yapılır ki, Allah´a karşı saygımızı ve edebimizi göstermek için. Hemen SUBHANEKELLAHUMME VEBİ HAMDİK… “Ey noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah´ım, Seni böyle tanır, Sana böyle hamd ederim yâ Rabbi. Senin ismi celalin ne kadar mübarektir yâ Rab-bi. VETEALA CEDDÜK Senin azamet ve kudretin ne kadar yücedir. VELA İLAHEGAYRUK Senden başka huzurunda ibadet edilmeye layık hiçbir varlık yoktur” diyerek Mirac merdivenine ayağımızı atmış oluyoruz. Ama insan yükseğe çıkınca düşebilir. Tedbir almalıdır. EUZÜBİLLAHİMİNEŞŞEYTANİRRACİM “Allah´ın azabı içinde boğulmuş, şeytanın şerrinden Allah´a sığınırım” dedikten sonra BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM Bu çıkaca-ğım mirac yolculuğuna, yani kılacağım şu namaza Rah- man ve Rahim olan Allah´ın adıyla başlıyorum, diyorsun.Hemen FATİHA´yı okumaya başlarız. Bakın Fatihada dediklerimize; ELHAMDÜLİLLAHİ RABBİL ALEMİN “Hamd alemlerin Rabbi, terbiye edicisi, besleyicisi, büyütücüsü olan Allah´a mahsustur. Ancak; ERRAHMANİRRAHİM Allah rahmandır. Dünyada mümin, kafir, munafık, isyankar ayırmadan, bütün kullarına rahman sıfatıyla bol bol nimetler veriyor. RAHİM, mü´min kulla-rına çok acıyan çok merhamet eden MALİKİ YEVMİDDİN Din gününün sahibi” diyorsun. İYYAKENAĞBÜDÜ VE İYYAKE NESTAĞİN, “Ya Rabbi, biz yalnız sana ibadet eder, yalnız senden yardım dileriz” dedikten sonra; İHDİNASSIRATEL MÜSTEKİM, “Ya Rabbi, sen bizi sırat-ı müstakime, bizi sana ulaştıracak yola sevk eyle” deriz. Onun yolunda yürümeyi, onun gösterdiği hayat tarzını seçmeyi, doğrularla birlikte olmayı tercih etmekteyiz.İnsan sosyal hayatın içersinde çok karmaşık yolların bulunduğu bir ortamda yaşar. Bu yollar, iyiye, kötüye, hayra, şerre, felakete, rezalete vs. çeşit çeşit yönlere çıkar. Her bir yolun başında da bu yolların iyi yol oldukları yazar. İşte bu karmaşık yollar kavşağında insan hangi yolu seçeceğine karar veremezse, Allah ona yolunu gösterir. İHDİNASSIRATEL MUSTEKİM, “Bizi doğru yola ilet Allah´ım” deriz. SIRATALLEZİNE ENAMTE ALEYHİM GAYRİL MAGDU-Bİ ALEYHİM VELADDALLİN, “O sıratı müstakim ki, delalete, sapıklığa düşmeyenlerin gittiği o dosdoğru yol- dan benimde gitmemi nasip eyle Allah´ım” diyerek, bu manevi dilekçenin altını AMİN diyerek imzalıyorsun. Yarabbi duamı kabul eyle diyerek, dilekçeni Allah´a sunmuş oldun.Fatihadan sonra okunacak zammı sureye göre mana da değişir. Sure bittimi ALLAHÜEKBER deyip rukuya varırsın. Eğilip 3 defa SUBHANERABBİYELAZİM demekle, Allah´ım ben senden başka kimsenin önünde eğilmem, menfaatin karşısında bükülmem. Ancak senin karşında eğilirim. Senden başka huzurunda eğilmeye layık hiçbir varlık yoktur. Ey noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah´ım sen ne kadar büyüksün, deriz. Sevgili Peygamberimiz buyurur ki; “Kim tevazu gösterirse, Allah onu yükseltir.” Burada Allah´ın huzurunda namaz kılan eğildi-ği için, Allah; “Ey kulum kaldır başını” der. O zaman SEMİALLAHÜLİMEN HAMİDEH der doğrulursun. “Allah kendisine şükreden kulun övgüsünü işitti” dersin ama ayakta iken hemen RABBENA VELEKEL HAMD “Ey Allah´ım hamd ancak sana mahsustur” deyip, iki kat katla-nıp, ayakta duramaz hemen secdeye kapanırsın. En şerefli uzvun olan alnını yere koyar, gururunu kırar, Rabbin karşısında küçülür, acizleşir, mütevazi bir şekilde onu tesbihe başlarsın. Üç  defa SUBHANE RABBİYEL ALA “Ey yüceler yücesi Allah´ım! Ben kendimi alçalttıkça senin büyüklüğünü daha iyi görüyor ve anlıyorum” demektesin. İnsanların Allah´a en yakın oldukları anları secde mahallidir. Namazda alnını secdeye koyan kişi, adeta Cenab-ı Hak tarafından okşanıp sevilerek, alnından öpülmektedir.Rasulüllah bir mübarek gecede, namaza durdu ve secdeye vardı. Secdede o kadar uzun kaldı ki, Hz. Aişe validemiz Azrail geldi, ruhunu teslim aldı zannettim, demiştir. ALLAHÜEKBER der başını kaldırır, Fakat Allah´a olan yakınlık o kadar hoşuna gitmiştir ki, tekrar ALLAHÜEKBER deyip ikinci secdeye kapanır. Birinci secdeyle Meleklerin Hz. Adem (as) yaptığı secdeyi, ikinci secdeyle ise, Hz. Adem´in Allah´a yaptığı şükür secdesini yapmaktasın. Böylece ikinci rekata kalkıp namaza devam edersin. Namazın sonunda oturup ETTEHİYYATÜ duasını okumaya başlarsın. Bu duada şunları demektesin; “Dil, beden ve mal ile yapılan ibadetlerin hepsi yalnız Allah´adır. Allah´ın selamı, rahmeti ve bereketi senin üzerine ol-sun. Selam bizlere ve Allah´ın iyi kullarının üzerine ol-sun. Şahadet ederim ki, Allah bir, Hz. Muhammed (sav) onun kulu ve elçisidir” Sonunda kelime-i şehadeti okuya-rak duayı bitiriyorsun. Ama büyük huzurdan ayrılmadan isteklerin devam ediyor. ALLAHUMME SALLİ.. “Ey Allah´ım Hz. İbrahim (as) rahmet ettiğin gibi Hz. Muhammed (as) a ve onun yakınlarına da rahmet et.” ALLAHÜMME BARİK ALA, “Allah´ım sen Hz. İbrahim´i mübarek kıldığın gibi, Hz. Muhammed´i ve onun sevgili dostlarını da mübarek kıl.” der, ardından İNNEKE HAMİDUN MECİT “Şan şeref sahibi ancak sensin Allah´ım” dersin. Ve istekler devam eder. RABBENA ATİNA FİDDÜNYA HASENETEN VE KINA AZABENNAR “Allah´ım dünyada ve ahiret de bize iyilikler ver, bizi cehennem azabından koru” deyip, RABBENAĞFİRLİ VELİVALİDEYYE VELİL MÜMİNİNE YEV- ME YEKUMUL HİSAB “Allah´ım bizi, anne-babamızı ve bütün mümin kullarını bağışla.” deyip, RABBİCALNİ MUKİMESSALATİ VEMİN ZÜRRİYETİ RABBENA VETE-KABBEL DUA “Allah´ım, beni ve çocuklarımı namaz kılanlardan eyle ve yaptığımız dualarımızı da kabul buyur.” deriz, sağa ve sola doğru ESSELAMU ALEYKUM VERAHMETULLAH “Allah´ın selamı, rahmet ve bereketi üzerinize olsun” namazı bitirmiş oluruz.            Kâbe´de şahlanan elleri gördüm,                     Yalvarıp yakaran dilleri gördüm,         Önünde durulmaz selleri gördüm,         Kapıldım sellere.. Sana yöneldim.Sahip kimdir? Dedim, ıssız çöllere,Şimşeklere tayfunlara sellere,Yedi kat semaya bakan ellere,Hep Seni dediler.. Sana yöneldim. (C.N.)Sanki Allah ile pazarlığa kalkışıyoruz. O huzuruna namaza çağırıyor, kendimize ayırdığımız vakitlerden çalındığını düşünürüz. Ezan okununca ayak diretiriz. "az sonra kılsam da olur!" deriz çoğumuz. "Az sonra"larımız "çok sonralara” dönüşür. Sonunda ayaklarımız sürüyerek huzuruna varmak isteriz. Ama yaşlılık gelmiş, sağlık gitmiş, kolumuzdan tutup camiye götürecek insan ararız. Eskiden kılmadığımız veya zaman darlığını bahane edip geçirdiğimiz namazlar yüreğimizi yakar. Şimdi ise tek arzumuz namazı hemen kılmaktır. Ama kıldırmamak için ihtiyarlık ve hastalık engelleri bizi kuşatmıştır.Allah´ın bizden istediği günde yarım saatlik zamanı çok gördük, Sanki ey Allah´ım bunca iş güç telaşe içinde birde huzuruna çıkıp namaz mı kılacağım, hiç vaktim yok, der gibiydik. Fazla bulduk namazın rekâtlarını; kısaltmak için bahaneler aradık. Hayatımızın ortasına duraklar koymayı, uykumuzu bölmeni lüzumsuz gördük. Oysa Sen, dileseydin Korkulu bir savaşın orta yerinde ateş ve kan kusan bombaların altında günümüzü de, uykumuzu da, hatta rüyalarımızı da delik deşik etmelerini takdir edebilirdin. Düşmeyen bombalar kadar, uçuruma savrulmayan arabalar kadar şükran borçluyuz Sana.Günümüzde camilere gelen çocuklarımızın camilerden soğutulmaması için herkesin dikkatli davranması gerekir. Maalesef bugün pek çok camimizde, namaza gelen birkaç yavrunun, ufak tefek sebeplerle azarlandığını, arkaya itildiğini, kendileriyle alakadar olmak yerine “burada çocuğun ne işi var, konuşuyor, gürültü yapıyor” denilerek uzaklaştırılmaya çalışıldığını görüyoruz. Bu bir an evvel bu hataların giderilmesi gerekir. Camilerimizde gülen, oynaşan çocuklarımızı dışarı atmaya, onlara bağırmaya hakkımız yoktur. Aksi halde camilerden soğutulan insanların vebalini hiç kimse yüklenemez.Yüce Allah, bizleri ibadetlerini aksatmayan, namaz-larımızla yüce Allah´a kavuşabilmeyi, onun sevgisine ve merhametine nail olmayı nasip eylesin. Kıldığımız her namazın sonunda kalplerimizde huzur ve mutluluk olmasını, feyiz ve bereketine kavuşmamızı yüce Allah bahşeylesin.Ayrıca, Ankara´daki patlamada hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah´tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum. Bir daha bu tür hadiselerin yaşanmamasını temenni ediyorum.