İnsanımız bol taksitli, bol puanlı, bol beleş avantajlar dünyasına alıştırıldı.

Özellikle kadınların cazibesi haline gelen kredi kartları, aile bütçesini kemirip yok ediyor.

Şu meşhur sıfıra sıfır, elde var sıfır sendromu yani.

Taksitli olunca her şeyin bedava olduğunu zannettiğimiz şu alamet günlerde, insanımızı gafletten uyandıracak bir sihirli değneğin dokunmasını arzuluyorum. Dokunsun ki, şu modern kölelik sisteminin havuzundan başlarını bir an olup kaldırsınlar ve etraflarına baksınlar. Baksınlar ki, içine düştükleri gafletin farkına varsınlar. Hayatın “krediden” ibaret olmadığını anlasınlar.

Gerçi sihirli değneğin de taksitlisini çıkarır bu bankalar ya, neyse...

Lamı cimi yok. Biz, maymun iştahlı bir toplumuz. “Kredi” kelimesini duyduğumuz an balıklama atlıyoruz. Kartmış nakitmiş fark etmez. Hazır para olsun da, ne olursa olsun. Çok güzel yer, pek güzel içer, çalışıp da öderiz. N’olacak?

Tabi. Ödersin.

Ay sonu geldiğinde evindeki bulaşık makinen, eski püskü televizyonun, lacivert kanepelerinle, değil mi?

Kredi mevzu artık toplumsal sorun haline dönüşmüştür. Bunu önlemek için “Kredisiz Yaşam Vakfı” kurulabilir.

Ciddiyim.

Ya da mecliste “kredisiz hayat komisyonu” da kurulabilir.

Veya en iyisi KREDİ KARTLARINDAN UZAK TUTMA BAKANLIĞI kurulsun ki taşlar yerine otursun.

Aslında insanımızı dizilerde gördükleri şaşalı yaşamlar cezp ediyor. Lüks arabalar, son model telefonlar, havuzlu villalar, gayrı meşru ilişkiler, trajediler, entrikalar vırtlar zırtlar… Bir kendine bakıyor, bir de onlara... “Ulan benim neyim eksik” diyor, canına tak ediyor, başlıyor harcamaya!

Bu sebeple bir türlü doğrulamıyor, delik deşik oluyor cüzdanı.

Telefon alıyoruz, “ayda yüzer lira 24 taksit-le… Dokunmatik bize dokunmaz” diyor, sonra bu “ucuzluk” karşısında nutkumuz tutuluyor; yanına da LCD televizyon alıveriyoruz ayda iki yüzer liradan 36 taksit. Bir de yanına 12 takside fön makinesi...120 takside araba...

Yetmez! Az harcadık. Hele dur limitimiz var daha. Öderiz. Öderiiiiiz! Hele dur, hele!

Televizyona sehpa ister. E çamaşır makinesi de eskidi. Çocuğun ayakkabıları su geçiriyor.

Derken Kurban Bayramı geliyor, taksitle eda ediyor, Ramazan zekâtlarını da POS’tan çekiyor, 5 vakit namazı 15 eşit parçaya bölüyor, sevabı da puanla kazanmanın peşine düşüyoruz. Bu gidişle cennete de krediyle gireriz, olur biter.