Ne garip bir histir, insan geçmişteki en kötü anılarını bile özlemle anıyorsa, o zaman geçmiş kendi kollarından salınmamış demektir.

Geçmiş, tutkulu bir gizemin adıdır; zamanın içinde kaybolmuş, fakat ruhumuzun derinliklerine işlemiş bir konudur. Bu gizem, sadece anılarımızın bir yansıması değil, aynı zamanda geleceğimizi şekillendiren bir taşın altındaki ateştir. İçimizde yanan bu ateş, söküp atılması zor olan yaralar ve hatıralarla doludur. Her ne kadar geçmişin acı izleri içimizi deşse de, aslında her anımızda bir tutku barındırır.
Bu tutku sanatla birleştiğinde, hepimiz birer sanatçı haline geliriz. Hayatın melodisi, sınırları olmaksızın, doğaçlama bir şekilde şekillenir. İşin komik yanı, farklı kişiler olarak her birimizin hayatı farklı tıklatmalara, farklı tellerden melodilere çalıyoruz olmasıdır. Ritmi bilmeden, notaları anlamadan, kendi içsel melodimizi oluşturmakta özgürüz. Zaten belki de bu doğaçlama, hayatı daha güzel kılan, onu taze ve canlı tutan şeydir. Sınırlar koyulsa, hayatın tılsımı kaybolur, rengini ve dokusunu yitirir.
Geçmişe duyduğumuz özlem, onun gereksiz bir şekilde sorgulanmasını getirir. Bu özlem, geleceği inşa ederken, geçmişin sunduğu dersleri göz ardı etmemek için bir fırsattır. Her insanın geçmişine sahip çıkması, onun yaratıcı ruhunu beslemekle eşdeğerdir. Gelmişine, geçmişine sahip çıkmak, yaşadığımız anların farkında olmak ve onları onurlandırmak demektir. Yoksa, geçmişi unutarak sadece geleceğe yönelirsek, hem kendimize hem de yaşamımıza büyük bir saygısızlık yapmış oluruz. Kim bilir, belki de özlem duyduğumuz o kötü günler, hayat yolculuğumuzun anlamını pekiştiren kıymetli taşlardır. 
Sonuç olarak, geçmişin tutkulu bir gizem olarak içimizdeki yeri, bizi tanımlayan bir parça haline gelir. Herkesin kendi ezgisi, melodisi ve hikayesi vardır. Bu hikayeleri sahiplenmek, kendimizi kabullenmek ve yaratıcı bir şekilde ifade etmek önemlidir. Böylece, hem geçmişe hem de geleceğe dair tutkulu bir bağ kurarız; bu bağ, bizleri hayatta daha anlam dolu kılar. 
Şuraya kulağa küpelik iki söz bırakayım.
"Ve geçmiş, geleceği doğurur. Geçmiş, geleceğin annesidir. Belki de bu yüzden geçmişimizden kopamıyoruz."
"En az analar kadar anılarda kutsaldır."