Ülkemizin milli sınırları içerisinde kalan topraklarımız, geniş bir etnik, dinsel ve dilsel, çeşitliliğe ev sahipliği yapmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu hinterlandı olan bu topraklar, bu toplumsal mozaikle beraber hep birlik ve beraberlik içerisinde yaşamıştır ve yaşamaya da devam etmelidir. Bu, ülkenin birliği ve varlığı için olmazsa olmazlardan olup, toplumsal çeşitliliğin korunması ve muhafazası ülkemizin bölünmez bütünlüğünün teminatıdır. Bu topraklar yalnızca Türk, Kürt ve Ermenileri değil, aynı zamanda bu topraklar üzerinde yaşayan Alevi, Yezidi, Arap, Süryani, Laz, Caferi, Roman, Gürcü, Arnavut, Pomak, Tatar, Zaza, Yahudi, Musevi ve daha adını hatırlayamadığım bir çok farklı etnisiteyi yüz yıllar boyunca bir arada birbiri ile kaynaştırmış ve bu çeşitlilikten, bu günkü Türk toplumunu oluşturmuştur. Bu bizim için tarihi bir başarıdır.
Bu gün gelinen nokta ise, bu toplumsal çeşitlilikten kopma arzusu ve talebi ile kendilerini azınlık olarak tabir eden bazı unsurlar, dış etkenlerin arzu ve talepleri doğrultusunda yine onların desteği ile beraber yaşamakta oldukları ülke coğrafyasından kopma , etnik milliyetçilik adı altında yeni oluşumlar oluşturma gayret ve çabası içerisinde, Ülke birlik ve bütünlüğünü bozucu, hareket ve eylemlerde bulunmaktadırlar. Senaryosu AB tarafından yazılan bu filmin, Ülkemizde Kürtler aracılığı ile çekimlerine start verilmiştir. Bu filmin baş aktörlerinden birisi Öcalan diğeri ise T.C.’dir. Burada Kürt Halkı sadece figürandır. Yapımcı ise bu filmin tamamlanması halinde, gişe gelirlerini kasaya dolduracak olan küresel sermaye ve onun yandaşlarıdır.
Şimdi gelelim işin aslına… AB, uzun zamandan beri Ülkemize karşı bir Azınlık oyunu oynamaktadır. Son yayınlanan AB ilerleme raporunda, azınlıklarla ilgili sayısal verilerde Kürtlerin 15-20 milyon, Çerkezlerin 3 milyon, Boşnakların 1 milyon olduğu beyan edilirken, aynı raporda ilk kez, ‘Müslüman Azınlık’ ve ‘Müslüman Olmayan Azınlık’ tabirlerine de yer verilmiş ve Ülkemizde 12-20 milyon arası Alevi nüfusun olduğu ifade edilmiştir. Müslüman olmayan ve Türkiye’de yaşayan diğer azınlıklarsa şöyle sıralanmış; Ortodoks Ermenileri 60 bin, Museviler 20 bin, Romakatolikleri 20 bin, Ortodoks Süryaniler 20 bin, Rumlar 3 bin, Protestanlar 2 bin, Katolik Süryaniler 2 bin, Katolik Ermeniler 2 bin, Protestan Ermeniler 500, Katolik Keldaniler 300.
Bütün bunları kim yapmış bilmiyorum ama Müslümanları ve Türkleri her halde saymayı unutmuşlar. Esas mesele bütün bu sayım ve araştırmalar kimler tarafından ve niçin yapıldığı ve bizim neden bunlardan bir haberimiz yok. AB’nin bu rakamlarını doğru kabul edersek ve toplamın geneline bakarsak, bu ülkede azınlık biz Türkler kalıyoruz.
Anladım yukarıda yazdıklarımdan bir anlam çıkaramadınız. Kısa özetlemeye çalışayım;
1- Türkiye’de Hukuki ve siyasi bakımdan bir Kürt azınlıktan bahsedilemez. Neden, Çünkü Kürtler bu devletin asli unsurlarındandır. Bu devleti Kuranlar Lozan’da sadece gayrimüslimleri azınlık olarak tanımıştır. Azınlık tabiri sadece bu anlamda Rum, Ermeni ve Yahudiler için geçerlidir.
2- AB İlerleme Raporu ile azınlıklara verilmiş olan mesaj şudur; “Türkiye’nin Üniter yapısının ortadan kaldırılması için, siz yolunuza devam edin biz arkanızdayız”.
3- Azınlık adı altında bu toplumun mozaiği olan unsurlara verilen diğer mesaj ise şu; “Her ne kadar da sizler Lozan’da azınlık olarak kabul edilmediyseniz de, önemi yok biz sizi azınlık olarak tanıyor ve destekliyoruz”.
Bu Millet şunu öğrenmeli, bizim işimiz Kürtlerle değil , bizim işimiz Kürt bölücülerle ve onların ülkemizi bölmeye, parçalamaya yönelik işbirliği yaptığı AB ve küresel sermayeye karşıdır. Ülkeyi idare eden siyasi irade, bu oyununun farkına varmalı ve halkta siyasi iradeyi desteklemeli…
Millet olarak bize tezgahlanan bu oyuna gelmemeliyiz.