O’nu hep fetihle andık. Adaletiyle, yüksek seciyesi, devlet adamlığı ve ulemalığıyla tanıdık.

Ama mühendis yönüne hiç dokunmadık. Anlatmadık.

Anlatalım;

İkinci Mehmed Han. Nam-ı Diğer: FATİH SULTAN MEHMED...

Bir harika mühendis…

Henüz yedi yaşındayken Kur’an-ı Kerim’i okumayı öğrendi. 9 yaşında hafız oldu. 12’sinde tahta geçti. Çocuk padişahın toyluğundan yararlanmak isteyen Bizans, Osmanlıyı bertaraf etmeye hazırlanıyordu ki, küçük Mehmed, inzivaya çekilen babasına şu mektubu yazdı;

“EĞER SEN PADİŞAHSAN GEL ORDUNUN BAŞINA GEÇ, EĞER BEN PADİŞAHSAM EMREDİYORUM GEL ORDUNUN BA- ŞINA GEÇ!..”

İkinci Murat, mektubu aldığı gibi Nazilli’den Edirne’ye oğlunun yanına giderek Bizans’ın menfur saldırılarına mani oldu.

Eeee bu zekâ, büyük bir mühendis çıkarmasın da, n’apsın!

1453 yılı.

Yirmi sekiz kez kuşatılan Konstantinapolis bir türlü düşmemiş, orduyu karamsarlığa sürüklemeye, “Galiba bu fetih gerçekleşmeyecek” fikrini doğurmaya başlamıştı.

Haliç’e çekilen zincirler, kalın Bizans surları, sayıca fazla olsa da zayıf kalan Osmanlı gemileri ve yavaş hareket eden top mermileri, Konstantinapolis’i bir türlü İSLÂMBOL’a çevirmeye imkân vermiyordu.

Fethin manevi mimarı ve mikrobun kâşifi Ak Şemseddin hazretleri, daima Fatih’e cesaret veriyor, onun bir an bile geri adım atmasına mecal vermiyordu. İleri! Daima ileri, diyordu. Yılmak yok! Bu fetih gerçekleşecektir, diyordu.

İyi ama. Attığımız toplar zayıf kalıyor. Gemiler yetersiz. Askerde derman kalmadı.

Maliyemiz de kötü duruma düştü.

Kalın Bizans surlarını nasıl yıkmalı?

İşte o muhteşem mühendis zekâsı burada devreye girdi Fatih’in.

İnce fiziksel ve matematiksel hesaplarla bu topların neden o duvarları yıkamadığını buldu.

Teoriye göre; top mermilerinin yüzeyi kaymak gibi düz olduğundan, barut kuvvetiyle ilerleyen top, havayı etrafına kümeliyor ve hızını azaltıyordu. Negatif yönde etki eden bu hava basıncını pozitife dönüştürmek için oldukça akıllı bir yöntem geliştirdi.

Toplar yüzeyine açılan spiral ince kanallar sayesinde, havanın bu kanalların arasından geçerek, artı kuvvet vermesiyle, döne döne daha hızlı gidebilecekti. Ve çarpma kuvveti daha etkili olacaktı.

O da ne!

Topların hızlı uçabilmesi için gemilerin de aynı hızla hareket etmesi gerekiyordu.

Ancak İstanbul boğazı o kadar dar geliyordu ki, Fatih’in 250.000 donanmasının hareketini zorlaştırıyordu.

O da bir şey mi? Çözümü var;

Topladı Fethin Sultanı Fatih han askerlerini, ay-nen şöyle dedi:

“ONLAR HALİC’İ ZİNCİRLEYECEK KA-DAR AKILLIYSA, BİZ DE GEMİYİ KARADAN YÜRÜTECEK KADAR DELİYİZ!”

Serdirdi yağlı kütükleri Boğazkesen kalesinin (bugünkü Rumeli Hisarının) eteklerine, binlerce askerin ‘Allah Allah Allah’ nidası, çabası ve kalın halatlar vasıtasıyla çıkardı karaya gemileri ve güm!

Bizans kalesi kısa sürede düştü. İmparator Kanta kuzinos nakavt.

Fetih gerçekleşti.

Sultan ikinci Mehmed han, Çağ açıp çağ kapayan padişah manasına gelen FATİH unvanını aldı.

Konstantinapolis şehri İSLÂMBOL oldu. Bilim ve İslam’ın merkezi haline geldi.

İslâmbol, bugünkü adıyla İSTANBUL’a dönüştü.