Diyanet işleri başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı´nca 01-07 Ekim 2015 tarihleri arasında kutlanan Camiler ve Din Görevlileri Haftası bu sene 12-18 Ekim 2015 tarihlerinde kutlanacaktır. Hafta münasebetiyle düzenlenecek etkinliklerde “Cami ve Namazla Arınma” teması işlenecektir.

Hafta münasebetiyle düzenlenecek etkinliklerde “Cami ve Namazla Arınma” konusuna ağırlık verilmesi, namazın insana sunacağı manevi kazanımlar üzerinde durulması, modern hayatın insanı kendinden uzaklaştırdığı bir süreçte öze dönüş için namazla bir başlangıç yapılabileceğinin önemi etkinliklerde ifade edilecektir.

2015 yılı Camiler ve Din Görevlileri Haftası münasebetiyle “Cami ve Namazla Arınma” konusu merkeze alınarak Allah´a kulluğun en güzel göstergesi olarak namaz, İslam dininde namazın önemi, Kur´an´da ve hadislerde namaz, cemaatle namaz konularında vatandaşlarımızın bilgilendirilmesi, bu konuda günümüz insanına hitap edebilecek bir dil kullanılacaktır.

Diyanet İşleri Başkanlığı;  Yurt içinde Müftülükler, Yurt dışında Din Hizmetleri Müşavirlikleri ve Ataşelikleri, Türkiye Diyanet Vakfı Genel Merkezi ve şubeleri ile işbirliği içerisinde çeşitli bu konularda çeşitli etkinlikler düzenleyecekler….

Bu etkinlikler çerçevesinde İnegöl Müftülüğü ve Din Görevlileri Derneği tarafından organize haftanın açılışı 12 Ekim 2015 pazartesi günü saat 11.00´de Sani Konukoğlu Camisinin bahçesinde yapılacaktır. 13 Ekim 2015 Salı günü yatsı namazından sonra Bursa İl Müftümüz Prof. Dr. Mehmet Emin Ay tarafından “Toplumsal hayata katkıları açısından camiler” konulu konferans verilecektir. Ayrıca aynı gün İl Müftüsü Mehmet Emin AY tarafından yatsı namazı Sani Konukoğlu camisinde kıldırılacaktır.

Bu vesile ile haftanın hayırlı olmasını, hayırlara vesile olmasını ve ayrıca cami, cemaat ve namaz bilincinin öneminin anlaşılmasına sebep olmasını diliyorum.

İnandıkları din konusunda bilgi sahibi olma, İbadetlerini yerine getirme amacında olan insanlar, cami ve mescitlere hiçbir baskı ve zorlama olmaksızın, tamamen kendi özgür iradeleriyle gelmektedirler. Toplumda sevgi, hoşgörü ve barış ortamının oluşturulması bakımından böyle bir kuruma ve böyle bir imkâna şu an Müslümanların dışında hiçbir millet sahip değildir.

Her inanan gibi engellilerin de camilerde Rabbine ibadet etme, Kur´an kurslarında dini bilgiler alma ve bu mekanlarda verilen hizmetlerden yararlanma hakları vardır. Engelli rampası gibi fiziki düzenlemelerin yetersizliği yanında, diğer teknik ve donamım gerektiren çalışmalar ayrı bir sorunsal olarak karşımızda duruyor. Üstelik engelli ve engellilik konusunda cami cemaatimizin bilgilendirilip konuyla ilgili hale getirilmesi gerekmektedir.

Yapılan bir araştırmada camiye namaz kılmak için giden görme ve ortopedik engelli bireyler namaz sonrasında:

- Caminin avlusundayken para verilmesi,

- Cami avlusundan kovma ya da gitmesinin istenmesi,

- Hafız olup olmadığının sorulması veya Kur´an okuması istenerek para verilmeye çalışılması gibi bazı olumsuz tutum ve davranışlarla karşılaştıklarını ve bu durumdan rahatsızlık duyduklarını ifade etmişlerdir.

Engellilere verilen bir iftar yemeğinde “Biz camilerimizi dahi size göre ayarlayamadık. Cami mimarilerimizi geliştirirken sizi düşünmedik. Sizden herhangi bir kardeşimizin gelip bizlerle birlikte Allah´ın yüce huzurunda divana durabileceğini var saymadan koca koca büyük mabetler, camiler yapmışız.”şeklinde açıklama yapan Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ ülkemizdeki engelliler gerçeğine dikkatlerimizi çekmiştir.


            Kur´an kurslarımız için durum camilerden farklı değildir. Braille alfabesi ile yazılan Kur´an-ı Kerim ve dini içerikli yayınlara ihtiyaç olduğu kadar bu alanı bilecek ve yorumlayacak öğreticilere de ihtiyaç vardır. İşitme engellilerin inanç ve değerleriyle sağlıklı bir iletişim kurabilmesi için işaret dili bilen çok sayıda öğretici yetiştirilmelidir.
Konunun boyutu, engellilerimize yaygın din eğitimi verebilmenin yapısal sorunlarının varlığını kabul ve çözümünü gerekli kılmaktadır.

Ülke genelinde engellilere hizmet verecek camilerin ve kur´an kurslarının sayılarının artırılması, engellilerle iletişim konusunda donanımlı din görevlilerinin yetiştirilmesi, yeterli seviyede materyal çalışmalarının yapılması köklü ve kalıcı adımların atılmasıyla mümkün olacaktır.

Engellilik olgusu dünya var olduğundan beri devam etmektedir. Değişmekte olan ise toplumların engelli bireylere karşı bakış açısıdır. 


Ülkemizde  8.5 milyon engelli vatandaşımız yaşamaktadır ve bu gün itibariyle bu kadar engelli yoğunluğunun büyük bir bölümünün toplumdan gerekli ilgi ve desteği görememesi, onları toplumdan dışlanma noktasına getirmiştir.

Günümüzdeki ilgi eksikliği Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)´in ilk aldığı emir olan oku emrinin arkasındaki sırra vakıf olamamaktan kaynaklanmaktadır. Oku emri; aynı zamanda hayatı ve insanlık sorunlarını okumaktır. Bismillah diyerek toplumsal ve beşeri ilişkilerimizi hayra götüremiyorsak engellilerimiz ve düşkünlerimiz hala sorunlarla yaşıyorsa bu durum okumadaki algı eksikliğimizden kaynaklanmaktadır.


Önerilerimiz:

*Engelliler konusunda Diyanet işleri Başkanlığımız kendi gönüllü sivil toplumunu oluşturmalıdır.

*İşitme Engelliler meslek Kur´an Kursları açılmalıdır.


*İşaret dili öğrenimi işitme engellilere bilgi aktarımında vazgeçilmez konumdadır. Personelimiz bu dili öğrenmeye teşvik edilmeli ve bu konuda üçer aylık dönemler halinde ülke genelindeki eğitim merkezlerimizden yararlanılmalıdır.

*İşitme engelli anne ve babanın sağlıklı dünyaya gelen çocukları, anne ve babalarıyla iletişim kurmak için zorunlu olarak küçük yaşta işaret dilini öğrenmekteler. Bu durumda olan çocukların İmam Hatip Liselerinde okumaları teşvik edilmeli İlahiyat fakültelerini tercih etmeleri halinde Diyanet vakfımızca kendilerine burs verilmelidir.

*Diyanet işleri Başkanlığımızla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı arasında imzalan protokollerin uygulama safahatı detaylandırılarak belirlenmeli, protokolün personelimize yönelik eğitim ve tanıtım faaliyetlerine ağırlık verilmelidir.

*Ülkemiz genelinde camilerimizin uygun bölümlerinde engellilerimiz için “Özel Kültür Merkezleri” açılmalıdır.

*Engellilere verilecek din eğitimi ve din hizmetleri alanında ilahiyat fakültelerimizde akademik çalışmalar yapılmalı ve Sosyal hizmetler alanımda dini rehberlik yapacak öğrenciler yetiştiren bölümler açılmalıdır.



*Diyanet -taşra- sivil toplum arası iletişim ve hizmet birlikteliği önem arz etmektedir. Özellikle bu alanda hizmet veren sivil toplum örgütleriyle iş birlikleri geliştirilmeli, engellilere yönelik yaygın din eğitiminde hizmet çeşitliliğine gidilmelidir.



*En güzel projeyi hazırlasanız bile uygulayıcıların elinde işe yaramaz hale gelebilir. Merkezi yönetim, engelliler konusunda, yukarıdan buyurgan anlayış yerine paylaşımcı, birlikte çalışan, yol gösteren rehberlik eden lider ruhlu bir yönetim anlayışı sergilemelidir.

            Dünya arenasına gelen her insanın, sıkıntı, kaza, belâ ve musibetlere duçar olmaması noktasında bir garantisi yoktur. Kimileri, daha kısa bir ömür, kimileri hastalıklar içerisinde, kimileri de belâlara duçar olarak sayılı günlerini geçirmektedir. Şu anda sağlam ve sağlıklı/engelsiz olan bir insanın az sonra engelli konumuna gelmeyeceği konusunda elinde bir güvencesi yoktur. “Ne olduğuna değil, ne olacağına bak.” Şeklinde ifade edilen söz de bu gerçeği ifade etmektedir. Dolayısıyla öyle bir dünya ortamı söz konusu ki, başta ölüm olmak üzere her türlü olumsuzlukların her an insanın başına gelme olasılığı söz konusudur ve her insan buna aday konumundadır. İnsan beğense de beğenmese de böyle bir hayat yaşamak durumundadır. Dünyanın bu özelliğini dile getiren ve insanın bu durumu kabullenmesinden başka bir çare olmadığını Ziya Paşa şiirinde şöyle dile getirir:


“Âsûde olsam dersen eğer, gelme cihana

Meydana düşen kurtulamaz seng-i kazadan”

Hiç bir kimsenin bu dünyaya gelme veya hangi ana-babadan, nerede ve ne şekilde dünyaya geleceği konusunda herhangi bir dahli söz konusu değildir.  Allah Teâlâ´nın en sevdiği kulları olan peygamberler dahi yaşadıkları sürece çok çeşitli sıkıntılara duçar olmuşlardır. Engelli bir ferdin aile ve toplum tarafından kucaklanması, şefkat ve ilgi ile desteklenmesi gerekmektedir. Toplumun her kesiminin bu durumdaki kişiler için yapabileceği bir şeyler olduğu unutulmamalıdır.