İnegöl, Osmanlı döneminden günümüze kadar uzanan zengin bir mimari mirasa sahip olan bir ilçedir.
Şirin sokakları ve ahşap işçiliği ile dikkat çeken eski evleri, zamanın izlerini taşıyarak geçmişin kültürel dokusunu hâlâ yaşatmaktadır. Bu evler, sadece birer konut değil; aynı zamanda İnegöl'ün tarihini ve halkının yaşam tarzını anlatan önemli yapılar olarak adeta İnegöl'ü ayna gibi yansıtmaktadır. Geleneksel evler, kalabalık ailelerin birlikte yaşadığı ve komşuluk ilişkilerinin kuvvetli olduğu alanlara tanıklık etmiştir. Sokaklarda yapılan muhabbetler ve sıcak sohbetler, bu yapılar arasında kurulan sosyal bağların en güzel örneklerini ortaya koymaktadır.
Sokakta oturan kadınların bir araya gelerek yaptıkları el işleri üzerine sohbet etmeleri ya da çocukların oyun oynarken gülüşmeleri, İnegöl’ün toplumsal dokusunu besleyen unsurlar arasındadır. Eski evlerin bahçelerinde kurulan küçük sofralarda yapılan çay sohbetleri ise dostlukları pekiştirirken geçmişten gelen anıları tazelemek için de önemli fırsatlar sunmuştur. Komşuların birbirlerine kapılarını açtığı bu yaşam tarzı; dayanışma ve yardımlaşmanın en güzel örneklerini sergilemektedir. Ancak eski geleneksel evlerimiz her geçen gün birer birer eksilmektedir. Günümüzde eski evlerin yerini betonarme binaların almasıyla birlikte bu samimi sokak yaşamı da yavaş yavaş değişime uğramaktadır. Artık daha az insanın bir araya geldiği geniş apartmanlar içinde yalnızlaşan bireyler, eski sokak muhabbetlerinin tadını yitirmekte; komşuluk ilişkileri zayıflamaktadır. Bunun yanı sıra metruk binaların gece vakti yakılması gibi olaylar da yaşanan kaybı derinleştirmektedir. Eski evlerin gece vakti yakılması ise bu dönüşümün karanlık yüzünü gözler önüne sermektedir. Bu olaylar sadece tarihi dokunun yok olmasına neden olmakla kalmıyor; aynı zamanda bölgedeki müteahhitlerin iştahlarını kabartarak yeni inşaat projelerine zemin hazırlamaktadır. Metruk binaların alev alev yanması birçok insan için üzüntü verici olsa da bazıları için fırsat anlamına gelmektedir. Bu durumun ardında yatan sebepler arasında ekonomik kazançlar yer almaktadır; çünkü betonarme yapılar genellikle daha hızlı inşa edilebilir ve yüksek kâr marjları sunmaktadır. Geleneksel İnegöl evlerinin ortadan kalkmasıyla birlikte bölgeye yapılan yatırımlar hız kazanmakta ve müteahhitler için adeta yeni pazarlar açılmaktadır. Ancak bu süreçte unutulmaması gereken en önemli nokta kaybolan her yapı ile birlikte bir tarih parçasının daha yok olduğudur. Bir zamanlar neşe dolu olan sokaklarda artık sessizlik hâkimken insanların yüzlerinde geçmişe duydukları özlem belirginleşmektedir. İnegöl’deki eski evlerde yapılan sohbetlerden geriye kalan anılar ve tarihi yapılar arasındaki sıcak atmosferin kaybolmasıyla birlikte kültürel kimlik de tehlikeye girmiştir. Betonarme binalar arasında sıkışıp kalan insanlar için toplumsal bağlardan kopma riski giderek artmaktadır. İnegöl'ün eski evleri sadece fiziksel yapılar değil; aynı zamanda hayatın anlamını paylaşan sahnelerdi. O sıcak muhabbetlerin yerini artık soğuk duvarlarla çevrili beton bloklar almaktadır; dolayısıyla geçmişin değerlerine sahip çıkmak ve o samimi yaşam tarzını yeniden canlandırmak her zamankinden daha önemli hale gelmiştir. Sonuç olarak, İnegöl'deki eski evlerin yavaş yavaş yerini betonarme yapılara bırakması yalnızca fiziksel bir değişim değil; aynı zamanda kültürel değerlerin erozyona uğraması anlamına gelmektedir. Yatay mimarinin yerine dikey mimariye geçmekle her geçen gün kendi ellerimizle yok ettiğimiz bu koca çınarı unutmamalıyız.
Şunu unutmayın ki İnegöl koca bir çınardır!
Gelecek nesilleri bu koca çınarın gölgesinden mahrum bırakmayın lütfen!