Bugün, aslında hepimizde biraz rastladığımız ama çoğumuzun bilmediği bir hastalıktan bahsedeceğim. Bu hastalığın adı "Dürtüsellik."
Hastalığın tıptaki tanımı şöyledir: Dürtüsellik, genellikle düşünmeden hareket etme, sabırsızlık ve anlık istekleri yerine getirme ile karakterize edilen bir davranış biçimidir. Dürtüsel bireyler, çoğu zaman olayların sonuçlarını düşünmeden, anlık zevk ve tatmin arayışıyla hareket ederler. Bu durum, hem çocuklarda hem de yetişkinlerde görülebilir ve dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) gibi durumların bir belirtisi olarak ortaya çıkabilir.
Bugün İnegöl'ün bir mahallesine cuma namazını kılmaya gittim. Cuma namazı sonrasında, cemaatin vakit namazını kılmadan camiden hızlıca ayrılması, bireylerin anlık olarak dışarı çıkma isteğini öncelikli hale getirmesi ve sabırsızlık göstermesiyle ilgiliydi. Cemaat, namazın devam eden ritüelini düşünmeden, sadece camiden çıkma arzusunu tatmin etmeye odaklanmıştı. Camiden çıkma çabaları ve namaza durmuş olanların önünden geçme durumları, tıpkı maraton yarışının başlangıç çizgisindeki telaşlı haline benziyordu. Ayakkabılarını bulma ve bir öncekinin önüne geçme çabası, yarışın sonlarındaki son gayretlerin göstergesiydi adeta.
Namazımızı eda ettikten sonra çocuğumu okuldan almak için yola çıktım. Okulun bahçesinde, son dersin bitiş zilini çaldığını duydum. Öğrenciler, ara tatilin son İstiklal Marşı'nı okumak için sıraya girdiler. İstiklal Marşı okunur okunmaz, okul müdürünün "İyi Tatiller" anonsunu beklemeden herkes, okulun kapısına doğru koşar adımlarla ilerledi. Okul müdürünün seslenişini dikkate alan bir tek öğrenci bile yoktu. Cuma günü, okulun son dersinin ardından, İstiklal Marşı'nın bitiminden hemen sonra sıradan fırlayıp evin yolunu tutmak, öğrencinin sabırsızlığını ve beklemeye tahammülsüzlüğünü gösteriyordu.
Bu Dürtüsellik hastalığını sadece bugün yaşadığım iki örnekle açıklamaya çalıştım. Peki, bununla sınırlı mı? Kesinlikle hayır.
Sosyal ortamlarda sergilediğimiz davranışlar ve topluluk içinde bir konuya katılmadan, başkalarını dinlemeden hemen konuşmaya başlamak da dürtüselliğin birer belirtisidir. Burada birey, diğerlerinin görüşlerini dikkate almadan, kendi düşüncelerini ifade etme isteğini baskın hale getirmiştir.
Bunun alışverişte, trafikte ve daha birçok durumla ne yazık ki karşı karşıyayız. Dürtüselliği yönetmek ve azaltmak, bireylerin günlük yaşamlarında daha düşünceli ve kontrollü kararlar almalarına yardımcı olabilir. Dürtüsel davranışların farkında olmak, bu davranışları yönetmenin ilk adımıdır. Birey, anlık dürtülerinin ne zaman ortaya çıktığını ve bu durumlarda nasıl davrandığını gözlemleyebilir. Bu farkındalık, düşünmeden hareket etme eğilimini azaltabilir. Stres ve kaygı anlarında duygusal tepkileri yönetmek için derin nefes almak gibi yöntemler kullanılabilir.
Kendine belirli kurallar koymak, dürtüsel davranışların kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir. Örneğin, alışveriş yapmadan önce bir liste hazırlamak veya belirli zamanlarda sosyal medyaya girmemek gibi önlemler almak faydalı olacaktır.
Yani toparlayacak olursak, bu hastalığın en büyük doktoru bizleriz. Kendimize bir fren mekanizması geliştirip hayatı akışına bırakmak ve anın tadını çıkarmak, daha güzel bir tedavi olamaz.
Şunu unutmayın: Sizden bir tane daha yok.